18.07.2008
Kızamık aşısı ile ilgili önemli açıklama
Son zamanlarda basın kuruluşlarında aşılar ile ilgili çok sayıda spekülatif haberler çıkmaktadır. Bunların büyük kısmı içerik ya da sunuş açısından halkı yanıltıcı, gereksiz yere kaygılara ve hatta paniğe yol açan bilgilerdir.
Bu haberlerle ilişkili olarak Türk Pediatri Kurumu’nun görüşleri şöyledir :
Kızamık aşısı
Kızamık geçiren çocukların çok küçük bir kısmında (1/100.000) SSPE denen beyin hastalığı gelişebilmektedir.
Oysa bundan çok daha önemlisi, kızamığın zatürreye neden olarak ölümlere yol açmasıdır. Ülkemizde kitlesel olarak kızamığa bağlı zatürreden ölenler için “Kızamık Ağıtı” (Ceyhun Atıf Kansu) gibi şiirler yazıldığı unutulmamalıdır. Hal böyleyken, çok nadir görülen, ama gerçekten de çok şanssız bir durum olan SSPE gibi bir kızamık komplikasyonunu gündeme getirmek, gereksiz yere spekülasyon yaratmaktadır.
Verilen bilgiler sanki 1 doz kızamık aşısı olan çocuklarda SSPE hastalığı görülürmüş izlenimini doğurmaktadır.
Burada sorun şudur: Eğer çocuklar 9 aylıkken 1 doz aşılanmışlarsa 15 aylıkken 1 doz daha ve tercihen de Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak aşısı olmalıdırlar. Eğer 12 aylıktan sonra tek doz bile aşı olmuşlarsa, bu durumda büyük olasılıkla kızamığa ve dolayısıyla da kızamığın bir komplikastonu olan zatürreye ve çok ender komplikasyonu olan SSPE’ye yakalanmayacaklardır. Yani burada aşının sayısından çok zamanı önemlidir. Kızamık Kızamıkçık Kabakulak aşısının okula başlama yaşlarında 1 doz daha yapılması önerilir.
Thimerosal ile ilgili açıklama
Thimerosal aşıların bazılarının içerisinde bulunan koruyucu bir maddedir. Bu aşıların içerdiği civa miktarları Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) izin verdiği limitlerin çok altındadır. Bununla birlikte, thimerosal otizmin de içinde bulunduğu bazı nöropsikiyatrik bozukluklara yol açabileceği kaygısıyla aşıların bir bölümünden önlem olarak çıkarılmıştır. Ancak yapılan bilimsel çalışmalar, nedeni tam olarak bilinmeyen ve genetik yatkınlıklarla da ilişkili olabilen otizm ile bu madde arasında bir ilişki olduğunu göstermemiştir.
Ülkemizde çocuklarımızın aşılama durumu istenen ölçülerde değilken, halkı paniğe uğratacak ve ailelerin çocuklarını aşılatmadan kaçınmalarına yol açacak böyle haberlerin yayınlanmasını doğru bulmuyoruz. Dünyanın çeşitli ülkelerinde nedeni tam olarak bilinmeyen bazı hastalıkları aşılarla ya da başka nedenlerle ilişkilendirmeye çalışan gruplar vardır. Bilimsel verilerle doğrulanmadıkça günümüzde yapılan aşılardan vazgeçilmesine yol açacak her türlü habere ve söylentiye kulak asılmamasını, bu konuda yetkili olan Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarının dikkate alınmasını öneririz.
Ülkemizde aşılama politikalarını ülke gerçeklerini dikkate alarak Sağlık Bakanlığı belirlemektedir. Bununla birlikte Türkiye’de sağlığa ayrılan kaynakların yetersizliği nedeniyle Sağlık Bakanlığı tarafından Kızamıkçık, Kabakulak, HIB (halk arasında menenjit aşısı), Hepatit A ve Su çiçeği aşıları yapılamamaktadır. Aşısı ile korunulabilen her hastalığa karşı aşı olabilmek tüm çocukların hakkı olmalıdır. Bu nedenle, ülke kaynaklarını kullanma yetkisinde olan kişilerin bu kaynakları kullanırken yapacakları tercihler çocuklarımızın sağlığını yakından ilgilendirmektedir. Yakın gelecekte koruyucu tıp hizmetlerine ve aşılama için daha fazla kaynağın ayrılmasını ummak isteriz.
Ülkemizde yapılmakta olan tüm aşıların ithal olduğunu, Türkiye’de eskiden aşı üreten birimlerin “globalleşen” dünyada artık işlevlerini yerine getiremediğini ve pek çok konuda olduğu gibi aşılar konusunda tamamen dışa bağımlı bir durumda olduğumuza dikkat çekmek isteriz.
Prof. Dr. Haluk Çokuğraş
Türk Pediatri Kurumu Genel Sekreteri
8.07.2008
Bebek gelişimindeki rolünüz..Öneminin farkında mısınız?
Bebeğiniz ve duygusal gelişimi
Bebeğinize annesi ve babası tarafından çok sevildiğini ve her zaman yanında olacağınıza dair güven vermelisiniz.Bebeğin bakımını eğer mümkün olabiliyorsa ilk yıl anne üstlenmelidir.Bebeğiniz verdiklerinizi alır,vermediğiniz bir şeyi alamaz ve öğrenemez.Siz ona sevgi,güven,huzur verirseniz bebeğiniz bu duyguları tanıyıp öğrenir.Siz ona öfke,isyan,red duyguları verirseniz bu duygularla büyür gelişir.
Bebeğin her gün yağlanarak masaj yapılması da bu açıdan çok önemlidir.Anne ya da babanın bebeğin vücuduna sevgi dolu teması bazı hormonların salgılanmasına neden olur,bunlar bebeğin daha iyi uzamasını, kilo almasını sağlar.Hatta beyin dalgalarını bile düzene sokar.Bebek sevgiyle büyür, bunu hiç unutmuyoruz. Ülkemizin ve ailemizin geleceği olan çocuklarımıza yeterli zamanı ayırıp ilgi ve sevgiyi göstermeliyiz.
ANNE VE BABALAR ! UNUTMAYIN ! EĞER BİR ÇOCUK:
SÜREKLİ ELEŞTİRİLMİŞSE,
KINAMAYI VE AYIPLAMAYI ÖĞRENİR..
KİN ORTAMINDA BÜYÜMÜŞSE
KAVGA ETMEYİ ÖĞRENİR..
ALAY EDİLİP AŞAĞILANMIŞSA,
SIKILIP UTANMAYI ÖĞRENİR.
DEVAMLI UTANDIRILARAK TERBİYE EDİLMİŞSE,
KENDİNİ SUÇLAMAYI ÖĞRENİR
HOŞGÖRÜ İLE YETİŞTİRİLMİŞSE
SABIRLI OLMAYI ÖĞRENİR
DESTEKLENİP YÜREKLENDİRİLMİŞSE
KENDİNE GÜVEN DUYMAYI ÖĞRENİR.
ÖVÜLMÜŞ VE BEĞENİLMİŞSE,
TAKDİR ETMEYİ ÖĞRENİR.
HAKKINA SAYGI GÖSTERİLEREK BÜYÜTÜLMÜŞSE,
ADİL OLMAYI ÖĞRENİR
KABULVE ONAY GÖRMÜŞSE,
KENDİNİ SEVMEYİ ÖĞRENİR.
AİLE İÇİNDE DOSTLUK VE ARKADAŞLIK GÖRMÜŞSE
BU DÜNYADA MUTLU OLMAYI ÖĞRENİR..
Bebeklerde görülen sarılık
Yenidoğan sarılığı sık görülür mü?
Evet sık görülür.Zamanında doğan bebeklerin %60’ında,erken doğan bebeklerin %80’inde yaşamın ikinci-üçüncü günü başlayıp bir hafta kadar süren sarılık görülebilir
Sarılık nasıl gelişir?
Sarılık önce gözlerin beyazından başlar sonra bebeğin yüzü, gövdesi, kolları ve bacakları sararır. Yüzünde görülen hafifçe sarılık önemli değildir. Eğer sarılık bebeğin göbeğine kadar iniyorsa mutlaka doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Yenidoğan sarılıklarının nedenleri nelerdir?
