.
.

21.02.2008

Sağlık Bilgileri ve Tavsiyeler - ALKOL KULLANIMI

Giriş

Arada sırada alkol almanın vücudunuza çok büyük bir zararı yoktur. Ancak sosyal içicilik bazı insanlar için ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek şekilde yoğun içki tüketimine sebep olabilir. Çoğu zaman alkol bağımlılığı, alkol kullanımı ve alkol sorunları arasındaki farkı açıklamak güçtür. Örneğin, geçmişte alkol kullanmış olan bir kimsenin mutlaka alkol bağımlısı olması gerekmez.

Tedavi

İlk adım sorunun var olduğunu öğrenmek, sorunu kabul etmek ve yardım aramaktır. Tedavinin amaçlarından biri de alkol kullanan kişinin sahip olduğu kontrolü kullanmasına yönelik güçlü bir motivasyon sağlamaktır. Alkol sorunlarının tedavisine yönelik toplum hizmetleri çok yaygındır. Bu hizmetlerin bazılarında, üzerinde durulan en önemli nokta destekleyici veya diğer iyileştirici yollarla birlikte grup terapisidir. Buna ek olarak, bir dizi deneyimli tıbbi ve psikiyatrik personel bire bir danışmanlık veya başka tedaviler sunar. Bu gibi birimlere katılan alkol kullanıcıları alkol bağımlılığı ve bunun yanında ilgili herhangi bir beslenme veya diğer ikincil etkilere yönelik özel tedavi de alırlar.

Tanım

Alkol ile ilişkilendirilen sorunlar çok çeşitlidir. Aşırı miktarda alkol alan kişiler bunun sonucunda sosyal, psikolojik sorunlar ve sağlık sorunları yaşayabilirler. Bazı kimseler ya fiziksel ya da psikolojik olarak alkole bağımlı hale gelebilirler.

Riskli miktarda alkol alımı ileride zararı olacak kadar aşırı alkol tüketmek anlamına gelir Zararlı miktarda alkol alımı ise alkol tüketiminin şimdiden zarara neden olduğu anlamına gelir.

Alkol bağımlısı olan bir kimse:

  • alkol almaya yönelik güçlü bir istek gösterir,
  • alkol kullanımını kontrol etmede güçlükler yaşar,
  • zararlı sonuçlarının farkında olmasına rağmen ısrarla alkol kullanır,
  • alkole karşı yüksek dayanıklılık gösterir ve
  • alkolsüz kaldığı zaman uzaklaşma belirtileri gösterir.

Sorunlu alkolik ile aşırı alkol alımı terimleri de sıklıkla kullanılır. Aşırı alkol alımı erkek iseniz bir oturuşta sekiz veya daha fazla birim; kadın iseniz bir oturuşta altıdan fazla birim alkol tüketimi ile tanımlanır. Çalışmalar kısa bir zaman diliminde çok fazla miktarda alkol tüketiminin sık sık ama az miktarlarda alkol almaya oranla sağlığınız için çok daha kötü olabileceğini göstermeye başlamıştır.

Olgular

Makul sayılan alkol alma sınırı yetişkin erkekler için haftada en fazla 21, yetişkin kadınlar içinse haftada en fazla 14 birim olarak tanımlanmaktadır. Alkol kullanımından kaynaklanan sağlık risklerini azaltmak için bu sınırın erkeklerde günde 3-4 birim; kadınlar içinse günde 2- 3 birim olarak bütün bir haftaya yayılması gerekmektedir. Kraliyet Psikiyatri Koleji, Doktorlar ve Genel Cerrahlar tarafından 1995 yılında yapılan bir değerlendirmede, bu sınırların değiştirilmemesi önerilmiştir.

Bir birim, 7,9g saf alkol (diğer adıyla etanol) olarak tanımlanmaktadır. Ancak sıvı olması nedeniyle alkolün hacimle ölçülmesi daha kolaydır ve bir birim 10ml alkol demektir. Bu oran ise kabaca yarım pint (yarım bardak) bira, elma şarabı veya lager birası; 25ml (birahane ölçüsü) votka, viski veya cin gibi sert alkollü içkiler; 50ml (birahane ölçüsü) Porto şarabı veya İspanyol şarabı gibi güçlendirilmiş şaraplar veya bir şişe küçük şaraba (125ml) denk gelmektedir.

Farklı içkiler su, şeker veya meyve suyu gibi başka maddeler içerdiklerinden farklı saf alkol oranlarına sahiptirler. Her içki farklı Hacmen Alkol (AbV) miktarına sahiptir; bu nedenle sıvının türüne bağlı olarak bir birim farklı oranlarda görülebilir.

Birim miktarı, bir litre sıvıda bulunan alkolün birim miktarına denk gelen Hacmen Alkol yüzdesinden hesaplanabilir. Örneğin, birahane ve restoranlardaki birçok şarapta bulunan alkol oranı muhtemelen %12 civarındadır (yukarıdaki birimde Hacmen %8 Alkol içeren bir şarabın esas alındığını göz önünde bulundurunuz). Hacmen %12 Alkol seviyesindeki bir litre şarap 12 birime denk gelir. Ortalama bir şişe 75cL, dolayısıyla 9 birim içerir (12 birimin %75�i). 6 bardak doldurulduğunda, her bir bardak 1.5 birim içerir. Başka bir yol kullanarak, Hacmen Alkol yüzdesini 10 ile çarptığımızda bir litre içkide bulunan alkol mililitre oranını buluruz.

Bir kişinin kanındaki alkol miktarı (veya Kan Alkol Oranı) sarhoşluk seviyesini ölçmede kullanılır. Her 100 mililitre kan başına miligram alkol olarak hesaplanır. İngiltere�de yasal araç kullanımına yönelik Kan Alkol Oranı (BAC) sınırı 80mg/100ml'dir. Kadınlar alkole erkeklerden daha az dayanıklıdır. Bunun nedeni kadınların erkeklere oranla daha küçük ve daha hafif olmaları, vücutlarının daha az su bulundurması ve metabolizmalarının farklı olmasıdır.

Riskler

Aşırı alkol tüketimi fiziksel ve zihinsel sağlığınızı, işinizi, sosyal ve kişisel ilişkilerinizi etkileyebilir. Ayrıca aşırı alkol almış durumdayken kendinizi tehlikeli ortamlarda bulmanız daha olasıdır; o kadar ki alkol karar yetinizi etkiler ve ayık haldeyken yapmayı aklınızdan bile geçirmeyeceğiniz şeyleri yapabilirsiniz. Son günlerdeki bir haber, genç mahkumların dörtte birinin suç işlerken daha önceden alkol almış olduklarını ortaya koymuştur.

Aşırı alkol tüketimi ile ilişkili sağlık riskleri arasında aşağıdakiler bulunur:

  • karaciğer hastalığı (karaciğer sirozu),
  • alkol bağıntılı anemi ve beslenme hastalığı,
  • kronik pankreas kireçlenmesi,
  • kalp kası zedelenmesi (kardiyomiyopati), ve
  • alkolden kaynaklanan bunama.
  • Aşırı alkol tüketimi ayrıca yüksek kan basıncı, beyin kanaması (inme), koroner kalp hastalığı ve kalp atışı düzensizliği risklerini de artırır. Uzun bir zaman sürecinde aşırı miktarda alkol alan kişilerde ayrıca karaciğer zedelenmesi riski çok yüksektir. Bu ise alkolden kaynaklanan hepatit ve siroza neden olabilir.

Günde 10 birimden fazla alkol alan kişilerde psikiyatrik bozukluklar da daha yaygındır. Bu bozukluklar aşağıdakileri de içerir:

  • depresyon,
  • intihar ve intihara teşebbüs,
  • kişilik bozuklukları,
  • cinsel sorunlar,
  • sayıklama nöbetleri
  • diğer sayıklama nöbetleri semptomları olmaksızın görülen halüsinasyonlar ve
  • hafıza kaybı.
Öneriler

Aşağıdaki sorulardan iki veya daha fazlasına Evet cevabı veriyorsanız, alkol tüketiminiz hakkında durup düşünmeniz gerekir:

  • Alkol tüketiminizi azaltmanız gerektiğini hiç düşündünüz mü?
  • Alkol tüketiminiz hakkında yorum yapıp, size hiç kızan oldu mu?
  • Tükettiğiniz alkol miktarı hakkında kendinizi hiç suçlu hissettiniz mi?
  • Alkol semptomlarınızı dindirmek için sabah (yaygın olarak ayıltıcı içecek olarak bilinen) içeceklerden aldığınız oldu mu?

Aşağıdaki sorulardan üç veya daha fazlasına Evet cevabı veriyorsanız, bir uzmandan yardım istemeyi düşünmelisiniz

  • Erkek iseniz, bir haftada 50 birimden fazla alkol alıyor musunuz?
  • Bayan iseniz, bir haftada 35 birimden fazla alkol alıyor musunuz?
  • Alkol almaya yönelik güçlü bir arzu veya gereksiniminiz var mı?
  • Alkol almaya karşı duyulan aşırı isteğe dayanma, alkol almayı bırakma veya aldığınız miktarı kontrol etmede zorluk yaşıyor musunuz?
  • Alkol alamadığınızda davranışlarınız değişiyor mu veya farklı hissediyor musunuz?
  • Bu duyguları yatıştırmak veya önlemek için mi alkol alıyorsunuz?
  • Çevrenizdeki diğer insanlardan daha fazla alkol alabilecek gibi görünüyor musunuz (alkole daha fazla dayanıklılık)?
  • Alkol almaya karşı duyulan aşırı istek veya alkolün etkileri sizi diğer ilgi ve eğlencelerinizden alıkoyuyor mu?
  • Zararlı sonuçları hakkında bilgi edinmenize rağmen hala alkol alıyor musunuz?
Referanslar

Colchicine for alcoholic and non-alcoholic liver fibrosis and cirrhosis (Cochrane Review). Rambaldi A, Gluud C. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.

S-adenosyl-L-methionine for alcoholic liver diseases (Cochrane Review). Rambaldi A, Gluud C. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 2, 2002.

Antibiotics for spontaneous bacterial peritonitis in cirrhotics (Cochrane Review). Soares- Weiser K, Brezis M, Leibovici L. Cochrane Kütüphanesi, Sayı1, 2002.

Chinese medicinal herbs for asymptomatic carriers of hepatitis B virus infection (Cochrane Review). Liu JP ve diğerleri. Cochrane Kütüphanesi, Sayı1, 2002.

Emergency sclerotherapy versus medical interventions for bleeding oesophageal varices in cirrhotic patients (Cochrane Review). D'Amico G ve diğerleri. Cochrane Kütüphanesi, Sayı1, 2002.

Opioid antagonists for alcohol dependence (Cochrane Review). Srisurapanont M, Jarusuraisin N.

Interventions for preventing injuries in problem drinkers (Cochrane Review). Dinh-Zarr T ve diğerleri. Cochrane Kütüphanesi, Sayı1, 2002.

İlgili Bağlantılar
  • Alcohol and other drug misuse (Alkol ve diğer ilaç kullanımları) (Royal College of Psychiatrists)
  • Think about drink (Alkol almayı gözden geçirin) (Health Promotion, İngiltere)
  • Women and drinking (Kadınlar ve alkol alma) (Alcohol Concern)
  • Alcoholics Anonymous (Adsız Alkolikler) (AA)
  • Bringe drinking (Aşırı alkol alma) (Alcohol concern)
  • Statistics on alcohol (Alkol İstatistikleri) (Department of Health)
  • Drugs and alcohol (İlaçlar ve alkollü içecekler) (Royal College of Psychiatrists)



DEBRIDAT 250 ML SUSPANSİYON

İlaç Tedavi Grubu
Sindirim Sistemi ve Metabolizma (Gastrointestinal) » Gastroprokinetikler

İlaç Etken Maddesi
Trimebutin Base

DEBRIDAT 250 ML SUSPANSİYON, Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.
İlaç Barkodu *8699514704676*
Formülü:
100Trimebutin maleatTablet
200mgTrimebutin maleatFort tablet
24mg/5mlTrimebutin maleatSüspansiyon
ENDİKASYONLARI ( İlacın Kullanıldığı Durumlar, Hastalıklar ) :
Irritabl kolon sendromu, fonksiyonel sindirim bozuklukları.
KONTRENDİKASYONLARI ( İlacın Kullanılmaması Gereken Durumlar ) :
Bileşkenlerden herhangi birine karşı daha önceden oluşmuş aşırı duyarlılık.
UYARILAR / ÖNLEMLER :
Gebeliğin ilk 3 ayında ve emzirmede önerilmez.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :
Ender olarak, kütane reaksiyonlar, baş dönmesi ve uyuklama hali.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :
Yoktur.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :
Tablet, günde 3 kez 1-2 tablet; fort tablet, günde 3 kez 1 tablet; süspansiyon 6 aya kadar olan çocuklarda günde 2-3 kez 1/2 ölçek, 6 ay-1 yaş arası günde 2 kez 1 ölçek, 1-5 yaş arası günde 3 kez 1 ölçek, 5 yaşından büyük çocuklar günde 2-3 kez 1/2 ölçek, 6 ay-1 yaş arası günde 2 kez 1 ölçek, 1-5 yaş arası günde 3 kez 1 ölçek, 5 yaşından büyük çocuklar günde 3 kez 2 ölçek, erişkinler günde 3 kez 2-4 ölçek.





19.02.2008

HIV ve Aids

HIV nasıl kapılabilir?

HIV ’nin birisinden başka birisine bulaşabileceği dört ana yol vardır, bunlar;

  • HIV’li birisiyle, prezervatif kullanmadan, vajinal veya anal cinsel ilişkide bulunarak
  • Enfekte olmuş kanın bulaştığı, uyuşturucu şırıngası kullanılarak
  • HIV’li hamile bir kadından, doğum sırasında veya anne sütü emme yoluyla, çocuğuna
  • Enfekte olmuş birisinin kanını, kan nakli yoluyla alarak.

HIV günlük sosyal ilişkilerle geçmez, örneğin;

  • Nezaket öpüşmesi, dokunma, sarılma, el sıkmakla
  • Aynı yüzme havuzunda yüzmek, aynı tuvaleti, tabağı, çatal, bıçağı kullanmak, veya HIV’li birisinin hazırladığı yemeği yemekle
  • Öksürük, hapşuruk, göz yaşı, böcek ısırması veya hayvan ısırmasıyla.
Cinsel ilişkiyle geçer mi?

Prezervatif kullanmadan, HIV’li birisiyle vajinal veya anal ilişkiye girerseniz, hem HIV, hem de daha başka cinsel ilişki yoluyla geçen hastalık kapabilirsiniz. Eğer, cinsel ilişkiye girecekseniz, prezervatif, HIV’ye karşı etkili bir engel oluşturur. Prezervatifler, aynı zamanda, hem başka cinsel hastalıklardan hem de istenmeyen hamileliklerden korurlar.

Uyuşturucu kullanmakla bulaşır mı?

Eğer, uyuşturucu kullanıyorsanız ve iğnenizi ve/veya şırınganızı başkalarıyla paylaşıyorsanız, hem HIV, hem de, Hepatit C gibi, daha başka kan youlyla bulaşan virüsler kapabilirsiniz. Eğer, uyuşturucu kullanıyorsanız, her enjekte ettiğiniz zaman için farklı iğne ve şırınga kullanın.

Bebekyapmak istersek ne olur?

Eğer, hamile iseniz ve HIV’li iseniz, doğum öncesi, doğum esnasında ve doğumdan sonra gerekli bakımlar yapılarak, HIV’nin bebeğinize geçme tehlikesi yüzde 20’den, yüzde 1’e indirilebilir. HIV geçmesi tehlikesini azaltmak için;

  • Hamileliğiniz sırasında, anti-HIV ilaçları kullanabilirsiniz
  • Doğumu sezeryanla yapabilirsiniz
  • HIV’nin anne sütünden geçme tehlikesi yüzde 10 kadar olduğu için, bebeğinizi biberonla besleyebilirsiniz.
Kanalıp verirken ne olur?

BK kan bağışlamak tehlikeli değildir. Bütün aletler, sterildir ve sadece bir defa kullanılır. Bütün kanla ilgili ürünler, organlar ve hücreler, HIV virüsüne karşı test edilir. Kan ürünleri aynı zamanda, HIV’yi yok etmek için, ısı işleminden geçirilirler. Sonuç olarak, BK’da kan nakli yoluyla HIV kapma tehlikesi dikkate alınmayacak kadar azdır.

HIV testi nedir?

HIV genelde, kan testi ile tanımlanır, bu da HIV antibody veya HIV testi olarak adlandırılır. Bu test, bağışıklık sisteminin ürettiği antibodilerde HIV olup olmadığına bakar. Bağışıklık sisteminin, HIV tanımlayacak kadar antibodi üretmesi ve bunun testte ortaya çıkması, üç ay kadar bir süre alır. Bu zaman süresi, pencere süresi veya serodönüşüm süresi olarak adlandırılır.

Eğer, antibodi bulunursa, test sonucu, pozitif olarak değerlendirilir. Bu da, o kişi HIV-pozitif demektir. Eğer, antibodi bulunmazsa, test sonucu negatif olarak değerlendirilir. Bu da, test üç aylık pencere sürenin sonunda yapıldığı sürece, o kişi HIV-negatif demektir. Eğer, bir HIV testi olmaya karar verirseniz, size neler olacağını ve gidilecek en iyi yerin neresi olduğunu belirtecek, Cinsel Sağlık Bilgi Hattını (Sexual Health Information Line), 0800 567 123 numaralı hattan arayabilirisiniz.

HIV tedavi edilebilir mi?

Anti-HIV tedavisi, HIV’yle savaşan ilaçlar tedavisidir. Bu ilaçlar, virüsün insan vücudundaki hücrelerde çoğalmasını etkiler, ancak virüsü tamamen yok edemez.

Anti-HIV ilaçları genelde, üçlü veya daha fazla bir kombinasyon şeklinde yazılır. Buna kombinasyon tedavisi veya Çok Aktif Antivirüsdönüşüm Terapisi (Highly Active Antşretroviral Therapy (HAART)) denir. 1996 yılında bulunmasından sonra HAART, HIV’nin kontrol edilmesinde ve AIDS’in oluşmasında, herkes için olmasa da, birçok kişi için çok etkili olmuştur.

Tedavi, birçok kişiye yardımcı olmuştur, ancak, bazan çok ciddi olabilen, yan etkileri vardır. Bu da, tedaviyi zorlaştırabilir, ve kişilerin uyması gereken karışık tedavi rejimlerine yönlendirebilirr. İlaçları almadaki bu zorluklar, tedavilerin bazan başarılı olmadığı anlamına gelir. Aynı zamanda, tedavi ne kadar uzun sürerse, başarı ihtimali de o kadar azalır.

HIV alınan ilaçlara karşı dayanıklı hale gelirse, tedaviler başarısız olur. Bir ilaç kombinasyonu tedavide başarılı olmazsa, başka bir kombinasyon denenebilir, ancak, tedaviler ne kadar başarısız olursa, başarılı olacak bir kombinasyon bulmak da o kadar zorlaşır.

HIV enfeksyonlarını engelleyen ilaçlar var mı?

HIV enfeksyonunu engellemek için bir aşı veya AIDS hastalığının bir tedavisi henüz yoktur. Aşılarla ilgili deneyler yapılmaktadır, ancak, etkili bir aşının yakın zamanda bulunması konusunda bir belirti yoktur.




CYMBALTA 30 MG 28 MİKROPELLET KAPSÜL

İlaç Tedavi Grubu
Prospektüsü » Kontrol Ediliyor

İlaç Etken Maddesi
Duloksetin HCL

CYMBALTA 30 MG 28 MİKROPELLET KAPSÜL, İthal, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.
İlaç Barkodu *8699673170206*





Sağlık Bilgileri ve Tavsiyeler - YÜKSEK TANSİYON

Giriş

Hipertansiyon sürekli anormal derecede yüksek olan kan basıncıdır. Tansiyon atardamarlarınızdaki kanın basıncıdır.

Kan dolaşımı, içerisindeki basıncın sürekli olarak değiştiği kapalı bir sistemdir. Kalp dışarıya kan pompaladıkça her kalp atışı kasılma yüksekliğinde sistolik basınç denilen bir doruk noktasına yükselir. Daha sonra kalp atışından hemen önce ulaştığı diastolik basınç denilen bir alt seviyeye düşer. Diastolik basınç kalp atışları arasında gidip gelen bir basınçtır. Devir içerisindeki değişikliklere ek olarak fiziksel zorlama seviyesi, anksiyete, stres, duygusal değişiklikler ve diğer faktörler ile birlikte kan basıncı da sürekli değişme gösterir. Bu nedenle sadece bir kez yapılan ölçümler bir anlam ifade etmez ve kan basıncının farklı zamanlarda istirahat halinde kontrol edilmesi gerekmektedir. Kan basıncı milimetre cıva (mmHg) olarak ölçülür. Hipertansiyon genellikle zorlanma halinde 140 mmHg veya daha fazla sistolik kan basıncı (büyük tansiyon) veya dinlenme halinde 90 mmHg veya daha fazla diastolik kan basıncı (küçük tansiyon) olarak tanımlanır.

Beslenme kontrolü ve egzersiz artışı gibi hayat tarzındaki değişiklikler kan basıncı artışı bulunan herkes için önemlidir.

160 mmHg veya daha fazla sistolik basınç ve/veya 100 mmHg veya daha fazla diastolik basınç durumlarında genellikle ilaç tedavisi önerilir.

Kan basıncı 140/90-160/100mmHg arasında olduğunda hayat tarzında değişikliklerin olması ve yüksek kolesterol, sigara veya geçmişteki bir felç veya kalp krizine yönelik bir risk bulunmaması koşuluyla tabletler gerekli olmayabilir.

90�109 mmHg�lik diastolik basınç orta yaşlı yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 20�sinde bulunur. Gençlerde daha az yaşlılarda ise daha sık görülür. 110-129 mmHg�lik diastolik basınç yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde dördünde görülür. Ancak yüksek kan basıncı bulunan ama bunun farkında olmayan çok sayıda insan olduğuna inanılmaktadır.