İlk gün başlayan sarılıklar çok önemlidir. Genellikle kan uyuşmazlığının belirtisidir. Anne negatif, bebek pozitif kan grubuna sahipse bu Rh uygunsuzluğu, anne O grubu bebek A veya B grubu ise bu ABO uygunsuzluğu olarak adlandırılır. Bu bebeklerde sarılık olştuğu takdirde kan tahlili yapılır, ışık tedavisi (Fototerapi) yada gerekirse kan değişimi uygulanır.
Bu durum önemli midir?
Sarılık nedeni olan bilirubin kanda çok yükselirse ve tedavi edilmezse bebeğin beyni geri dönüşümsüz olarak etkilenir.Beyin bir kere yüksek sarılığa bağlı olarak zarar gördüyse bu durumu düzeltmek için yapılabilecek hiçbir tedavi yoktur.Bu nedenle bebek sarardıktan sonra,doktor tarafından izleme alınması ve tedavi gerekiyorsa hemen uygulanması gerekir.
Unutmayın;
Bebeğin sarılığının derecesi ne olursa olsun 15 günü geçen sarılıklarda mutlaka doktora gidilmesi gerekir.
Bebekte Laringomalazi (Nefes borusunda çökme)
Normal bir yetişkinde nefes borusunun yapısını oluşturan kıkırdaklar sert yapıdadır. Doğumdan sonra henüz büyümeye başlayan bebeğin nefes borusunda yer alan kıkırdaklar ise çok yumuşak bir yapıya sahiptir.
Bu yumuşak kıkırdakların nefes borusuna yeterli destek verememesi nedeniyle bebek nefes aldığında oluşan vakum , kıkırdakların ve etrafındaki dokuların nefes borusunun içine doğru çökmesine neden olur.Bu çökme, " Laringomalazi " olarak adlandırılır.
Laringomalazi'nin en belirgin özelliği nedir?
Laringomalazi havayolunu daralttığı için hırlamaya benzeyen bir sese neden olur.Hırlama sesi özellikle bebek nefes alırken çok belirgindir.
Laringomalazi'nin diğer özellikleri şunlardır :
En sık rastlanan (% 75) doğumsal nefes borusu anomalisidir.Yani Laringomalazi doğumsal bir hastalıktır.
Erkek çocuklarda daha sık görülür.
Ses tellerini ilgilendiren bir problem olmadığından bebeğin sesi normaldir.
Yüzüstü yatmakla şikayetler azalırken, sırt-üstü yatmakla şikayetler artar.
Ağlama, derin nefes alma, beslenme ve ajitasyon halinde hırlama daha belirgindir.
Uyku halinde veya sakin solunum sırasında hırlama ya yoktur, ya da çok azdır.
Laringomalazi'nin tedavisi zorunlu mudur?
Bebek büyüdükçe yumuşak olan yapıların sertleşmesi ve gerginleşmesi ile hırlamalar azalır.Genellikle 18.aya kadar kendiliğinden düzelir.
Laringomalazi kendiliğinden düzelen bir tablo olmasına rağmen olası olumsuzluklardan kaçınmak için doktor tarafından izlenmesi gerekir.
Dikkat edilmesi gereken noktalar..
Beslenme sırasında birkaç lokmada bir ara verilmelidir.
Rahatsız edici olduğu zaman bebek yüzüstü yatırılmalıdır.
Çok şiddetli olduğu durumlarda gerekirse nazogastrik tüp adı verilen bir sonda ile beslenme yapılabilir.
Ameliyat gerekir mi?
Solunumu ve beslenmeyi engelleyen,morarmaya neden olan,göğüs deformitesine neden olacak kadar ağır olan Laringomalazilerde supraglottoplasti ameliyatı gerekebilir ancak bu ameliyata ihtiyaç duyan bebek sayısı son derece azdır.
Çocukta zeka geriliği (Mental retardasyon)
Çocukluk döneminin en sık rastlanılan kronik hastalıklarından biri olan zeka geriliği çocuğun yaşam performansında ciddi kısıtlamalara neden olur.
Zeka geriliği önemli derecede zeka ve davranış bozukluğu anlamına gelir.
Zeka geriliğinin nedeni ve oluşumu çok çeşitlidir.
Zeka geriliğinde tedavi :
* Şahısa özgüdür
* Çok boyutludur
* Çocuğun gelişim düzeyine göre ve
* Nedene göre değişir.
Zeka geriliğinin şiddetinin evreleri
Sınırda zeka geriliği (IQ : 68-83)
Düzgün konuşabilirler. IQ 69 üzerinde olanlar zeka geriliği kriterlerine uymamakla birlikte, eğitimsel problemlere hassastırlar. Böyle birçok çocuk özel sınıflarda özel ilgi ile yeterli fonksiyona sahip olurlar.
Hafif zeka geriliği (IQ : 52-67)
Bu grup daha önceden zeka geriliği olarak sınıflanan çocukların % 90 ’ını oluşturur. Çoğu özel sınıfta eğitime ihtiyaç gösterir. Uyum becerileri fazla olanlar yetişkinler gibi bağımsız hareket edebilirler.
Orta düzeyde zeka geriliği (IQ : 36-51)
Bu gruptaki çocukların eğitimsel amacı primer olarak maksimal düzeyde kendine bakım üzerinde yoğunlaşır.
Ağır zeka geriliği (IQ : 20-35)
Bu gruptaki çocuklar kendine bakım konusunda çok az şey öğrenirler. Basit konuşma becerileri vardır. Bütün hayatları boyunca çok fazla ilgiye gereksinim duyarlar.
Aşikar zeka geriliği (IQ < 20)
Bu gruptaki çocuklar tamamen gözlem ve bakıma muhtaç’tır. Kendine bakacak çok az beceriye sahiptirler. Çok azı tuvalet eğitimini öğrenebilir. Lisan gelişimi çok azdır.
Ne yapılmalıdır?
Zeka geriliği belirtilerinin farkedilmesi ailenin sorumluluklarının yön değiştirmesi anlamına gelir.Bu durumdaki çocukların özel eğitime tabi tutulması,hem hastanın hem de ailenin gelecek yaşamında özel önem taşır.
Profesyonel yardım alınması,özel eğitim sağlanması ve zeka geriliği düzeyine uyan bir yaşam tarzının belirlenmesi zeka geriliği yaşayan bireyin ve çevresindeki insanların hayatını kolaylaştıracaktır.
Asetaminofen (Parasetamol)
500 mg. Tablet için:
Kullanım Şekli:
*
Büyüklerde günlük doz 1-2 tablet
*
3-6 yaş arası 1/4 tablet
*
6-9 yaş arası 1/2 tablet
*
9-12 yaş arası 1 tablet
Maksimum günlük erişkin dozu 4 g ve çocuk dozu 0.6-2 gram'dır.
Kullanıldığı Durumlar:
Baş ağrısı, migren, adet sancıları, diş ağrısı, soğuk algınlığı ve gripal enfeksiyonlara bağlı ağrı, nevralji, nevrit, siyatik, lumbago, kas ve eklem ağrıları, orta kulak ağrıları, sinüzit ve cerrahi operasyonlara veya yaralanmalara bağlı ağrılar ile adet zorluklarından kaynaklanan ağrılarda kullanılır.
Asetilsalisilik asite (Örneğin aspirin) duyarlılığı olan hastalarda alternatif ilaç olarak kullanılır.
Kullanılmasının sakıncalı olduğu durumlar:
İleri derecede böbrek ve karaciğer rahatsızlığı olan hastalarda kullanılmamalıdır.
Parasetamole aşırı duyarlılığı olanlarda ve daha önce anemisi olanlarda kullanılması sakıncalıdır.
Uyarılar:
Parasetamolün 20 gramdan fazla alınmasında ölümcül risk vardır.
Aktif alkolizm, viral hepatit, karaciğer hastalığı ve ağır böbrek fonksiyon bozukluğu olanlarda dikkatle kullanılmalıdır.
Kronik alkoliklerde terapötik dozları takiben hepatotoksisite ve karaciğer yetmezliği gelişir.