Semptomlar

Genel inanışın aksine atardamar, böbrek, beyin, göz veya başka bir bölgede ikincil komplikasyonlar gelişmedikçe yüksek kan basıncı (hipertansiyon) çok ender olarak semptomlara neden olur. Komplike olmayan yüksek kan basıncı baş dönmesi, baş ağrısı, bitkinlik, burun kanamaları veya yüz kızarmasına neden olmaz.

Nedenler

Vakaların yaklaşık %90�ında hipertansiyonun nedeni bilinmemektedir, bu gibi vakalarda buna birincil (esansiyel) hipertansiyon denir. Birincil hipertansiyon çok yaygındır ve yetişkin nüfusunun yaklaşık yüzde yirmisini etkiler.

Yaşam tarzı ve genetik faktörlerin de payı olabilir. Erkekler de biraz daha yaygındır. Obez insanlar ve yüksek oranda alkol kullananların hipertansiyon geçirmeleri daha olasıdır. Stresinde bu durumda payı olabilir.

Az sayıda insanda hipertansiyonun altında yatan nedenler arasında Cushing sendromu, böbrek hastalığı veya nadiren adrenalin bezindeki adrenalin üreten hücrelerin tümöre yakalanması gibi nedenler bulunur. Kombine ağız yoluyla alınan gebelik önleyiciler hipertansiyona neden olabilir. Hamile kadınlarda pre-eklampsi ve eklampsi potansiyel olarak ölümcül olan yüksek kan basıncına sebep olur.

Kan basıncında meydana gelen genel bir artışın atardamarlara zarar verdiği bilinir; atardamarın zarar görmesi kan basıncının yükselmesine neden olabilir. Atardamar zedelenmesi atardamarların esnekliğini etkileyerek onları katı ve sert hale getirir. Ayrıca atardamarların daralmasına neden olabilecek bir atardamar hastalığı olan ateroskleroz gelişimine de yardımcı olur. Atardamarlar yaş ile birlikte daha sert hale geldiğinden bu durum yaşlı insanlarda daha sık görülür.

Teşhis

Kan basıncı iki rakam kullanılarak ölçülür; önce sistolik (kalbin kasıldığı ve kanı vücuda gönderdiği anda atardamarlardaki basınç) ve sonra da diastolik (her kalp atışı arasında kalbin kanla dolduğu anda atardamarlardaki basınç).

Kan basıncı şişirilebilir bir kolluk kullanılarak ölçülür. Bu kolluk kolun yukarı kısmını saracak şekilde yerleştirilir. Kolluk şişirilir ve doktor veya hemşire hava serbest bırakılırken kolluğun hemen altındaki atardamarı dinler. Kalp atışı duyulduğunda sistolik basınç kaydedilir. Ses kaybolduğunda ise diastolik basınç kaydedilir. Bazen otomatik bilgisayarlı kan basıncı ölçüm makinesi kullanılır.

Bazı kimseler doktor ziyaretlerinde gergin olurlar ve bu durum kan basıncında geçici bir yükselmeye sebep olabilir. Bu nedenle kan basıncı üç ayrı durumda ölçülene kadar genellikle hipertansiyon teşhisi konulmaz. Kan basıncının düzenli kontrol edilmesi gerekir. Yüksek kan basıncı teşhisi konulmuş ise doktorunuz kardiyovasküler hastalığı (kalp krizi ve felçlere neden olabilecek kalp ve kan dolaşımı durumu) geliştirme riski taşıyıp taşımadığınızı da değerlendirir. Bu ise diğer testleri gerektirecek olup bir uzmana havale edilebilirsiniz.

Tedavi

Hipertansiyon tedavisi yaşam tarzında yapılacak değişiklikler ile gerekli görüldüğünde ilaç tedavisini kapsar. Çoğu hafif hipertansiyon vakasında kan basıncını normale düşürmek için yemek alışkanlıklarını değiştirme, düzenli egzersiz, az yağlı besinler yeme, sigarayı bırakma ve gerekli ise tuz ve alkol alımını azaltma yeterlidir.

Bu değişikliklerin başarılı olmaması durumunda ilaç tedavisi gereklidir.

Hipertansiyon tedavisinde üç temel ilaç türü kullanılır:
  • İdrar sökücü ilaçlar idrara daha fazla su ve tuz katmak ve kan hacmini düşürmek üzere etki ederler ve böylece basıncı aşağı çekerler. İdrar sökücüler çoğu zaman yüksek kan basıncına yönelik ilk tedavi seçimidir.
  • Beta- blokerler kalbi yavaşlatıp, daha yavaş atmasını sağlayarak kalbin hormon ve sinir kontrolüne müdahale ederler; böylelikle basıncı düşürürler.
  • Şeker hastalığı geliştirme riskiniz bulunuyorsa kan damarlarınızı gevşetecek ACE inhibitörü denilen ilaçları kullanmanız tavsiye edilebilir.
  • Son olarak ayrıca kalp damarlarınızı gevşetecek ve kanın daha serbest akmasına yardımcı olacak kalsiyum kanalı blokeri almanız da önerilebilir.
  • Sorunun altında hormonal bozukluk gibi tıbbi bir neden yatıyorsa bu hastalığın tedavisi genellikle kan basıncının normal seviyeye düşmesi ile sonuçlanır.

Tedaviniz düzenli olarak gözden geçirilmelidir. Yaşam tarzınızda değişiklikler yaptıysanız (Hastalığın önlenmesine bakınız) ve kan basıncınız normal seviyeye düştüyse doktorunuz belirli bir deneme süresi için ilaç tedavinizi kesmenizi tavsiye edebilir.

Komplikasyonlar

Komplikasyonları diğer hastalıklara oranla daha sık ölüme ve ciddi yetersizliğe neden olduğundan hiç kimse yüksek kan basıncını görmezlikten gelemez. Uzun süreli yüksek basınçlar yaşlanma sürecini artırır ve kan damarları için çok zararlıdır.

Özellikle, atardamar sertleşmesinin atardamarların iç yüzeyindeki kolesterol plağı tortusu ve diğer materyaller ile ilişkilendirildiği öldürücü atardamar hastalığı ateroskleroz gelişimine katkıda bulunurlar.

Batı dünyasının iki büyük ölüm nedeni olan koroner tromboz ve felç büyük risklerdir ancak yüksek kan basıncı da kalp, böbrek ve gözlere ciddi derecede zarar verebilir. Hipertansiyon araştırılmalı ve her yetişkin düzenli kontroller yaptırmalıdır. Neyse ki etkili ve yerinde tedavi bu ciddi komplikasyonlara yönelik ilave riski büyük oranda ortadan kaldırabilmektedir.

Hastalığın Önlenmesi

  • Yaşam tarzınızda değişikler yapın: daha az tuz içeren sağlıklı yemekler yiyin ve gerekirse kilo verin. Sigarayı bırakın, düzenli olarak egzersiz yapın ve alkol ve kafein tüketimini azaltın.
  • Düzenli kan basıncı kontrolleri yapmak özellikle de ailenizde hipertansiyon geçmişi var ise çok önemlidir. Komplikasyonlar ortaya çıkmadan önce tavsiye veya tedavilere başlanabilir.
Referanslar
Detection, adherence and control of hypertension for the prevention of stroke: a systematic review. Ebrahim S. Health Technology Assessment 1998, cilt 2, sayı 11.
The determinants of screening uptake and interventions for increasing uptake: a systematic review. Jepson R et al. Health Technology Assessment 2000; Cilt. 4: No. 14.
Oral beta-blockers for mild to moderate hypertension during pregnancy (Cochrane Review). Magee LA, Duley L. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Pharmacotherapy for hypertension in women of different races (Cochrane Review). Quan A ve diğerleri. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Pharmacotherapy for hypertension in the elderly (Cochrane Review). Mulrow C ve diğerleri.. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Dieting to reduce body weight for controlling hypertension in adults (Cochrane Review). Mulrow C ve diğerleri.. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Antihypertensive drug therapy for mild to moderate hypertension during pregnancy (Cochrane Review). Abalos E ve diğerleri.. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Drugs for rapid treatment of very high blood pressure during pregnancy (Cochrane Review). Duley L, Henderson-Smart DJ. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.



17.02.2008

Sağlık Köşesi - SIRT AĞRISI

Giriş

Omurga Lumbago olarak da nitelendirilen alt sırt ağrısı her 5 kişiden 1�ini hayatlarının bir döneminde etkiler. Çoğu durumda ağrı birkaç günden birkaç haftaya kadar sürebilir ancak bazı durumlarda daha uzun sürebilir ve nüksedebilir. Sırt ağrısı birden bire ortaya çıkıp şiddetli (akut) olabilir veya zamanla gelişip daha uzun süreli sorunlara (kronik) neden olabilir.

Sırt, kenarları şoku emen diskler (intervertebral diskler) ile çevrili 24 kemik (omurga), omurga ve diskleri bir arada tutan bağlar, kasları omurgaya bağlayan tendonlar, omurilik ve sinirler ile kaslardan meydana gelen karmaşık bir yapıdır.

Sırtın alt tarafı, bel bölgesi L1 den L5�e kadar adlandırılan 5 omurdan oluşur. Bu bölge vücudun üst tarafının (artı taşınan herhangi bir ağırlık) tüm ağırlığını taşır ve ayrıca özellikle eğilme, bükülme ve yükselme anında daimi bir stres altında olur.

Alt sırtın karmaşık yapısı sırtın herhangi bir yapısına gelebilecek oldukça küçük miktarda herhangi bir zararın bile epey ağrı ve rahatsızlığa sebep olabileceği anlamına gelir. Alt sırtta ağrı olması bağ, tendon, disk veya kaslara baskı olduğunun belirtisidir.

Çoğu durumda sırt kendini iyileştirir ancak şiddetli ve sürekli durumlarda doğru teşhis konulabilmesi ve uygun tedavinin sağlanması açısından tıbbi yardım almak gereklidir.

Nedenler

Çoğu alt sırt ağrısı, ciddi yaralanma veya hastalıktan değil de burkulma, kas zorlaması, küçük yaralanmalar, sinir sıkışması veya tahriş olması gibi nedenler sebebiyle oluştuğundan �genel� şeklinde ifade edilir. Hamilelik döneminde veya stres, virüs enfeksiyonu, böbrek enfeksiyonu veya uyku bozukluğu nedeniyle de oluşabilir.

Sırt ağrısına uygunsuz eğilme, eşya kaldırma, bükülme, öksürme, aksırma, kas gerilmesi, aşırı gerilme veya ara vermeden uzun süre araç kullanma gibi gündelik faaliyetler de neden olabilir. Evde, işte veya araç kullanırken yaşanan kazalar da (sarsıntı da dahil) temel nedenlerdir.

Ciddi sırt ağrısının en bilinen şekli, bir veya daha fazla omurga diskinin yırtılması veya şişmesiyle birlikte içteki jölemsi dokunun (nucleus pulposus) diskin yanından geçen sinir köklerine veya omuriliğe baskı yapması sonucu meydana gelir. Bu durum genelde �disk kayması� olarak bilinir ancak �ileri kaymış� (şişmiş) disk veya �fıtıklı� (yırtık) disk denmesi daha doğrudur; çünkü disk göbeği kaymaktan çok sızıntı yapar ve bu da sırt ağrısının yanı sıra siyatik sinirlerin tahrişi nedeniyle kalça, uyluk ve bacakta da ağrılara sebebiyet verir. Diskler genellikle yaşla birlikte veya bir yaralanmanın ardından kurur ve dejenere olur. Bu da disklerin daha az esnek olmasına ve omurgayı eskisi gibi koruyamamasına neden olur; bu nedenle yaşlı insanlarda ve özellikle de sabahları ortaya çıkan ağrı ve sertliğin en bilinen nedenidir (kemik erimesi ile birlikte).

Sürekli alt sırt ağrısı doğuştan gelen belkemiği kusurları, kemik hastalıkları, tümör, pelvik iltihap hastalıkları, doğuştan gelen kusurlar ve prostat gibi diğer birtakım ender rastlanan durumlar nedeniyle de oluşabilir.

Teşhis

Teşhis, semptomlar ve fiziksel muayene ile yapılır. Şüphelenilen disk sorunlarına yönelik olarak daha doğru bilgiler sağlamak amacıyla röntgen ışınları, bilgisayarlı tomografi taraması (CT veya CAT taraması) veya magnetik rezonans görüntüleme taraması (MRI) önerilebilir.

Tedavi

Alt sırta yönelik olarak önerilen tedaviler arasında:

  • reçetesiz satılan ağrı kesicileri kullanmak;
  • iltihap önleyici ilaçları ve güçlü ağrı kesicileri kullanmak (öncelikle doktorunuza veya eczacınıza danışın);
  • her zamanki faaliyetlerinize olabildiğince devam etmek;
  • deneyimli bir osteopat, kiropraktör, fizyoterapist veya akupunktur uzmanı tarafından uygulanan tedavi de işe yarayabilir ancak incelemeler hareketli kalmaya yönelik verilen tavsiyelerin hafif ağrılar için alınan fizyoterapi kursu kadar yararlı olabileceğini ortaya koymuştur;
  • işinize devam etmek veya işinize mümkün olduğunca çabuk geri dönmek;
  • iki günü geçmeyecek yatak istirahatı, fazlası ters tepki yapabilir;
  • kasları güçlendirmek ve vücut duruşunu iyileştirmek amacıyla egzersiz yapmak;
  • ilk iltihabı azaltmak amacıyla soğuk (havluya sarılı bir torba donmuş bezelye) uygulama yapmak;
  • birkaç günden sonra kas ağrısını hafifletmek için sıcak uygulama (ısıtıcı yastık veya sıcak duş);
  • ultrason iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olabilir. Birkaç ciddi vakada yırtılmış veya dışarı çıkmış diskin onarılmasını kapsayan mikrodisektomi gibi cerrahi müdahaleler önerilebilir.
Hastalığın Önlenmesi

Sırt ağrısından kaçınmak için sırtınızdaki yoğun baskı ve zorlamaları en aza indirmeli ve sırtınızın sağlam ve esnek olmasını temin etmelisiniz. Ayrıca belli dönemlerde sürekli nükseden sırt ağrılı hastalar için aşağıdaki öneriler de geçerlidir:

  • aşırı kilolardan kurtulmak,
  • sırtı ve mide kaslarını geliştirmek amacıyla güçlendirici egzersizler yapmak,
  • iyi bir vücut duruşu benimsemek,
  • uygun bir yatak ve döşek temin etmek,
  • ağır taşırken doğru tutma ve kaldırma,
  • aniden güç harcamadan veya kas zorlamasından kaçınma,
  • stres, anksiyete ve tansiyonu azaltmak veya azaltmaya çalışmak ve
  • düzenli egzersiz yapmak (sırt ağrısı sorunu yaşayan kimseler için yürüyüş, yüzme ve gerilme iyi gelebilir).
İlgili Bağlantılar

  • A helping hand for neck pain and whiplash (Boyun ağrısı ve boyun zedelenmesi için bir yardım eli) (British Chiropractic Association)
  • Back and neck pain (Sırt ve boyun ağrısı) (British Brain and Spine Foundation - pdf dosyası 280k)
  • Back pain (Sırt ağrısı) (Arthritis Research Campaign)
  • Care for your back (Sırtınıza dikkat edin) (BackCare)
  • Chiropractic: frequently asked questions (Şiropraktik: sıkça sorulan sorular) (British Chiropractic Association)
  • The back pain guide: how to look after your back (Sırt ağrısı rehberi: sırtınıza nasıl dikkat edeceksiniz) (BBC Online)


SECİTA 10 MG 28 FİLM TABLET

İlaç Tedavi Grubu
Prospektüsü » Kontrol Ediliyor

İlaç Etken Maddesi
Essitalopram Okzalat

SECİTA 10 MG 28 FİLM TABLET, Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.


İlaç Barkodu *8699566096347*


ENDİKASYONLARI ( İlacın Kullanıldığı Durumlar, Hastalıklar ) :


DERİ KANSERİ

Deri kanseri çok rastlanan bir hastalıktır. Üç ana türü bulunur:

  • genelde kemirici ülser olarak bilinen bazal hücreli karsinom;
  • yassı hücreli karsinom ve;
  • kötü huylu tümör.

Neyse ki en yaygın tür en az tehlikelidir, en tehlikeli tür olan kötü huylu tümör ise en az yaygın olan türdür.

Çocuklarda deri kanserine oldukça ender rastlanır ancak insanlar yaşlandıkça daha yaygın hale gelir. Tüm deri kanseri türlerinin ana nedeni güneş ışığı olduğundan deri kanseri sayısı da yaş ile birlikte artış gösterir. Güneş ışığı ultraviyole ışınları (UV) içerir ve özellikle bebek ve genç kişilerin cildine zarar veren şey bu ışınlardır. Deri kanseri sayısı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Beyaz ırk nüfusu yoğun olan tropik ülkelerde rakamlar güneş ışığı miktarı ile orantılıdır. Avustralya, Güney Afrika ve Güney Amerika eyaletlerinin tümünde beyaz nüfusunda deri kanseri görülme oranı epeyce yüksektir. Siyah derili insanlar (örneğin Afrika veya Karayip kökenli insanlar) derilerinin rengi sayesinde beyazlara oranla daha iyi korunurlar.




15.02.2008

SECİTA 20 MG 14 FİLM TABLET

İlaç Tedavi Grubu
Prospektüsü » Kontrol Ediliyor

İlaç Etken Maddesi
Essitalopram Oksalat

SECİTA 20 MG 14 FİLM TABLET, Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.
İlaç Barkodu *8699566096378*
FORMÜLÜ :

DEPRESYONU ANLAMAK

Buradaki bilgiler depresyonun belirtilerini ve farklı tedavileri tanımlamaktadır. Kişilerin kendi kendilerine nasıl yardım edebileceklerini, aile ve arkadaşların yapabilecekleri hakkında, tavsiyelerde bulunur. Aynı zamanda, daha başka nerelerde bilgi ve tavsiyeler bulabileceğinizi de belirtir. Depresyon farklı kişileri farklı biçimde etkiler, fiziksel ve ruhsal olmak üzere farklı farklı belirtiler gösterir. Eğer depresyondaysanız hiçbirşeyin size yardım edemeyeceği hissine kapılabilirsiniz. Ancak size gerçekten yardımcı olabilecek yapılabileceğiniz şeyler vardır. Birşeyler yapmaya karar vermek atılacak en önemli adımdır. Birçok insan depresyon nöbetlerini atlatırlar, hatta bazıları bunu, onları hayatlarını ele alıp değiştirmeye zorlayan olumlu bir deneyim olarak görür.

Depresyon nedir?

Depresyon birçok psikolojik huzursuzluğu kapsayan genel bir tanımdır. En yalın haliyle depresyon psikolojik durumunuzda sıkıntı yaratan, hayatınızı normal olarak sürdürmenizi engellemeyen, ancak herşeyi zorlaştırıp, anlamsızlaştırmaya neden olan bir durumdur. Enhat safhada depresyon hayatı tehdit edici olabilir. Kendinizi öldürmeye veya hayatı yaşanmaya değer bulmamaya meyilli hale gelebilirsiniz .
FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ :


MESANE KANSERİ

Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.

Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.

Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.

Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.

İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
ENDİKASYONLARI ( İlacın Kullanıldığı Durumlar, Hastalıklar ) :


MESANE KANSERİ

Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.

Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.

Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.

Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.

İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
KONTRENDİKASYONLARI ( İlacın Kullanılmaması Gereken Durumlar ) :


MESANE KANSERİ

Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.

Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.

Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.

Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.

İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
UYARILAR / ÖNLEMLER :


MESANE KANSERİ

Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.

Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.

Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.

Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.

İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :


MESANE KANSERİ

Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.

Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.

Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.

Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.

İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :


MESANE KANSERİ

Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.

Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.

Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.

Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.

İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :


DERİ KANSERİ

Deri kanseri çok rastlanan bir hastalıktır. Üç ana türü bulunur:

  • genelde kemirici ülser olarak bilinen bazal hücreli karsinom;
  • yassı hücreli karsinom ve;
  • kötü huylu tümör.

Neyse ki en yaygın tür en az tehlikelidir, en tehlikeli tür olan kötü huylu tümör ise en az yaygın olan türdür.

Çocuklarda deri kanserine oldukça ender rastlanır ancak insanlar yaşlandıkça daha yaygın hale gelir. Tüm deri kanseri türlerinin ana nedeni güneş ışığı olduğundan deri kanseri sayısı da yaş ile birlikte artış gösterir. Güneş ışığı ultraviyole ışınları (UV) içerir ve özellikle bebek ve genç kişilerin cildine zarar veren şey bu ışınlardır. Deri kanseri sayısı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Beyaz ırk nüfusu yoğun olan tropik ülkelerde rakamlar güneş ışığı miktarı ile orantılıdır. Avustralya, Güney Afrika ve Güney Amerika eyaletlerinin tümünde beyaz nüfusunda deri kanseri görülme oranı epeyce yüksektir. Siyah derili insanlar (örneğin Afrika veya Karayip kökenli insanlar) derilerinin rengi sayesinde beyazlara oranla daha iyi korunurlar.

14.02.2008

BENEXOL B12 50 FİLM KAPLI TABLET

İlaç Tedavi Grubu
Vitamin, Mineral ve Kan Yapıcılar » Vitamin (B1, B2 vitamini)

İlaç Etken Maddesi
Vitamin B12

BENEXOL B12 50 FİLM KAPLI TABLET , Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.