Kronik alkol bağımlılarında güvenli doz saptanamadığından, günde 2 g veya daha düşük dozlar önerilir.
Alışılmış terapötik dozlarda kısa süreli olmak şartıyla gebeliğin tüm dönemlerinde kullanılabilir.
Yüksek dozlarda devamlı kullanımı annede anemiye, yeni doğan bebekteyse fatal böbrek hastalığına neden olabilir.
Yan Etkileri:
*
Deride püriritik makulopapüler döküntüler,
*
Ürtiker,
*
Methemoglobinemi
*
Bazı gastrointestinal belirtiler gibi yan etkiler görülebilir.
İlaç Etkileşimleri:
Barbitüratlar ve diğer antikonvülzanlar, kloramfenikol, desipramin, doksorubisin, mide boşalma süresini etkileyen ilaçlar ve uzun süreli tedavilerde antikoagülan ilaçlarla etkileşme olasılığı vardır.
Alkol parasetamolün hepatotoksik etkisini artıracağından birlikte kullanılmamalıdır.
25.06.2008
Kanser tedavisinde büyük gelişme
Yıllardır Beklenen Gelişme
İngiliz araştırmacılar, ilk kez sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanserli hücreleri yok eden bir tedavi yöntemi geliştirdiklerini duyurdu. 11 yıldır üzerinde çalışılan yöntemle, farelerde yumurtalık kanseri yok edildi; yöntemin şimdi akciğer, prostat ve göz tümörlerinde de etkili olması bekleniyor.
‘Organik palto’ çıkarılınca..
Yeni yönteme göre, hastaya vücudun doğal savunma sisteminin parçası olan antikorlar enjekte ediliyor. Mikropları ve kanser hücrelerini yok eden bu bağışıklık sistemi proteinleri organik bir yağla kaplanıyor; böylece ultraviyole ışınına maruz kalmadıkça tepki vermeyecek hale getiriliyor. Antikorların yapısıyla oynanarak, tümör hücreleri üzerinde aşırı etkili olan proteinlerde yuvalanmaları sağlanıyor. Doğrudan tümörlü bölgeye yerleşen antikorlar ve ‘gizli antikor’ denilen bu proteinler, üstlerindeki ‘organik palto’ ultraviyole ışınıyla yok edildiği anda harekete geçiyor.
Araştırmayı yürüten, New Castle Üniversitesi doktorlarından Colin Self, “Kanserde sorun, vücudun hastalığa tedavi edici cevap verememesi. Biz sistemi harekete geçirmenin yolunu bulmuş olduk. Antikorlar bölgesel etkilerini gösterecek ama umudumuz bunun tüm bağışıklık sisteminde etkili olabilmesi” diyor.
Halen piyasada kanser ve diğer hastalıkların tedavisinde kullanılan, bu tür antikorlara dayalı 20 kadar ilaç bulunuyor. Bu teknik, ileride bu tedavilerden herhangi biriyle bir arada uygulanarak, tüm kanser türlerinin tedavisinde kullanılabilir.
Cilt kanserliler sırada
Self, bu noktada önemli olanın, tümörün üstüne ışın gönderebilme becerisi olduğunu belirtiyor. Tekniğin insanlarda uygulanması için birkaç yıl ve daha çok deneye ihtiyaç var. Uzmanlar, bir sonraki adımın cilt kanseri hastaları üzerindeki deneyler olacağını söylüyor.
30.05.2008
Belsoğukluğu, Chlamydia ve Frengi
Belsoğukluğu, bakterlerin sebep olduğu bir enfeksyondur. Cinsel ilişki yoluyla bulaşır ve dölyatağı boynunda, idrar yollarında, anüste, makatta ve boğazda enfeksyona sebep olabilir.
Göstergeler ve belirtiler
Belirtiler, enfeksyona maruz kaldıktan 1 ile 14 gün arasında, herhangi bir zamanda ortaya çıkarlar. Belsoğukluğu, belirti göstermeyebilir. Belirtiler, kadınlardan çok erkeklerde farkedilebilirler.
Belsoğukluğu nasıl kapılabilir
- içine girme yoluyla cinsel ilişkiyle (penisin, vajina, ağız veya anüse girmesi) ve daha nadiren;
- yalama (bir taraf diğer tarafın anüsünü uyarmak için, ağzını ve dilini kullanırsa)
- parmağınızı, enfekte olmuş bir anüse, vajinaya veya ağıza sokup, yıkamadan kendi organlarınızda kullanırsanız.
Belsoğukluğunu tespit etme testleri
- Bir doktor veya hemşire, üreme organlarınızı muayene edecektir.
- Bir sünger veya pamuk çubukla, enfekte olmuş yerlerden, -döl yolu, idrar yolu, anüs veya boğazdan- bir örnek alınır.
- Kadınlar için rahim içi muayenesi yapılır.
- İdrar örneği alınabilir.
Bu testler can yakmaz ancak, bazan rahatsızlık verebilir.
Eğer, anal sex yaptı iseniz, makattan örnek alınması açısından, bunu doktorunuza söylemeniz önemlidir. Aynı zamanda, doktorunuza oral sex yapıp yapmadığınızı da belirtin.
Belsoğukluğuna yakalandığınızdan şüphelendiğiniz andan itibaren, hemen kontrol olabilirsiniz.
Tanı ve tedavi
Alınan örnekler, belsoğukluğu enfeksyonunu kontrol etmek için, mikroskop altında incelenir. Bazı kliniklerde sonuçlar anında alınabilir. Alınan bir ikinci örnek ise, analiz için, labrotuara gönderilir, bu analizin sonucu genelde bir hafta içinde belli olur. Tedavi şart ve kolaydır. Size, tablet, sıvı veya enjekte yoluyla antibiyotik verilir.
Eğer, herhangi bir antibiyotiğe karşı allerjiniz varsa, veya hamile olma ihtimaliniz varsa, bunu doktorunuza söylemeniz önemlidir. Tedaviyi sonuna kadar sürdürmek ve bitirmek önemlidir.
Eğer, belsoğukluğuna yakalandığınız ortaya çıkarsa, size sorularınıza yanıt verecek ve hastalığı size anlatacak bir sağlık görevlisi görmeniz önerilebilir. Bu görevli size, cinsel ilişkiniz olan kimseler hakkında, gerekirse onların da muayene olup tedavi görebilmeleri için, sorular sorabilir.
Kliniğe dönüp, herşeyin normale döndüğünün olurunu almadan, içe girme yoluyla cinsel ilişkide bulunmamalısınız. Doktorunuz veya sağlık görevliniz size hangi cinsel münasebetlerde bulunup bulunamayacağınız hakkında bilgi verecektir.
Hastalık sonrası kontrolü
Belsoğukluğu tedavinizi bitirdikten sonra, hastalık sonrası kontrol için aile doktorunuza veya kliniğinize gidin.
Özellikle enfeksyonu yurt dışında kaptı iseniz, belsoğukluğu enfeksyonlarının bazıları, belli antibiyotiklere dayanıklıdır. Enfeksyonun tamamen geçtiğinden emin olmak için daha başka tesler yapılır. Eğer, geçmemişse, size farklı antibiyotikler yazılır.
Komplikasyonlar
Kadınlarda
Eğer, belsoğukluğu tedavi edilmezse, alt karın bölgesinde iltihaplı hastalıklara KBİH (pelvic inflamatory diseases (PID)) sebep olabilir. Bu yumurtalıklara giden kanalların iltihaplanmasıdır ve ateş, karın ağrısı veya bel ağrısına sebep olabilir. Cinsel ilişkide bulunmak rahatsızlık verebilir. KBİH kadınlarda kısırlığa veya dış gebeliğe sebep olabilir. BHİH konusunda ayrı bir sayfa mevcuttur.
Eğer, hamile iseniz ve doğum sırasında belsoğukluğuna yakalanırsanız, enfeksyonu bebeğinize bulaştırabilirsiniz. Bebeğiniz belsoğukluğu mikrobunun gözde olan enfeksyonuyla doğabilir. Bu antibiyotikle tedavi edilmelidir, çünkü körlüğe sebep olabilir. Ancak doğumdan önce sizin tedavi olmanız daha iyi olur.