İlaç Barkodu *8699546095100*
FORMÜLÜ :
Vitamin B1 (Tiamin), 250 mg Vitamin B6 (Pyridoxin), 250 mg
ENDİKASYONLARI :
Artralji, artrit, delirium tremens, diabetik nöropati, gebelik, idiyopatik ve ihtiyarlığa bağlı tremor, Korsakoff psikozu, kramp, lombalji, miyalji, nevritler, periartrit, polinevrit, radyoterapi, romatizma ağrıları, Wernicke hastalığı gibi B1 ve B6 vitamini gereksiniminde endikedir.
KONTRENDİKASYONLARI :
Benafed, bileşiminde bulunan maddelerden herhangi birine aşırı duyarlı olduğu bilinenlerde, monoamin oksidaz (MAO) tedavisi görenlerde ya da son 14 gün içinde bu tür ilaç kullananlarda, böbrek yetmezliğinde, ağır hipertansiyon ve koroner arter hastalığı bulunanlarda, gebelik ve emzirme dönemlerinde kullanılmamalıdır.
UYARILAR / ÖNLEMLER :
Anne sütüne geçer. Fenitoin, barbitürat ve INH'la birlikte kullanılmaz. B6 vitamini levodopanın etkisini antagonize eder, bu nedenle parkinson tedavisindeki hastalarda kullanılmaz.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :
Seyrek olmakla birlikte aşağıdaki yan etkiler görülebilir;
Sedasyon, baş dönmesi, özellikle çocuklarda eksabilite, tremor, bulanık görme , nadiren halüsinasyon, uyku bozukluğu , baş ağrısı ekstrasistol, palpitasyon, gastrointestinal rahatsızlıklar, idrar retansiyonu ve miksiyon güçlüğü, deri döküntüleri, fotosensitivite, ağız ve boğaz kuruluğu.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :
Bifenhidramin hidjollorin, sedatifler ve trankilizanlar gibi merkezi sinir sistemi deprasanlarının etkilerini güçlendirebilir.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :
Tedavi dozu 2-4 tablet/gün, proflaktik dozu 1-2 tablettir.

BITERAL 500 MG 10 FİLM TABLET

İlaç Tedavi Grubu
Sistemik Antiinfektifler, Antibiyotikler » Antibakteriyel

İlaç Etken Maddesi
Ornidazol

BITERAL 500 MG 10 FİLM TABLET , Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.

İlaç Barkodu *8699505091099*
FORMÜLÜ :

Bir film kaplı tablet 500 mg ornidazol içerir.
Yardımcı maddeler: Titanyum dioksit.

ENDİKASYONLARI :

Biteral film kaplı tablet, aşağıda belirtilen durumlarda endikedir:

1) Trikomoniasis: Kadınlarda ve erkeklerde Trichomonas vaginalis'e bağlı genitoüriner enfeksiyonlar.

2) Amebiasis: Amipli dizanteri dahil, Entamoeba histolytica'nın neden olduğu tüm intestinal
enfeksiyonlar. Özellikle amebik karaciğer apsesi olmak üzere, amebiasis'in tüm ekstraintestinal formları.

3) Giardiasis (lambliasis).
4) Anaerob bakterilere bağlı enfeksiyonlar ve özellikle kolon ameliyatları da olmak üzere, cerrahi müdahaleler sırasında ve jinekolojik operasyonlarda profilaksik olarak.
KONTRENDİKASYONLARI :
Ornidazol veya diğer nitroimidazol türevlerine karşı aşırı duyarlı olduğu bilinen hastalarda kontrendikedir.
UYARILAR / ÖNLEMLER :

Merkezi sinir sistemi hastalığı (örn. epilepsi veya multipl skleroz) olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Diğer ilaçların etkisi artabilir veya azalabilir.

Gebelik ve Emzirme Döneminde Kullanımı

Gebelik kategorisi: B

Gebe kadınlarda yapılmış kontrollü bir çalışma bulunmamaktadır.
Genel bir prensip olarak, Biteral gebeliğin erken döneminde veya emziren annelerde, kesin gerekli olmadıkça kullanılmamalıdır.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :

Uyku hali, baş ağrısı ve bulantı, kusma gibi gastrointestinal rahatsızlıklar, hafif yan etkiler olarak görülebilir. Bazı izole vakalarda, baş dönmesi, tremor, rijidite, koordinasyon bozuklukları, nöbet, yorgunluk, vertigo, geçici bilinç kaybı ve duyusal veya karışık periferal nöropati gibi merkezi sinir sistemi bozuklukları bildirilmiştir. Tat alma bozukluğu, anormal karaciğer fonksiyon testleri ve cilt reaksiyonları gözlenmiştir.

BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :

Alkollü içecekler ve alkol içeren ilaçlarla alınmasından kaçınılmalıdır. Disülfiramla birlikte delirium atakları, konfüzyon durumuna neden olabilir.

Ornidazol kumarin-tipi oral antikoagülanların etkisini potansiyalize eder. Antikoagülanın dozu bu doğrultuda ayarlanmalıdır. Ornidazol, vekuronyum bromürün kas gevşetici etkisini uzatır.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :

Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde;
Standart doz

Oral tabletler daima yemeklerden sonra alınmalıdır.



1. Trikomoniasis

Tedavi Şekli Günlük Doz (500 mg tablet)





Tek dozluk tedavi gece 3 tablet

5 günlük tedavi 2 tablet (1 tablet sabah, 1 tablet akşam)



Tüm vakalarda, enfeksiyonun tekrarlamasını önlemek için, hastanın eşi de, aynı oral doz uygulanarak tedavi edilmelidir.

Çocuklar için günlük tek doz 25 mg/kg'dır.



2. Amebiasis

a) Amebik dizanterili hastalarda 3 günlük tedavi

b) Amebiasis'in tüm formları için 5-10 günlük tedavi;

Günlük Doz

Tedavi süresi Yetişkinler ve 35 kg'ın 35 kg'a kadar

üzerindeki çocuklar (500 mg tablet) olan çocuklar





a) 3 günlük tedavi Akşam, tek dozda 3 tablet Tek dozda 40 mg/kg

60 kg'ın üstü için 4 tablet

(2 tablet sabah, 2 tablet akşam)

b) 5‑10 günlük tedavi 2 tablet Tek dozda 25 mg/kg

(1 tablet sabah, 1 tablet akşam)





3. Giardiasis (lambliasis):

Günlük Doz

Tedavi süresi Yetişkinler ve 35 kg'ın 35 kg'a kadar

üzerindeki çocuklar (500 mg tablet) olan çocuklar





1-2 günlük tedavi Akşam, tek dozda 3 tablet Tek dozda 40 mg/kg





4. Anaerob bakterilere bağlı enfeksiyonlar:

a) Anaerob bakterilere bağlı enfeksiyonların tedavisi: Bkz. Biteral ampul prospektüsü.

b) Anaerob bakterilere bağlı enfeksiyonların profilaksisi: Bkz. Biteral ampul prospektüsü.

Doz Aşımı

Doz aşımı durumunda, Yan Etkiler/Advers Etkiler başlığı altında belirtilen semptomlar, daha şiddetli olarak meydana gelir.

Bilinen spesifik bir antidotu yoktur. Kramp durumunda, diazepam verilmesi tavsiye edilir.

Saklama Koşulu
30oC�nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız. Işıktan koruyunuz.


Sağlık Köşesi - DERİ KANSERİ

Giriş

Deri kanseri çok rastlanan bir hastalıktır. Üç ana türü bulunur:

* genelde kemirici ülser olarak bilinen bazal hücreli karsinom;
* yassı hücreli karsinom ve;
* kötü huylu tümör.

Neyse ki en yaygın tür en az tehlikelidir, en tehlikeli tür olan kötü huylu tümör ise en az yaygın olan türdür.

Çocuklarda deri kanserine oldukça ender rastlanır ancak insanlar yaşlandıkça daha yaygın hale gelir. Tüm deri kanseri türlerinin ana nedeni güneş ışığı olduğundan deri kanseri sayısı da yaş ile birlikte artış gösterir. Güneş ışığı ultraviyole ışınları (UV) içerir ve özellikle bebek ve genç kişilerin cildine zarar veren şey bu ışınlardır. Deri kanseri sayısı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Beyaz ırk nüfusu yoğun olan tropik ülkelerde rakamlar güneş ışığı miktarı ile orantılıdır. Avustralya, Güney Afrika ve Güney Amerika eyaletlerinin tümünde beyaz nüfusunda deri kanseri görülme oranı epeyce yüksektir. Siyah derili insanlar (örneğin Afrika veya Karayip kökenli insanlar) derilerinin rengi sayesinde beyazlara oranla daha iyi korunurlar.
Semptomlar

Kemirici ülser (bazal hücreli karsinom) tüm kanser türleri arasında en yaygın ve en az tehlikeli olanıdır. Çoğunlukla güneşe maruz kalan bölgeleri ve özellikle de burun ve göz çevresindeki deriyi etkiler.

Ortasında bir çukur bulunan yavaş büyüyen yüksek uçlu bir şişliktir. Şişlik yüzeyinin hemen altındaki küçük kan damarları görülebilir. Vücudun diğer kısımlarına yayılmasına seyrek rastlanmakla birlikte, ihmal edildiği takdirde yayılabilir. O zaman da dokuların altını kazıyarak çok sayıda dokuya zarar verebilir (bu yüzden kemirici ülser denmektedir).

Yassı hücreli karsinom da güneş ışığına maruz kalmayla alakalı olan bir deri kanseridir. Çoğunlukla dudak, kulak veya elin arka kısmında küçük, sert ve ağrısız şişlik şeklinde başlar. Oldukça hızlı bir şekilde büyür ve çoğunlukla merkezde bir çukur oluşturacak şekilde çöker. Buna ülser oluşumu denir. Lenf bezlerine ve buradan da vücudun çeşitli kısımlarına yayılabilir. Dudağınızda buna benzer birşey çıktığında kanserden şüphelenmelisiniz.
Nedenler

Deri kanserinin nedeni güneş ışığına aşırı derecede maruz kalmaktır.
Teşhis

Hem kemirici ülser hem de yassı hücreli karsinom teşhisi genellikle tümör (şişlik) tamamen temizlendikten sonra mikroskop ile muayene edilerek yapılır.
Tedavi

Kemirici ülser doğrudan ameliyat ile çıkarma, radyasyon veya dondurma yöntemleriyle tedavi edilebilir. Önerilen yöntem sizi muayene eden kişinin cerrah yada dermatolog oluşuna göre değişebilir. Tüm yöntemler eşit derecede etkilidir.

Yassı hücreli karsinom ameliyat ile deriden mümkün olduğunca erken çıkarılmalıdır. Kemirici ülserin aksine bu tümör vücudun öteki kısımlarına yayılıp ölüme neden olabilir.
Hastalığın Önlenmesi

Deri kanserinden korunmanın en iyi yolu aşırı güneş ışığından korunmaktır:

* Koruyucu önlem almak için cildiniz rahatsız olana kadar beklemeyin. En iyi korunma şekli savunmadır. Cildiniz bir kez yandığında zarar meydana gelmiş olur, bu nedenle üzerinize yapışmayan bol giysilerle örtünün.
* Bacak ve kollarınızı örtülü tutun. Sık dokunmuş kumaşlar güneşe karşı en iyi korumayı sağlar.
* Güneşin ışınlarının en etkili olduğu saat 11.00 ile 15.00 arasında doğrudan ğüneş ışığından kaçının. Bu saatler arasında dışarı çıktığınızda giysi, şapka ve güneş gözlüğü ile korunun ve bolca güneş koruma losyonu kullanın.
* Daima en az 15 SPF�li (güneş koruma faktörü) güneş koruma losyonu kullanın. Çok açık tenli kişilerin ve çocukların 40 güneş koruma faktörlü losyonlar kullanması gerekebilir.
* Cilt 18 yaşından önce güneşten çok zarar görür.
* Tüm vücudunuzun güneş koruma losyonu ile kaplı olmasını sağlayın. Yüz, eller, ayaklar ve boyun da dahildir. Vücudunuzun en korunmasız kısımları genelde güneş ışığı görmeyen yerlerdir.
* Güneşte dışarı çıkmadan en az 30 dakika önce güneş losyonu sürün. Ter ve havluya sürtünmeden ötürü silineceğinden, güneş losyonunu her iki saatte bir yeniden sürün Losyonunuz suya dayanıklı cinsten olsa bile denizden çıktıktan hemen sonra yeniden sürün.
* Denize girerken suya dayanıklı güneş koruması kullanın. UVA ve UVB ışınları suda bir metre veya daha fazla derinliğe kadar nüfuz edebilir.
* Sis ve bulutlar cildinizi ultraviyole ışınlarından korumaz. Bulutlu günlerde bile giysiler ile korunun ve SPF 15 güneş losyonu kullanın.