Erkeklerde
Belsoğukluğu erkeklerde, yumurtaların ve prostat bezlerinin iltihaplanmasına, dolayısıyla ağrıya sebep olur. Tedavi edilmezse, idrar yollarının daralmasına veya abselerin çıkmasına sebep olur.
Belsoğukluğu başarılı bir şekilde tedavi edilirse, tekrar kapmazsanız, tekrar etmez.
Unutmayın, tedaviden sonra, cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanırsanız, cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklara yakalanma riskinizi azaltmış olursunuz.
Chlamydia
Chlamydia tedavi edilebilir, cinsel ilişki yoluyla bulaşan en yaygın bakteriyel enfeksyondur. eğer tedavi edilmezse, ileride çok ciddi sorunlara sebep olabilir (bakınız ’Komplikasyonlar’ bölümü). Chlamydia kadınlarda, döl yatağı enfeksyonudur. Hem kadın, hem de erkeklerde ise, idrar yollarının, makatın ve gözlerin enfekte olmasına sebep olabilir. Arada sırada, chlamydia, bogaz, akciğerler ve karaciğer gibi, vücudun başka organlarında da görülebilir.
Tanı ve tedavi
Kadınlarda
Enfeksonun belirtileri herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Genelde, hastalığa maruz kaldıktan sonraki 1 ile 3üncü hafta arasındadır. Ancak, belirtiler uzun bir süre ortaya çıkmayabilir. Chlamydia’ya yakalanan kadınların büyük bir kısmında belirti görülmez. Olası belirtiler aşağıda sıralanmıştır:
- vajina akıntısında hafif bir artma - bu iltihaplanmadan dolayıdır
- daha sık idrara çıkma/idrar yaparken ağrı
- karının alt kısmında ağrı
- cinsel ilişki sırasında acı
- düzensiz regli/adet kanaması
- (eğer enfeksyon gözdeyse) gözlerde şişme ve tahriş/yanma
Erkeklerde
Enfeksonun belirtileri herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Genelde, hastalığa maruz kaldıktan sonraki 1 ile 3üncü hafta arasındadır. Ancak, belirtiler uzun bir süre ortaya çıkmayabilir. Chlamydia’ya yakalanan erkeklerde kadınlardan daha fazla belirti gösterirler. Ancak, bazan erkeklerde de belirti görülmeyebilir. Olası belirtiler aşağıda sıralanmıştır:
- peniste, bulanık/beyaz ve sulu, iç çamaşırda leke bırakan akıntı
- idrar yaparken ağrı/yanma
- (eğer enfeksyon gözdeyse) gözlerde şişme ve tahriş/yanma. Makatta chlamydia nadiren belirti gösterir.
Chlamydia nasıl bulaşır
Chlamydia aşağıda belirtilen yollardan bulaşabilir:
- enfekte olmuş birisiyle cinsel ilişkide bulunarak
- doğumda, anneden bebeğe
- arada sırada, enfekte olmuş yerlerden parmaklar yoluyla, enfeksyonun gözlere bulaşması.
Yardım için nereye başvurabilirsiniz
- Yakınınızdaki USS cinsel sağlık kliniği
BK’da, yakınınızdaki USS cinsel sağlık kliniğini, telefon rehberinden, (genito-urinary medicine (GUM)), (tenasül-idrar tıbbı (TİT), (sexually transmitted diseases (STD)), cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklar (CİBH) veya (veneral diseases (VD)), zührevi hastalıklar (ZH) altında bulabilirsiniz. Veya yakınınızdaki hastaneyi arayıp, ”özel” veya TİT kliniğinizin nerede olduğunu sorun. Bizim yardım ve danışma sayfamız, size en yakın hastanenin nerede olduğunu gösteren bir websayfasına bağlıdır.
Size ücretsiz, güvenilir bilgi ve tedavi sağlanacaktır. Mutlaka yakınınızdaki kliniğe gitmeniz gerekli değildir, ülkenin herhangi bir yerindeki bir kliniğe gidebilirsiniz ve buraya aile doktorunuz tarafından sevk edilmenize de gerek yoktur. (USS olmayan cinsel sağlık klinikleri, herzaman USS’nin sağladığı imkanları sağlayamayabilir).
- Aile doktorunuz.
- BK iseniz, www.playingsafely.co.uk sayfasına gidip, CYBH kliniklerinin detaylarını bulabilirsiniz.
- Eğer, ABD iseniz, http://herpes-coldsores.com/support/srd clinic us.htm gidin, burada aynı zamanda Avusturalya, Yeni Zellanda, Porto Riko ve Hindistandaki CYBH kliniklerinin de detaylarını bulabilirisniz.
Chlamydia tespit etmek için testler
- Bir doktor veya hemşire, üreme organlarınızı muayene edecektir.
- Bir sünger veya pamuk çubukla, enfekte olmuş yerlerden bir örnek alınır.
- Kadınlar için rahim içi muayenesi yapılır.
- Erkeklerin yumurtaları, sağlıklı olup olmadıklarını anlamak için dıştan muayene edilir.
- İdrar örneği alınabilir.
Bu tesler can yakmaz ancak, bazan rahatsızlık verebilir.
Chlamydia size bulaştığı andan sonraki birkaç gün içinde, sizde belirtileri görülmeden, yapılan teslerde ortaya çıkacaktır.
Tanı ve tedavi
Alınan örnekler, analiz için, labrotuara gönderilir, bu analizin sonucu genelde bir hafta içinde belli olur.
Tanı konduktan sonrada, Chlameydia tedavisi kolay ve etkilidir. Size, antibiyotik haplar verilecektir.
Eğer, herhangi bir antibiyotiğe karşı allerjiniz varsa, veya hamile olma ihtimaliniz varsa, bunu doktorunuza söylemeniz önemlidir. Bu size yazılan antibiyotiği belirleyecektir.
Tedaviyi sonuna kadar sürdürmek ve bitirmek önemlidir. Eğer tedavi yarım bırakılırsa, en baştan başlamak gerekebilir.
Eğer, chlamydia’ya yakalandığınız ortaya çıkarsa, size sorularınıza yanıt verecek ve hastalığı size anlatacak bir sağlık görevlisi görmeniz önerilebilir. Bu görevli size, cinsel ilişkiniz olan kimseler hakkında, gerekirse onların da muayene olup tedavi görebilmeleri için, sorular da sorabilir.
Kliniğe dönüp, herşeyin normale döndüğünün olurunu almadan, içe girme yoluyla (penisin ağıza, anüse veya vajinaya girmesi) cinsel ilişkide bulunmamalısınız.
Hastalık sonrası kontrolü
Tedavinizi bitirdikten sonra, hastalık sonrası kontrolüne gitmeniz, başka enfeksyonlara yakalanmadığınızı ve sağlığınızın yerinde olduğunu anlamak açısından önemlidir.
Komplikasyonlar
Kadınlarda
- Tedavi edilmezse chlamydia, alt karın bölgesinde iltihaplı hastalıklara KBİH (pelvic inflamatory diseases (PID)) sebep olabilir. Bu, yumurtaları rahme götüren tüplerin iltihaplanmasıdır. KBIH kısırlık veya doğurganlığı etkileyen sorunlara sebep olabilir. Birçok kısır kalma chlamydia ile ilgilidir.
- Eğer bir kadın hamile iken chlamydiaya yakalanırsa, dış gebelik (rahimin dışında oluşan gebelik) veya erken doğum tehlikesi ortaya çıkar. Enfeksiyon, bebeğe geçebilir ve göz veya akciğerde iltahaplanmaya sebep olabilir. Chlamydia hamilelik sırasında güvenli bir şekilde tedavi edilebilir.
- Chlamydia aynı zamanda kronik (uzun süreli) karın ağrılarına da sebep olabilir.
Erkeklerde
Erkeklerde, chlamydianın neden olduğu komplikasyonlar pek görülmez. Ancak, kısırlığa sebep olabilen, yumurtaların ağrılı bir şekilde iltihaplanmasına yol açabilir.
Erkeklerde ve kadınlarda
- Reiters sendromu, chlamydia sonucunda oluşur. Gözde, eklemlerde iltahaplanmaya sebep olur, bazan da, ayak tabanında ve mahrem yerlerde kaşıntıya sebep olur.
- Apandisit (appendiksin iltahaplanması) de chlamydia sonucunda oluşabilir.
- Unutmayın, tedaviden sonra, cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanırsanız, cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklara yakalanma tehlikenizi azaltmış olursunuz.
Frengi
Frengi, BK çok rastlanan bir enfeksyon değildir ama bazı başka ülkelerde yaygındır. Bakterilerin sebep olduğu bir enfeksyondur. Genelde, cinsel ilişki oluyla bulaşır, ancak anneden doğmamış çocuğa hamilelik youlyla geçebilir.
Göstergeler ve belirtiler
Frenginin belirtileri kadınlarda ve erkeklerde aynıdır. Bu belirtileri tanımlamak kolay değildir ve enfekte olmuş birisiyle cinsel ilişkide bulunduktan 3 ay kadar sonrasında ortaya çıkabilirler. Frenginin farklı aşamaları vardır. İlk ve ikinci aşamaları çok bulaşıcıdır.
İlk aşama
Frengi bakterisinin vücuda bulaştığı yerde, acı vermeyen, bir veya daha fazla yara çıkar. Bu ortalama olarak 21 gün sonra olur. Bu yaraların farkına varmayabilirsiniz.
Bu yaralar vücudun herhangi bir yerinde çıkabilir, ancak en çok:
- vulvada (vajınanın dudaklarında), klitorusda ve idrar yolları ağzında (su dökme yolunda)
- kadınlarda rahim ağzında, erkeklerde penisin ön derisinde, her iki cinste ise anüsün ve ağzın etrafında
- Yara (veya yaralar) çok bulaşıcıdır ve iyileşme süreleri 2 ila 6 hafta arasındadır.
İkinci aşama
Eğer, frengi enfeksyonu tedavi edilmezse, ikinci aşama genelde, ilk yaraların ortaya çıkmasından 3 ila 6 hafta sonrasında olur. Belirtiler aşağıda belirtilmiştir:
- bütün vücudu kaplayan, kaşıntısız bir kızarıklık veya kızarık bölgeler
- kadınlarda vulvanın üstünde düz, siğile benzer uzantılar, bu iki cinste de anüsün etrafında çıkar
- gripe benzer bir hastalık, yorgunluk ve iştahsızlık, aynı zamanda bezlerin şişmesi (bu haftalar veya aylar boyunca sürebilir)
- dilin üstünde veya damakta beyaz lekeler
- parça, parça saç dökülmesi
- Bu belirtiler süresince frengi en bulaşıcı zamanını yaşar, ve cinsel ilişki yoluyla partnerinize geçebilir.
- Her iki aşama süresince tedavi olmak frengiyi iyileştirebilir.
Son aşama
Son aşama, frengi tedavi edilmezse ortaya çıkar. Hastalığın belirtileri sizde ortaya çıkmayabilir veya enfeksyon belirtisi göstermeyebilirsiniz, ancak enfeksyon kan testi ile ortaya çıkar. Eğer, tedavi edilmezse, son aşama semptomatik frengi oluşabilir. Bu genelde 10 yıldan daha fazla zaman sonra oluşur. Bu frenginin kalbi etkileyebileceği bir zamandır ve belki sinir sisteminize de bulaşabilir.
Eğer, frengi tedavisi bu son aşamada olursa, frengi iyileşebilir. Ancak, eğer, tedaviden önce kalp ve sinir sisteminiz zarar görmüşse, bunun geri dönüşü olmayabilir.
Frengi nasıl bulaşır
Frengi aşağıda belirtilen yollardan bulaşabilir:
- enfekte olmuş birisiyle cinsel ilişkide bulunarak
- anneden doğmamış bebeğe
Yardım için nereye başvurabilirsiniz
- Yakınınızdaki USS cinsel sağlık kliniği
BK’da, yakınınızdaki USS cinsel sağlık kliniğini, telefon rehberinden, (genito-urinary medicine (GUM)), (tenasül-idrar tıbbı (TİT), (sexually transmitted diseases (STD)), cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) veya (veneral diseases (VD)), zührevi hastalıklar (ZH) altında bulabilirsiniz. Veya yakınınızdaki hastaneyi arayıp, ”özel” veya TİT kliniğinizin nerede olduğunu sorun. Bizim yardım ve danışma sayfamız, size en yakın hastanenin nerede olduğunu gösteren bir websayfasına bağlıdır.
Size ücretsiz, güvenilir bilgi ve tedavi sağlanacaktır. Mutlaka yakınınızdaki kliniğe gitmeniz gerekli değildir, ülkenin herhangi bir yerindeki bir kliniğe gidebilirsiniz ve buraya aile doktorunuz tarafından sevk edilmenize de gerek yoktur. (USS olmayan cinsel sağlık klinikleri, herzaman USS’nin sağladığı imkanları sağlayamayabilir).
- Aile doktorunuz.
- BK iseniz, www.playingsafely.co.uk sayfasına gidip, CYBH kliniklerinin detaylarını bulabilirsiniz.
- Eğer, ABD iseniz, http://herpes-coldsores.com/support/srd clinic us.htm gidin, burada aynı zamanda Avusturalya, Yeni Zellanda, Porto Riko ve Hindistandaki CYBH kliniklerinin de detaylarını bulabilirisniz.
Frengiyi tespit etmek için testler
Kliniğe gittiğiniz zaman genelde aşağıdaki testler uygulanır:
- Kan örneği alınır.
- Eğer yaranız varsa, bu yaradan su alınır ve bu sıvıya mikroskop altında bakılır.
- Bir doktor veya hemşire, üreme organlarınızı ve bütün vücudunuzu muayene eder.
- Bir sünger veya pamuk çubukla, enfekte olmuş yaralardan bir örnek alınır.
- Kadınlar için rahim içi muayenesi yapılır.
- İdrar örneği alınır.
Bu tesler can yakmaz ancak, bazan rahatsızlık verebilir.
- Frenginin size bulaştığını düşündüğünüz andan itibaren test yaptırabilirsiniz.
Tanı ve tedavi
Alınan örnekler, enfeksyonu tesbit etmek için, mikroskop altında incelenir. Alınan örnek, analiz için labrotuara gönderilir. Bu analizin sonucu genelde bir hafta içinde belli olur.
Eğer, frengiye yakalandığınız ortaya çıkarsa, size sorularınıza yanıt verecek ve hastalığı size anlatacak bir sağlık görevlisi görürsünüz. Bu görevli size, cinsel ilişkiniz olan kimseler hakkında, gerekirse onların da muayene olup tedavi görebilmeleri için, sorular da sorabilir.
Eğer, frenginin ilk aşamasında olduğunuzdan şüpheleniliyorsa, oral, vajinal veya anal ilişkide bulunmamalısınız. Tedavi bitene kadar, eşinizle, sizde mevcut herhangi bir yara veya kızarıklıkla teması gerektirecek herhangi bir cinsel münasebette bulunmamalısınız. Frengi tedavisi genelde, iki hafta boyunca yapılacak bir penisilin iğnesidir veya bazı durumlarda, antibiyotik hapları veya kapsülleri kullanılabilir.
Eğer, herhangi bir antibiyotiğe karşı allerjiniz varsa, veya hamile olma ihtimaliniz varsa, bunu doktorunuza söylemeniz önemlidir. Tedaviyi sonuna kadar sürdürmek ve bitirmek önemlidir. Eğertedavi yarım bırakılırsa, en baştan başlamak gerekebilir.
Tedaviniz bittikten sonra, kan testi olmak için, kliniğe düzenli aralıklarla gitmeniz gereklidir.
Frengi ve hamilelik
BK’da, doğum öncesi kliniklerine giden her hamile kadına frengi testi uygulanır. Eğer, frengiye rastlanırsa, doğmamış çocuğa zarar vermeden, güvenli bir şekilde tedavi sağlanabilir.Eğer, hamile bir kadında tedavi edilmemiş frengi varsa, bu rahimdeki doğmamış çocuğa geçebilir. Bazı durumlarda bu, düşüğe veya ölü doğuma sebep olabilir.