Güneşli havalarda daima UVA ve UVB filtreli güneş gözlüğü ve şapka kullanın. Ultraviyole ışınları gözünüzün retina tabakasına zarar verir ve katarakta neden olur.

APRANAX FORTE 550 MG 20 TABLET

İlaç Tedavi Grubu
Kas ve İskelet Sistemi » Antiromatizmal Non-Steroidal

İlaç Etken Maddesi
Naproksen Sodyum

APRANAX FORTE 550 MG 20 TABLET, Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.


İlaç Barkodu *8699514010258*

FORMÜLÜ :
275mgNaproksen sodyumTablet
550mgNaproksen sodyumFort tablet
ENDİKASYONLARI :
Migren profilaksisi ve akut migren krizi, nevralji, siyatalji, miyalji. Dismenorede analjezi sağlamak ve menorajide menstruel kan kaybını azaltmak amacıyla. Ağrılı dental problemler, diş çekimi sonrası görülen ağrılarda analjezik ve antienflamatuar olarak. Burkulma, gerilme gibi spor kazaları ve post-operatif ağrılarda. Bursit, tendinit, sinovit, tenosinovit, lumbago. Enfeksiyöz hastalıklarda spesifik tedaviye ilave olarak analjezik ve antipiretik amaçla. Romatoid artrit, osteoartrit, ankilozan spondilit, juvenil romatoid artrit ve akut gut tedavisinde.
KONTRENDİKASYONLARI :
Naproksene aşırı duyarlılarda, Aspirin ve diğer nonsteroid antienflamatuarlara karşı astım, rinit ve ürtiker gibi allerjik reaksiyonlar gösterenlerde, aktif mide veya duodenum ülserleri, aktif gastrointestinal kanaması olan hastalarda; naproksen içeren preparatlarla birlikte ve 2 yaşın altında kullanılmamalıdır.
UYARILAR / ÖNLEMLER :
Gastrointestinal hastalığı, kalp ,karaciğer ve böbrek fonksiyon bozukluğu, sodyum kısıtlaması olanlarda dikkatle kullanılmalı; trombosit agregasyonunu azaltıp, kanama zamanını uzatır; duyarlı kişilerde hipersensitivite reaksiyonları görülebilir; çok gerekmedikçe gebelikte kullanılmamalı; emzikli annelere verilmemelidir.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :
Gastrointestinal, dermatolojik, kardiyovasküler ve santral sinir sistemi ile ilgili yan etkiler görülebilir.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :
Beta blokerlerin antihipertansif etkisini azaltabilir; hidantoin, sulfonamid ve sulfonilürelerin etkisini güçlendirebilir. Probenesid, yarılanma ömrünü artırır. Metotreksat'ın toksisitesi artabilir. Furosemid'in natriüretik etkisi inhibe olabilir.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :
Migren profilaksisinde; günde 2 kez 2 tablet veya günde 2 kez 1 fort tablet. Migren tedavisinde; muhtemel bir krizin ilk belirtisinde 3 tablet veya 1 1/2 fort tablet. Gerekirse ilk dozdan en az yarım saat sonra verilmek kaydıyla aynı gün içinde 1-2 tablet veya 1/2-1 fort tablet daha verilebilir. Jinekolojik endikasyonlarda; analjezi amacıyla başlangıçta 2 tablet veya 1 fort tablet, daha sonra 6-8 saatlik aralarla 1 tablet veya 1/2 fort tablet. Akut gutta; ilk gün 3 tablet veya 1 1/2 fort tablet, 8 saat sonra 2 tablet veya 1 fort tablet, daha sonraki günlerde 8 saatlik aralarla kriz geçinceye kadar 1 tablet veya 1/2 fort tablet. Yetişkinlerde dental problemler, post-operatif ağılar ve diğer ağrılarda; analjezik ve antipiretik amaçla başlangıçta 2 tablet veya 1 fort tablet, daha sonra 6-8 saatlik aralarla 1 tablet veya 1/2 fort tablet. Yetişkinlerde romatoid artrit, osteoartrit ve ankilozan spondilitte; başlangıç tedavisi, 12 saatlik aralarla günde 2 defa alınan 2-4 tablet veya 1-2 fort tablettir. İdame tedavisi, 12 saat aralarla alınan 2-4 tablet veya 1-2 fort tablettir. Günlük doz 1375 mg'ı aşmamalıdır. Gerektiğinde günlük doz kısa süreli olmak şartıyla 1650 mg'a kadar artırılabilir. Doz aşımı: Baş dönmesi, mide yanması, hazımsızlık, bulantı, kusma ile kendini gösterir. Mide boşaltılmalı ve bilinen destekleyici önlemler alınmalıdır. Hemodiyalizle plazma konsantrasyonu azaltılamaz

ACTIFED 150 ML ŞURUP

İlaç Tedavi Grubu
Grip ve Soğuk Algınlığı » Dekonjestan, Antihistaminik

İlaç Etken Maddesi
Triprolidin HCl + Pseudoephedrine HCl HCl

ACTIFED 150 ML ŞURUP, Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.


İlaç Barkodu *8699522575176*


FORMÜLÜ :
Bir ölçek (5 ml) 30 mg psödoefedrin hidroklorür ve 1.25 mg triprolidin hidroklorür içerir. Yardımcı maddeler: Şeker, metil paraben, sodyum benzoat, sarı kinolin.

FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ :

Farmakodinamik Özellikleri:

Psödoefedrin, direkt ve indirekt sempatomimetik aktivitesi olan bir üst solunum yolları dekonjestanıdır. Psödoefedrin taşikardi oluşturması ve sistolik kan basıncını yükseltmesi ve merkezi sinir sistemini uyarması bakımından efedrinden daha az güçlüdür. Psödoefedrin, dekonjestan (burnu açıcı ve burun akıntısını durdurucu) etkisini 30 dakika içinde gösterir ve bu etki en az 4 saat devam eder.

Triprolidin, güçlü, kompetitif bir histamin H1-reseptör antagonistidir. Bir alkilamin olarak, ilaç minimum antikolinerjik etkiye sahiptir. Triprolidin, tamamen veya kısmen histamin salıverilmesinin tetiklediği durumlarda semptomatik düzelme sağlar. Yetişkinlerde 2.5 mg’lık triprolidin tek bir dozunun oral uygulamasını takiben etkinin başlaması, deride histamin nedenli kızarıklık ve kabarcık oluşumunu önleme yeteneğiyle belirlendiği üzere 1-2 saat içindedir. Doruk etkisi yaklaşık 3 saatte meydana gelir ve aktivitesi sonra azalmakla beraber, tek bir dozdan 8 saat sonra, histamin nedenli kızarıklık ve kabarcık oluşumunu önemli oranda önlemeye devam eder.

Farmakokinetik Özellikleri: Emilim: Psödoefedrin ve triprolidin oral alımı takiben barsaklardan iyi emilir. Sağlıklı gönüllülere, 10 ml actifed şurup (2.5 mg triprolidin ve 60 mg psödoefedrin hidroklorür) uygulandıktan sonra aşağıdaki farmakokinetik değerler bulunmuştur: Triprolidin: Actifed şurubun alımını takiben 1.5 saat (Tmax) sonra ulaşılan doruk plazma konsantrasyonu 6.0 ng/mldir. Psödoefedrin: Actifed şurup uygulamasını takiben 1.5 saat sonra psödoefedrinin Cmax değeri yaklaşık 180 ng/ml’dir. Dağılım: Şurup için psödoefedrinin sanal dağılım hacmi (Vd/F) yaklaşık 2.8 litre/kg’dır. Triprolidinin sanal dağılım hacmi yaklaşık 7.5 litre/kg’dır.

Metabolizma ve eliminasyon:Psödoefedrin: Plazma yarılanma – ömrü yaklaşık 5.5 saattir. Psödoefedrin, karaciğerde N-demetilasyon yoluyla aktif bir metabolit olan norpsödoefedrine kısmen metabolize olur. Psödoefedrin ve metaboliti idrar yolu ile dışarı atılmaktadır. Dozun %55 ile %75'i değişikliğe uğramadan idrar yolu ile dışarı atılır. Eliminasyon hız sabiti (Kcl) yaklaşık 0.13 saat-1’tir. İdrar asitleştirildiğinde psödoefedrinin idrar yolu ile atım hızı artmaktadır. Bunun tersine idrar pH'ı arttıkça idrar yolu ile atım hızı azalmaktadır. Triprolidin: Yarılanma ömrü yaklaşık 3.2 saattir. Hayvanlar üzerinde yapılan hepatik mikrozomal enzim araştırmaları esas olarak toluen metil grubunun oksitlenmiş bir ürünü ile birkaç triprolidin metabolitinin varlığını göstermiştir. İnsanda verilen dozun sadece %1'inin 24 saatlik bir süre içinde değişikliğe uğramamış triprolidin olarak dışarı atıldığı kaydedilmiştir. Triprolidinin görünür toplam vücut klerensi(Cl/F) yaklaşık 30-37 ml/dak/kg’dır. Eliminasyon hız sabiti (Kcl) yaklaşık 0.26 saat-1’dir. TM: Actifed GlaxoSmithKline şirketler grubunun tescilli markasıdır.

Renal Yetmezlikte Farmakokinetik: Çeşitli derecelerde renal yetmezlik olan hastalarda tek doz Duact kapsül (8 mg akrivastin+60 mg psödoefedrin) uygulanmasını takiben orta şiddetli ve şiddetli renal yetmezliği olan hastalarda psödoefedrin Cmax değeri sağlıklı gönüllülerdeki Cmax değerlerine nazaran 1.5 kat artmıştır. Tmax renal yetmezlikten etkilenmemiştir. t1/2 hafif ve şiddetli renal yetmezlikte sağlıklı gönüllülere nazaran sırayla 3 ve12 kat artmıştır. Renal yetmezlik olan hastalarda Actifed şurup veya triprolidin ile yapılmış spesifik çalışmalar yoktur.

Hepatik yetmezlikte farmakokinetik: Hepatik yetmezlikte Actifed şurup, triprolidin veya psödoefedrin ile yapılmış spesifik çalışmalar yoktur.

Yaşlılarda farmakokinetik: Yaşlı gönüllülerde Duact kapsül (8 mg akrivastin+60 mg psödoefedrin) verilmesini takiben, t1/2 sağlıklı gönüllüllere nazaran 1.4 kat artmıştır. Görünen Cl/F sağlıklı gönüllülerdekinin 0.8’idir ve Vd/F esas olarak değişmemiştir. Yaşlılarda Actifed şurup veya triprolidin ile yapılmış spesifik çalışmalar yoktur.