Frengi başarılı bir şekilde tedavi edilirse, tekrar başka birinden size bulaşmadığı sürece tekrar bir daha frengi olmazsınız. Ancak, kan testleriniz her zaman pozitif çıkar (örneğin, iltica ile ilgili sebeplerde kan testi yapılırsa). Kliniğinizden tedavinizin başarılı bir şekilde bittiğini belirten bir belge almayı unutmayın.
21.02.2008
Sağlık Bilgileri ve Tavsiyeler - ALKOL KULLANIMI
Giriş
Arada sırada alkol almanın vücudunuza çok büyük bir zararı yoktur. Ancak sosyal içicilik bazı insanlar için ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek şekilde yoğun içki tüketimine sebep olabilir. Çoğu zaman alkol bağımlılığı, alkol kullanımı ve alkol sorunları arasındaki farkı açıklamak güçtür. Örneğin, geçmişte alkol kullanmış olan bir kimsenin mutlaka alkol bağımlısı olması gerekmez.
Tedavi
İlk adım sorunun var olduğunu öğrenmek, sorunu kabul etmek ve yardım aramaktır. Tedavinin amaçlarından biri de alkol kullanan kişinin sahip olduğu kontrolü kullanmasına yönelik güçlü bir motivasyon sağlamaktır. Alkol sorunlarının tedavisine yönelik toplum hizmetleri çok yaygındır. Bu hizmetlerin bazılarında, üzerinde durulan en önemli nokta destekleyici veya diğer iyileştirici yollarla birlikte grup terapisidir. Buna ek olarak, bir dizi deneyimli tıbbi ve psikiyatrik personel bire bir danışmanlık veya başka tedaviler sunar. Bu gibi birimlere katılan alkol kullanıcıları alkol bağımlılığı ve bunun yanında ilgili herhangi bir beslenme veya diğer ikincil etkilere yönelik özel tedavi de alırlar.
Tanım
Alkol ile ilişkilendirilen sorunlar çok çeşitlidir. Aşırı miktarda alkol alan kişiler bunun sonucunda sosyal, psikolojik sorunlar ve sağlık sorunları yaşayabilirler. Bazı kimseler ya fiziksel ya da psikolojik olarak alkole bağımlı hale gelebilirler.
Riskli miktarda alkol alımı ileride zararı olacak kadar aşırı alkol tüketmek anlamına gelir Zararlı miktarda alkol alımı ise alkol tüketiminin şimdiden zarara neden olduğu anlamına gelir.
Alkol bağımlısı olan bir kimse:
- alkol almaya yönelik güçlü bir istek gösterir,
- alkol kullanımını kontrol etmede güçlükler yaşar,
- zararlı sonuçlarının farkında olmasına rağmen ısrarla alkol kullanır,
- alkole karşı yüksek dayanıklılık gösterir ve
- alkolsüz kaldığı zaman uzaklaşma belirtileri gösterir.
Sorunlu alkolik ile aşırı alkol alımı terimleri de sıklıkla kullanılır. Aşırı alkol alımı erkek iseniz bir oturuşta sekiz veya daha fazla birim; kadın iseniz bir oturuşta altıdan fazla birim alkol tüketimi ile tanımlanır. Çalışmalar kısa bir zaman diliminde çok fazla miktarda alkol tüketiminin sık sık ama az miktarlarda alkol almaya oranla sağlığınız için çok daha kötü olabileceğini göstermeye başlamıştır.
Olgular
Makul sayılan alkol alma sınırı yetişkin erkekler için haftada en fazla 21, yetişkin kadınlar içinse haftada en fazla 14 birim olarak tanımlanmaktadır. Alkol kullanımından kaynaklanan sağlık risklerini azaltmak için bu sınırın erkeklerde günde 3-4 birim; kadınlar içinse günde 2- 3 birim olarak bütün bir haftaya yayılması gerekmektedir. Kraliyet Psikiyatri Koleji, Doktorlar ve Genel Cerrahlar tarafından 1995 yılında yapılan bir değerlendirmede, bu sınırların değiştirilmemesi önerilmiştir.
Bir birim, 7,9g saf alkol (diğer adıyla etanol) olarak tanımlanmaktadır. Ancak sıvı olması nedeniyle alkolün hacimle ölçülmesi daha kolaydır ve bir birim 10ml alkol demektir. Bu oran ise kabaca yarım pint (yarım bardak) bira, elma şarabı veya lager birası; 25ml (birahane ölçüsü) votka, viski veya cin gibi sert alkollü içkiler; 50ml (birahane ölçüsü) Porto şarabı veya İspanyol şarabı gibi güçlendirilmiş şaraplar veya bir şişe küçük şaraba (125ml) denk gelmektedir.
Farklı içkiler su, şeker veya meyve suyu gibi başka maddeler içerdiklerinden farklı saf alkol oranlarına sahiptirler. Her içki farklı Hacmen Alkol (AbV) miktarına sahiptir; bu nedenle sıvının türüne bağlı olarak bir birim farklı oranlarda görülebilir.
Birim miktarı, bir litre sıvıda bulunan alkolün birim miktarına denk gelen Hacmen Alkol yüzdesinden hesaplanabilir. Örneğin, birahane ve restoranlardaki birçok şarapta bulunan alkol oranı muhtemelen %12 civarındadır (yukarıdaki birimde Hacmen %8 Alkol içeren bir şarabın esas alındığını göz önünde bulundurunuz). Hacmen %12 Alkol seviyesindeki bir litre şarap 12 birime denk gelir. Ortalama bir şişe 75cL, dolayısıyla 9 birim içerir (12 birimin %75�i). 6 bardak doldurulduğunda, her bir bardak 1.5 birim içerir. Başka bir yol kullanarak, Hacmen Alkol yüzdesini 10 ile çarptığımızda bir litre içkide bulunan alkol mililitre oranını buluruz.
Bir kişinin kanındaki alkol miktarı (veya Kan Alkol Oranı) sarhoşluk seviyesini ölçmede kullanılır. Her 100 mililitre kan başına miligram alkol olarak hesaplanır. İngiltere�de yasal araç kullanımına yönelik Kan Alkol Oranı (BAC) sınırı 80mg/100ml'dir. Kadınlar alkole erkeklerden daha az dayanıklıdır. Bunun nedeni kadınların erkeklere oranla daha küçük ve daha hafif olmaları, vücutlarının daha az su bulundurması ve metabolizmalarının farklı olmasıdır.
Riskler
Aşırı alkol tüketimi fiziksel ve zihinsel sağlığınızı, işinizi, sosyal ve kişisel ilişkilerinizi etkileyebilir. Ayrıca aşırı alkol almış durumdayken kendinizi tehlikeli ortamlarda bulmanız daha olasıdır; o kadar ki alkol karar yetinizi etkiler ve ayık haldeyken yapmayı aklınızdan bile geçirmeyeceğiniz şeyleri yapabilirsiniz. Son günlerdeki bir haber, genç mahkumların dörtte birinin suç işlerken daha önceden alkol almış olduklarını ortaya koymuştur.
Aşırı alkol tüketimi ile ilişkili sağlık riskleri arasında aşağıdakiler bulunur:
- karaciğer hastalığı (karaciğer sirozu),
- alkol bağıntılı anemi ve beslenme hastalığı,
- kronik pankreas kireçlenmesi,
- kalp kası zedelenmesi (kardiyomiyopati), ve
- alkolden kaynaklanan bunama.
- Aşırı alkol tüketimi ayrıca yüksek kan basıncı, beyin kanaması (inme), koroner kalp hastalığı ve kalp atışı düzensizliği risklerini de artırır. Uzun bir zaman sürecinde aşırı miktarda alkol alan kişilerde ayrıca karaciğer zedelenmesi riski çok yüksektir. Bu ise alkolden kaynaklanan hepatit ve siroza neden olabilir.
Günde 10 birimden fazla alkol alan kişilerde psikiyatrik bozukluklar da daha yaygındır. Bu bozukluklar aşağıdakileri de içerir:
- depresyon,
- intihar ve intihara teşebbüs,
- kişilik bozuklukları,
- cinsel sorunlar,
- sayıklama nöbetleri
- diğer sayıklama nöbetleri semptomları olmaksızın görülen halüsinasyonlar ve
- hafıza kaybı.
Öneriler
Aşağıdaki sorulardan iki veya daha fazlasına Evet cevabı veriyorsanız, alkol tüketiminiz hakkında durup düşünmeniz gerekir:
- Alkol tüketiminizi azaltmanız gerektiğini hiç düşündünüz mü?
- Alkol tüketiminiz hakkında yorum yapıp, size hiç kızan oldu mu?
- Tükettiğiniz alkol miktarı hakkında kendinizi hiç suçlu hissettiniz mi?
- Alkol semptomlarınızı dindirmek için sabah (yaygın olarak ayıltıcı içecek olarak bilinen) içeceklerden aldığınız oldu mu?
Aşağıdaki sorulardan üç veya daha fazlasına Evet cevabı veriyorsanız, bir uzmandan yardım istemeyi düşünmelisiniz
- Erkek iseniz, bir haftada 50 birimden fazla alkol alıyor musunuz?
- Bayan iseniz, bir haftada 35 birimden fazla alkol alıyor musunuz?
- Alkol almaya yönelik güçlü bir arzu veya gereksiniminiz var mı?
- Alkol almaya karşı duyulan aşırı isteğe dayanma, alkol almayı bırakma veya aldığınız miktarı kontrol etmede zorluk yaşıyor musunuz?
- Alkol alamadığınızda davranışlarınız değişiyor mu veya farklı hissediyor musunuz?
- Bu duyguları yatıştırmak veya önlemek için mi alkol alıyorsunuz?
- Çevrenizdeki diğer insanlardan daha fazla alkol alabilecek gibi görünüyor musunuz (alkole daha fazla dayanıklılık)?
- Alkol almaya karşı duyulan aşırı istek veya alkolün etkileri sizi diğer ilgi ve eğlencelerinizden alıkoyuyor mu?
- Zararlı sonuçları hakkında bilgi edinmenize rağmen hala alkol alıyor musunuz?
Referanslar
Colchicine for alcoholic and non-alcoholic liver fibrosis and cirrhosis (Cochrane Review). Rambaldi A, Gluud C. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
S-adenosyl-L-methionine for alcoholic liver diseases (Cochrane Review). Rambaldi A, Gluud C. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 2, 2002.
Antibiotics for spontaneous bacterial peritonitis in cirrhotics (Cochrane Review). Soares- Weiser K, Brezis M, Leibovici L. Cochrane Kütüphanesi, Sayı1, 2002.
Chinese medicinal herbs for asymptomatic carriers of hepatitis B virus infection (Cochrane Review). Liu JP ve diğerleri. Cochrane Kütüphanesi, Sayı1, 2002.
Emergency sclerotherapy versus medical interventions for bleeding oesophageal varices in cirrhotic patients (Cochrane Review). D'Amico G ve diğerleri. Cochrane Kütüphanesi, Sayı1, 2002.
Opioid antagonists for alcohol dependence (Cochrane Review). Srisurapanont M, Jarusuraisin N.
Interventions for preventing injuries in problem drinkers (Cochrane Review). Dinh-Zarr T ve diğerleri. Cochrane Kütüphanesi, Sayı1, 2002.
İlgili Bağlantılar
- Alcohol and other drug misuse (Alkol ve diğer ilaç kullanımları) (Royal College of Psychiatrists)
- Think about drink (Alkol almayı gözden geçirin) (Health Promotion, İngiltere)
- Women and drinking (Kadınlar ve alkol alma) (Alcohol Concern)
- Alcoholics Anonymous (Adsız Alkolikler) (AA)
- Bringe drinking (Aşırı alkol alma) (Alcohol concern)
- Statistics on alcohol (Alkol İstatistikleri) (Department of Health)
- Drugs and alcohol (İlaçlar ve alkollü içecekler) (Royal College of Psychiatrists)
DEBRIDAT 250 ML SUSPANSİYON
Sindirim Sistemi ve Metabolizma (Gastrointestinal) » Gastroprokinetikler
İlaç Etken Maddesi
Trimebutin Base
DEBRIDAT 250 ML SUSPANSİYON, Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.
İlaç Barkodu *8699514704676*
Formülü:
100 | Trimebutin maleat | Tablet |
200mg | Trimebutin maleat | Fort tablet |
24mg/5ml | Trimebutin maleat | Süspansiyon |
Irritabl kolon sendromu, fonksiyonel sindirim bozuklukları.
KONTRENDİKASYONLARI ( İlacın Kullanılmaması Gereken Durumlar ) :
Bileşkenlerden herhangi birine karşı daha önceden oluşmuş aşırı duyarlılık.
UYARILAR / ÖNLEMLER :
Gebeliğin ilk 3 ayında ve emzirmede önerilmez.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :
Ender olarak, kütane reaksiyonlar, baş dönmesi ve uyuklama hali.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :
Yoktur.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :
Tablet, günde 3 kez 1-2 tablet; fort tablet, günde 3 kez 1 tablet; süspansiyon 6 aya kadar olan çocuklarda günde 2-3 kez 1/2 ölçek, 6 ay-1 yaş arası günde 2 kez 1 ölçek, 1-5 yaş arası günde 3 kez 1 ölçek, 5 yaşından büyük çocuklar günde 2-3 kez 1/2 ölçek, 6 ay-1 yaş arası günde 2 kez 1 ölçek, 1-5 yaş arası günde 3 kez 1 ölçek, 5 yaşından büyük çocuklar günde 3 kez 2 ölçek, erişkinler günde 3 kez 2-4 ölçek.
19.02.2008
HIV ve Aids
HIV ’nin birisinden başka birisine bulaşabileceği dört ana yol vardır, bunlar;
- HIV’li birisiyle, prezervatif kullanmadan, vajinal veya anal cinsel ilişkide bulunarak
- Enfekte olmuş kanın bulaştığı, uyuşturucu şırıngası kullanılarak
- HIV’li hamile bir kadından, doğum sırasında veya anne sütü emme yoluyla, çocuğuna
- Enfekte olmuş birisinin kanını, kan nakli yoluyla alarak.
HIV günlük sosyal ilişkilerle geçmez, örneğin;
- Nezaket öpüşmesi, dokunma, sarılma, el sıkmakla
- Aynı yüzme havuzunda yüzmek, aynı tuvaleti, tabağı, çatal, bıçağı kullanmak, veya HIV’li birisinin hazırladığı yemeği yemekle
- Öksürük, hapşuruk, göz yaşı, böcek ısırması veya hayvan ısırmasıyla.
Cinsel ilişkiyle geçer mi?
Prezervatif kullanmadan, HIV’li birisiyle vajinal veya anal ilişkiye girerseniz, hem HIV, hem de daha başka cinsel ilişki yoluyla geçen hastalık kapabilirsiniz. Eğer, cinsel ilişkiye girecekseniz, prezervatif, HIV’ye karşı etkili bir engel oluşturur. Prezervatifler, aynı zamanda, hem başka cinsel hastalıklardan hem de istenmeyen hamileliklerden korurlar.
Uyuşturucu kullanmakla bulaşır mı?
Eğer, uyuşturucu kullanıyorsanız ve iğnenizi ve/veya şırınganızı başkalarıyla paylaşıyorsanız, hem HIV, hem de, Hepatit C gibi, daha başka kan youlyla bulaşan virüsler kapabilirsiniz. Eğer, uyuşturucu kullanıyorsanız, her enjekte ettiğiniz zaman için farklı iğne ve şırınga kullanın.
Bebekyapmak istersek ne olur?
Eğer, hamile iseniz ve HIV’li iseniz, doğum öncesi, doğum esnasında ve doğumdan sonra gerekli bakımlar yapılarak, HIV’nin bebeğinize geçme tehlikesi yüzde 20’den, yüzde 1’e indirilebilir. HIV geçmesi tehlikesini azaltmak için;
- Hamileliğiniz sırasında, anti-HIV ilaçları kullanabilirsiniz
- Doğumu sezeryanla yapabilirsiniz
- HIV’nin anne sütünden geçme tehlikesi yüzde 10 kadar olduğu için, bebeğinizi biberonla besleyebilirsiniz.