ENDİKASYONLARI :

Actifed şurup, özellikle nazal mukoza ve sinüsler gibi üst solunum yolu mukozalarının dekonjestanı ve histamin H1-reseptör antagonisti kombinasyonunun yararlı olduğu aşağıdaki üst solunum yolu hastalıklarının semptomatik tedavisinde kullanılır

Alerjik nezle, vazomotor nezle, soğukalgınlığı ve grip

KONTRENDİKASYONLARI :
ACTIFED daha önce bu ilaca ve ilacın bileşiklerine ve akrivastine aşırı duyarlılığı olan bireyler için kontrendikedir. Hipertansiyon ve koroner arter hastalıkları olanlarda, hepatik yetmezlikte kontrendikedir. Daha önceki iki hafta içinde monoamin oksidaz (MAO) inhibitörleri almış (antibakteryal ajan furazolidon dahil) veya almaya devam eden hastalarda kontrendikedir. Psödoefedrin ve bu tip bir ilacın aynı zamanda kullanılması bazen kan basıncının yükselmesine neden olabilir.



UYARILAR / ÖNLEMLER :

Psödoefedrin hipertansiyonlu hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. ACTIFED antihipertansif ilaçlar, trisiklik antidepresanlar ya da başka sempatomimetik maddeler (dekonjestanlar, iştah kesiciler ve amfetamine benzer psikostimulanlar gibi) alan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır (Kontrendikasyonlar ve Diğer İlaçlarla Etkileşim’e bakınız). Diğer sempatomimetik ilaçlar gibi ACTIFED de hipertansiyon, kalp hastalıkları, şeker hastalığı, hipertiroidizm, yüksek intraoküler basınç ve prostatik büyüme görülen hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Actifed şurup sersemlik yapabilir (Taşıt aracı ve makine kullanımı üzerine etkileri’ne bakınız). Bu konuda objektif veriler bulunmamasına rağmen, ACTIFED kullananların aynı zamanda alkol veya merkezi sinir sistemi üzerine etkili başka sedatifler kullanmaktan kaçınmaları gerekir ACTIFED'in orta şiddetli ve şiddetli hepatik ve/veya renal fonksiyon bozuklukları görülen hastalarda özellikle kardiyovasküler hastalıkla birlikte olduğu durumlarda kullanılmasında dikkatli olmalıdır (Farmakokinetik özellikleri’ne bakınız).

Gebelik ve Emzirme Döneminde Kullanımı: Gebelik kategorisi ‘’C’’ Psödoefedrin ve triprolidin uzun süreden beri istenmeyen etkiler görülmeden yaygın bir şekilde kullanılmaktaysa da, bunların gebelik sırasında kullanımları ile ilgili spesifik veriler bulunmamaktadır. Bu nedenle, gebe kadının bu ilaçtan sağlayacağı yarar ile ilacın, gelişmekte olan fetusa muhtemel riskler dengelenmek şartıyla kullanımına karar verilmelidir. Psödoefedrin ve triprolidin anne sütüne az miktarda geçer, fakat bunun emzirilen bebeklerdeki etkisi bilinmemektedir. Emziren annelerde kullanımı ilacın anneye beklenen yararları bebeğe olan riskinden fazla olmadıkça kullanılmamalıdır.

Taşıt ve makine kullanımı üzerine etkileri: Actifed şurup sersemlik yapabilir ve odituar yetenek testlerinde performansı azaltabilir. Antihistaminlere cevapta bireysel farklılıklar olabilir. Triprolidin alan hastalarda sersemlik gibi yan etkiler bildirildiği için , Actifed şurubun performansı ters yönde etkilemediğinden emin oluncaya kadar sürücülük yapmamalı, makine kullanmamalı veya tehlikeli etkinliklere katılmamalıdır (Uyarılar ve Önlemlere bakınız).



YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :

Psödoefedrin: Uyku bozukluğu ve nadiren halusinasyonlar şeklinde merkezi sinir sistemi uyarılması görülebilir. Nadiren psödoefedrin ile irritasyonla beraber veya irritasyon olmaxızın deri döküntüleri bildirilmiştir. Psödoefedrin alan erkeklerde zaman zaman üriner retansiyona rastlanmaktadır, mevcut bir prostatik büyüme bu durumu hazırlayıcı faktör olabilir.

Triprolidin: Triprolidin sersemlik yapabilir. İrritasyonla beraber veya irritasyon olmaxızın deri döküntüleri bildirilmiştir. Ağız, burun ve boğazda kuruluk meydana gelebilir. Taşikardi bildirilmiştir.

BEKLENMEYEN BIR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :
ACTIFED'in dekonjestanlar, trisiklik antidepresanlar, iştah kesiciler ve amfetamin-benzeri psikostimulanlar gibi sempatomimetik aminlerin katabolizmasını engelleyen monoamin oksidaz inhibitörleri(furazolidon dahil) ile beraber kullanılması bazen kan basıncının yükselmesine neden olabilir. Psödoefedrin içermesinden dolayı ACTIFED, bretilyum, betanidin, guanitidin, debrizokin, metildopa, alfa ve beta-adrenerjik bloker ilaçlar gibi sempatik aktiviteyi engelleyen hipotansif ilaçların etkisini kısmen tersine çevirebilir. Objektif veriler olmamakla beraber, Actifed şurup kullananlar alkol ve diğer merkezi etkili sedatiflerle birlikte kullanmaktan kaçınmalıdır.



DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :

Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde;

12 yaşın üzerindeki çocuklar ve yetişkinlerde: Günde 3-4 kez 10 ml (2 ölçek) Maximum günlük doz 40 ml (10 mg triprolidin hidroklorür ve 240 mg psödoefedrin hidroklorür)

6 - 11 yaş arasındaki çocuklarda: Günde 3-4 kez 5 ml (1 ölçek)(1.25 mg triprolidin hidroklorür ve 30 mg psödoefedrin hidroklorür) Maximum günlük doz: 20 ml (5 mg triprolidin hidroklorür ve 120 mg psödoefedrin hidroklorür)

2 - 5 yaş arasındaki çocuklarda: Günde 3-4 kez 2.5 ml (1/2 ölçek)(0.625 mg triprolidin hidroklorür ve 15 mg psödoefedrin hidroklorür) Maximum günlük doz: 10 ml(2.5 mg triprolidin hidroklorür ve 60 mg psödoefedrin hidroklorür)

2 yaş altı çocuklar: Hekimin önerisi dışında 2 yaş altı çocuklarda Actifed şurup kullanılmamalıdır.

6 ay ile 2yaştan küçük arasındaki çocuklarda: Günde 3-4 kez 1.25 ml (1/4 ölçek) (0.31 mg triprolidin hidroklorür ve 7.5 mg psödoefedrin hidroklorür) Maximum günlük doz:5 ml (1.25 mg triprolidin hidroklorür ve 30 mg psödoefedrin hidroklorür)

Yaşlılar: Normal yetişkin dozu uygundur (Farmakokinetik özellikleri’ne bakınız).

Hepatik yetmezlik: Hafif ve orta şiddetli hepatik yetmezlikte normal yetişkin dozu uygundur, fakat yine de dikkatli olmalıdır. Şiddetli yetmezlik için Kontrendikasyonları’na bakınız.

Renal yetmezlik: Orta şiddetli ve şiddetli renal yetmezliği ve özellikle birlikte kardiyovasküler hastalığı olan hastalara verirken dikkatli olmalıdır (Farmakokinetik özellikleri’ne bakınız).

Aşırı Dozaj Semptom ve belirtileri: Actifed şurup aşırı dozajında önerilen dozlarda görülen istenmiyen etkilere ilaveten letarji, baş dönmesi, ataksi, güçsüzlük, hipotonisite, solunum yetmezliği, deri ve mukoz membranların kuruması, hiperpireksi, hiperaktivite, tremor, konvülsiyonlar, iritabilite, huzursuzluk, palpitasyon ve hipertansiyon görülebilir.

Tedavi: Solunumu destekleyici, koruyucu ve konvulsiyonları kontrol edici gerekli önlemler alınmalıdır. Gerektiğinde, gastrik lavaj uygulanmalıdır. Mesane kateterizasyonu gerekli olabilir. İstendiğinde, psödoefedrin atımının hızlandırılması için asit diürezi veya diyaliz yapılabilir ,fakat bu prosedür bugün tartışmalıdır. Aşırı dozajda diyalizin değeri bilinmemektedir; fakat 4 saatlik hemodiyaliz, 60 mg psödoefedrin ve 8 mg akrivastin içeren bir kombinasyon preparatında psöefedrinin toplam vücuttaki miktarının %20’sini uzaklaştırmıştır.

Saklama Koşulları 25°C'nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız. Işıktan koruyunuz.

ACTIFED 60 MG 30 TABLET

İlaç Tedavi Grubu
Grip ve Soğuk Algınlığı » Dekonjestan, Antihistaminik

İlaç Etken Maddesi
Triprolidin HCl + Pseudoephedrine HCl HCl

ACTIFED 60 MG 30 TABLET, Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.

İlaç Barkodu *8699522015245*
FORMÜLÜ :
Bir tablet 60 mg psödoefedrin hidroklorür ve 2.5 mg triprolidin hidroklorür içerir. Her beyaz, yuvarlak dışbükey ve çentikli tablet "ACTIFED M2A" kodludur.

FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ :

Farmakodinamik Özellikleri:

Psödoefedrin, direkt ve indirekt sempatomimetik aktivitesi olan bir üst solunum yolları dekonjestanıdır. Psödoefedrin taşikardi oluşturması ve sistolik kan basıncını yükseltmesi ve merkezi sinir sistemini uyarması bakımından efedrinden daha az güçlüdür. Psödoefedrin, dekonjestan (burnu açıcı ve burun akıntısını durdurucu) etkisini 30 dakika içinde gösterir ve bu etki en az 4 saat devam eder.

Triprolidin, güçlü, kompetitif bir histamin H1-reseptör antagonistidir. Bir alkilamin olarak, ilaç minimum antikolinerjik etkiye sahiptir. Triprolidin, tamamen veya kısmen histamin salıverilmesinin tetiklediği durumlarda semptomatik düzelme sağlar. Yetişkinlerde 2.5 mg’lık triprolidin tek bir dozunun oral uygulamasını takiben etkinin başlaması, deride histamin nedenli kızarıklık ve kabarcık oluşumunu önleme yeteneğiyle belirlendiği üzere 1-2 saat içindedir. Doruk etkisi yaklaşık 3 saatte meydana gelir ve aktivitesi sonra azalmakla beraber, tek bir dozdan 8 saat sonra, histamin nedenli kızarıklık ve kabarcık oluşumunu önemli oranda önlemeye devam eder.

Farmakokinetik Özellikleri: Emilim: Psödoefedrin ve triprolidin oral alımı takiben barsaklardan iyi emilir. Sağlıklı gönüllülere, 10 ml actifed şurup (2.5 mg triprolidin ve 60 mg psödoefedrin hidroklorür) uygulandıktan sonra aşağıdaki farmakokinetik değerler bulunmuştur: Triprolidin: Actifed şurubun alımını takiben 1.5 saat (Tmax) sonra ulaşılan doruk plazma konsantrasyonu 6.0 ng/mldir. Psödoefedrin: Actifed şurup uygulamasını takiben 1.5 saat sonra psödoefedrinin Cmax değeri yaklaşık 180 ng/ml’dir. Dağılım: Şurup için psödoefedrinin sanal dağılım hacmi (Vd/F) yaklaşık 2.8 litre/kg’dır. Triprolidinin sanal dağılım hacmi yaklaşık 7.5 litre/kg’dır.

Metabolizma ve eliminasyon:Psödoefedrin: Plazma yarılanma – ömrü yaklaşık 5.5 saattir. Psödoefedrin, karaciğerde N-demetilasyon yoluyla aktif bir metabolit olan norpsödoefedrine kısmen metabolize olur. Psödoefedrin ve metaboliti idrar yolu ile dışarı atılmaktadır. Dozun %55 ile %75'i değişikliğe uğramadan idrar yolu ile dışarı atılır. Eliminasyon hız sabiti (Kcl) yaklaşık 0.13 saat-1’tir. İdrar asitleştirildiğinde psödoefedrinin idrar yolu ile atım hızı artmaktadır. Bunun tersine idrar pH'ı arttıkça idrar yolu ile atım hızı azalmaktadır. Triprolidin: Yarılanma ömrü yaklaşık 3.2 saattir. Hayvanlar üzerinde yapılan hepatik mikrozomal enzim araştırmaları esas olarak toluen metil grubunun oksitlenmiş bir ürünü ile birkaç triprolidin metabolitinin varlığını göstermiştir. İnsanda verilen dozun sadece %1'inin 24 saatlik bir süre içinde değişikliğe uğramamış triprolidin olarak dışarı atıldığı kaydedilmiştir. Triprolidinin görünür toplam vücut klerensi(Cl/F) yaklaşık 30-37 ml/dak/kg’dır. Eliminasyon hız sabiti (Kcl) yaklaşık 0.26 saat-1’dir. TM: Actifed GlaxoSmithKline şirketler grubunun tescilli markasıdır.

Renal Yetmezlikte Farmakokinetik: Çeşitli derecelerde renal yetmezlik olan hastalarda tek doz Duact kapsül (8 mg akrivastin+60 mg psödoefedrin) uygulanmasını takiben orta şiddetli ve şiddetli renal yetmezliği olan hastalarda psödoefedrin Cmax değeri sağlıklı gönüllülerdeki Cmax değerlerine nazaran 1.5 kat artmıştır. Tmax renal yetmezlikten etkilenmemiştir. t1/2 hafif ve şiddetli renal yetmezlikte sağlıklı gönüllülere nazaran sırayla 3 ve12 kat artmıştır. Renal yetmezlik olan hastalarda Actifed şurup veya triprolidin ile yapılmış spesifik çalışmalar yoktur.

Hepatik yetmezlikte farmakokinetik: Hepatik yetmezlikte Actifed şurup, triprolidin veya psödoefedrin ile yapılmış spesifik çalışmalar yoktur.

Yaşlılarda farmakokinetik: Yaşlı gönüllülerde Duact kapsül (8 mg akrivastin+60 mg psödoefedrin) verilmesini takiben, t1/2 sağlıklı gönüllüllere nazaran 1.4 kat artmıştır. Görünen Cl/F sağlıklı gönüllülerdekinin 0.8’idir ve Vd/F esas olarak değişmemiştir. Yaşlılarda Actifed şurup veya triprolidin ile yapılmış spesifik çalışmalar yoktur.

ENDİKASYONLARI :

Actifed şurup, özellikle nazal mukoza ve sinüsler gibi üst solunum yolu mukozalarının dekonjestanı ve histamin H1-reseptör antagonisti kombinasyonunun yararlı olduğu aşağıdaki üst solunum yolu hastalıklarının semptomatik tedavisinde kullanılır

Alerjik nezle, vazomotor nezle, soğukalgınlığı ve grip

KONTRENDİKASYONLARI :
ACTIFED daha önce bu ilaca ve ilacın bileşiklerine ve akrivastine aşırı duyarlılığı olan bireyler için kontrendikedir. Hipertansiyon ve koroner arter hastalıkları olanlarda, hepatik yetmezlikte kontrendikedir. Daha önceki iki hafta içinde monoamin oksidaz (MAO) inhibitörleri almış (antibakteryal ajan furazolidon dahil) veya almaya devam eden hastalarda kontrendikedir. Psödoefedrin ve bu tip bir ilacın aynı zamanda kullanılması bazen kan basıncının yükselmesine neden olabilir.

UYARILAR / ÖNLEMLER :

Psödoefedrin hipertansiyonlu hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. ACTIFED antihipertansif ilaçlar, trisiklik antidepresanlar ya da başka sempatomimetik maddeler (dekonjestanlar, iştah kesiciler ve amfetamine benzer psikostimulanlar gibi) alan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır (Kontrendikasyonlar ve Diğer İlaçlarla Etkileşim’e bakınız). Diğer sempatomimetik ilaçlar gibi ACTIFED de hipertansiyon, kalp hastalıkları, şeker hastalığı, hipertiroidizm, yüksek intraoküler basınç ve prostatik büyüme görülen hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Actifed şurup sersemlik yapabilir (Taşıt aracı ve makine kullanımı üzerine etkileri’ne bakınız). Bu konuda objektif veriler bulunmamasına rağmen, ACTIFED kullananların aynı zamanda alkol veya merkezi sinir sistemi üzerine etkili başka sedatifler kullanmaktan kaçınmaları gerekir ACTIFED'in orta şiddetli ve şiddetli hepatik ve/veya renal fonksiyon bozuklukları görülen hastalarda özellikle kardiyovasküler hastalıkla birlikte olduğu durumlarda kullanılmasında dikkatli olmalıdır (Farmakokinetik özellikleri’ne bakınız).

Gebelik ve Emzirme Döneminde Kullanımı: Gebelik kategorisi ‘’C’’ Psödoefedrin ve triprolidin uzun süreden beri istenmeyen etkiler görülmeden yaygın bir şekilde kullanılmaktaysa da, bunların gebelik sırasında kullanımları ile ilgili spesifik veriler bulunmamaktadır. Bu nedenle, gebe kadının bu ilaçtan sağlayacağı yarar ile ilacın, gelişmekte olan fetusa muhtemel riskler dengelenmek şartıyla kullanımına karar verilmelidir. Psödoefedrin ve triprolidin anne sütüne az miktarda geçer, fakat bunun emzirilen bebeklerdeki etkisi bilinmemektedir. Emziren annelerde kullanımı ilacın anneye beklenen yararları bebeğe olan riskinden fazla olmadıkça kullanılmamalıdır.

Taşıt ve makine kullanımı üzerine etkileri: Actifed şurup sersemlik yapabilir ve odituar yetenek testlerinde performansı azaltabilir. Antihistaminlere cevapta bireysel farklılıklar olabilir. Triprolidin alan hastalarda sersemlik gibi yan etkiler bildirildiği için , Actifed şurubun performansı ters yönde etkilemediğinden emin oluncaya kadar sürücülük yapmamalı, makine kullanmamalı veya tehlikeli etkinliklere katılmamalıdır (Uyarılar ve Önlemlere bakınız).

YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :

Psödoefedrin: Uyku bozukluğu ve nadiren halusinasyonlar şeklinde merkezi sinir sistemi uyarılması görülebilir. Nadiren psödoefedrin ile irritasyonla beraber veya irritasyon olmaxızın deri döküntüleri bildirilmiştir. Psödoefedrin alan erkeklerde zaman zaman üriner retansiyona rastlanmaktadır, mevcut bir prostatik büyüme bu durumu hazırlayıcı faktör olabilir.

Triprolidin: Triprolidin sersemlik yapabilir. İrritasyonla beraber veya irritasyon olmaxızın deri döküntüleri bildirilmiştir. Ağız, burun ve boğazda kuruluk meydana gelebilir. Taşikardi bildirilmiştir.

BEKLENMEYEN BIR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :
ACTIFED'in dekonjestanlar, trisiklik antidepresanlar, iştah kesiciler ve amfetamin-benzeri psikostimulanlar gibi sempatomimetik aminlerin katabolizmasını engelleyen monoamin oksidaz inhibitörleri(furazolidon dahil) ile beraber kullanılması bazen kan basıncının yükselmesine neden olabilir. Psödoefedrin içermesinden dolayı ACTIFED, bretilyum, betanidin, guanitidin, debrizokin, metildopa, alfa ve beta-adrenerjik bloker ilaçlar gibi sempatik aktiviteyi engelleyen hipotansif ilaçların etkisini kısmen tersine çevirebilir. Objektif veriler olmamakla beraber, Actifed şurup kullananlar alkol ve diğer merkezi etkili sedatiflerle birlikte kullanmaktan kaçınmalıdır.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :

(Hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde)

12 yaşın üzerindeki çocuklar ve yetişkinlerde: Günde 3 veya 4 kez 1 tablet. Maksimum günlük doz 4 tablet

6-11 yaş arasındaki çocuklarda: Günde 3 veya 4 kez ½ tablet. Maksimum günlük doz 4 kez ½ tablet. 6 yaşından küçük çocuklar için Actifed'in şurup formu kullanılmalıdır.

Yaşlılarda :Normal yetişkin dozu uygundur. (Farmakokinetik Özellikleri’ne bakınız)

Hepatik yetmezlik: Hafif ve orta şiddetli hepatik yetmezlikte normal yetişkin dozu uygundur, fakat yine de dikkatli olmalıdır. Şiddetli yetmezlik için Kontrendikasyonları’na bakınız.

Renal yetmezlik: Orta şiddetli ve şiddetli renal yetmezliği ve özellikle birlikte kardiyovasküler hastalığı olan hastalara verirken dikkatli olmalıdır (Farmakokinetik özellikleri’ne bakınız).

Aşırı Dozaj Semptom ve belirtileri: Actifed tablet aşırı dozajında önerilen dozlarda görülen istenmiyen etkilere ilaveten letarji, baş dönmesi, ataksi, güçsüzlük, hipotonisite, solunum yetmezliği, deri ve mukoz membranların kuruması, hiperpireksi, hiperaktivite, tremor, konvülsiyonlar, iritabilite, huzursuzluk, palpitasyon ve hipertansiyon görülebilir.

Tedavi: Solunumu destekleyici, koruyucu ve konvulsiyonları kontrol edici gerekli önlemler alınmalıdır. Gerektiğinde, gastrik lavaj uygulanmalıdır. Mesane kateterizasyonu gerekli olabilir. İstendiğinde, psödoefedrin atımının hızlandırılması için asit diürezi veya diyaliz yapılabilir, fakat bu prosedür bugün tartışmalıdır. Aşırı dozajda diyalizin değeri bilinmemektedir; fakat 4 saatlik hemodiyaliz, 60 mg psödoefedrin ve 8 mg akrivastin içeren bir kombinasyon preparatında psöefedrinin toplam vücuttaki miktarının %20 sini uzaklaştırmıştır.

Saklama Koşulları

25°C'nin altında ve kuru bir yerde saklayınız. Işıktan koruyunuz.