Kanalıp verirken ne olur?
BK kan bağışlamak tehlikeli değildir. Bütün aletler, sterildir ve sadece bir defa kullanılır. Bütün kanla ilgili ürünler, organlar ve hücreler, HIV virüsüne karşı test edilir. Kan ürünleri aynı zamanda, HIV’yi yok etmek için, ısı işleminden geçirilirler. Sonuç olarak, BK’da kan nakli yoluyla HIV kapma tehlikesi dikkate alınmayacak kadar azdır.
HIV testi nedir?
HIV genelde, kan testi ile tanımlanır, bu da HIV antibody veya HIV testi olarak adlandırılır. Bu test, bağışıklık sisteminin ürettiği antibodilerde HIV olup olmadığına bakar. Bağışıklık sisteminin, HIV tanımlayacak kadar antibodi üretmesi ve bunun testte ortaya çıkması, üç ay kadar bir süre alır. Bu zaman süresi, pencere süresi veya serodönüşüm süresi olarak adlandırılır.
Eğer, antibodi bulunursa, test sonucu, pozitif olarak değerlendirilir. Bu da, o kişi HIV-pozitif demektir. Eğer, antibodi bulunmazsa, test sonucu negatif olarak değerlendirilir. Bu da, test üç aylık pencere sürenin sonunda yapıldığı sürece, o kişi HIV-negatif demektir. Eğer, bir HIV testi olmaya karar verirseniz, size neler olacağını ve gidilecek en iyi yerin neresi olduğunu belirtecek, Cinsel Sağlık Bilgi Hattını (Sexual Health Information Line), 0800 567 123 numaralı hattan arayabilirisiniz.
HIV tedavi edilebilir mi?
Anti-HIV tedavisi, HIV’yle savaşan ilaçlar tedavisidir. Bu ilaçlar, virüsün insan vücudundaki hücrelerde çoğalmasını etkiler, ancak virüsü tamamen yok edemez.
Anti-HIV ilaçları genelde, üçlü veya daha fazla bir kombinasyon şeklinde yazılır. Buna kombinasyon tedavisi veya Çok Aktif Antivirüsdönüşüm Terapisi (Highly Active Antşretroviral Therapy (HAART)) denir. 1996 yılında bulunmasından sonra HAART, HIV’nin kontrol edilmesinde ve AIDS’in oluşmasında, herkes için olmasa da, birçok kişi için çok etkili olmuştur.
Tedavi, birçok kişiye yardımcı olmuştur, ancak, bazan çok ciddi olabilen, yan etkileri vardır. Bu da, tedaviyi zorlaştırabilir, ve kişilerin uyması gereken karışık tedavi rejimlerine yönlendirebilirr. İlaçları almadaki bu zorluklar, tedavilerin bazan başarılı olmadığı anlamına gelir. Aynı zamanda, tedavi ne kadar uzun sürerse, başarı ihtimali de o kadar azalır.
HIV alınan ilaçlara karşı dayanıklı hale gelirse, tedaviler başarısız olur. Bir ilaç kombinasyonu tedavide başarılı olmazsa, başka bir kombinasyon denenebilir, ancak, tedaviler ne kadar başarısız olursa, başarılı olacak bir kombinasyon bulmak da o kadar zorlaşır.
HIV enfeksyonlarını engelleyen ilaçlar var mı?
HIV enfeksyonunu engellemek için bir aşı veya AIDS hastalığının bir tedavisi henüz yoktur. Aşılarla ilgili deneyler yapılmaktadır, ancak, etkili bir aşının yakın zamanda bulunması konusunda bir belirti yoktur.
CYMBALTA 30 MG 28 MİKROPELLET KAPSÜL
Prospektüsü » Kontrol Ediliyor
İlaç Etken Maddesi
Duloksetin HCL
CYMBALTA 30 MG 28 MİKROPELLET KAPSÜL, İthal, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.
İlaç Barkodu *8699673170206*
Sağlık Bilgileri ve Tavsiyeler - YÜKSEK TANSİYON
Giriş
Hipertansiyon sürekli anormal derecede yüksek olan kan basıncıdır. Tansiyon atardamarlarınızdaki kanın basıncıdır.
Kan dolaşımı, içerisindeki basıncın sürekli olarak değiştiği kapalı bir sistemdir. Kalp dışarıya kan pompaladıkça her kalp atışı kasılma yüksekliğinde sistolik basınç denilen bir doruk noktasına yükselir. Daha sonra kalp atışından hemen önce ulaştığı diastolik basınç denilen bir alt seviyeye düşer. Diastolik basınç kalp atışları arasında gidip gelen bir basınçtır. Devir içerisindeki değişikliklere ek olarak fiziksel zorlama seviyesi, anksiyete, stres, duygusal değişiklikler ve diğer faktörler ile birlikte kan basıncı da sürekli değişme gösterir. Bu nedenle sadece bir kez yapılan ölçümler bir anlam ifade etmez ve kan basıncının farklı zamanlarda istirahat halinde kontrol edilmesi gerekmektedir. Kan basıncı milimetre cıva (mmHg) olarak ölçülür. Hipertansiyon genellikle zorlanma halinde 140 mmHg veya daha fazla sistolik kan basıncı (büyük tansiyon) veya dinlenme halinde 90 mmHg veya daha fazla diastolik kan basıncı (küçük tansiyon) olarak tanımlanır.
Beslenme kontrolü ve egzersiz artışı gibi hayat tarzındaki değişiklikler kan basıncı artışı bulunan herkes için önemlidir.
160 mmHg veya daha fazla sistolik basınç ve/veya 100 mmHg veya daha fazla diastolik basınç durumlarında genellikle ilaç tedavisi önerilir.
Kan basıncı 140/90-160/100mmHg arasında olduğunda hayat tarzında değişikliklerin olması ve yüksek kolesterol, sigara veya geçmişteki bir felç veya kalp krizine yönelik bir risk bulunmaması koşuluyla tabletler gerekli olmayabilir.
90�109 mmHg�lik diastolik basınç orta yaşlı yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 20�sinde bulunur. Gençlerde daha az yaşlılarda ise daha sık görülür. 110-129 mmHg�lik diastolik basınç yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde dördünde görülür. Ancak yüksek kan basıncı bulunan ama bunun farkında olmayan çok sayıda insan olduğuna inanılmaktadır.
Semptomlar
Genel inanışın aksine atardamar, böbrek, beyin, göz veya başka bir bölgede ikincil komplikasyonlar gelişmedikçe yüksek kan basıncı (hipertansiyon) çok ender olarak semptomlara neden olur. Komplike olmayan yüksek kan basıncı baş dönmesi, baş ağrısı, bitkinlik, burun kanamaları veya yüz kızarmasına neden olmaz.
Nedenler
Vakaların yaklaşık %90�ında hipertansiyonun nedeni bilinmemektedir, bu gibi vakalarda buna birincil (esansiyel) hipertansiyon denir. Birincil hipertansiyon çok yaygındır ve yetişkin nüfusunun yaklaşık yüzde yirmisini etkiler.
Yaşam tarzı ve genetik faktörlerin de payı olabilir. Erkekler de biraz daha yaygındır. Obez insanlar ve yüksek oranda alkol kullananların hipertansiyon geçirmeleri daha olasıdır. Stresinde bu durumda payı olabilir.
Az sayıda insanda hipertansiyonun altında yatan nedenler arasında Cushing sendromu, böbrek hastalığı veya nadiren adrenalin bezindeki adrenalin üreten hücrelerin tümöre yakalanması gibi nedenler bulunur. Kombine ağız yoluyla alınan gebelik önleyiciler hipertansiyona neden olabilir. Hamile kadınlarda pre-eklampsi ve eklampsi potansiyel olarak ölümcül olan yüksek kan basıncına sebep olur.
Kan basıncında meydana gelen genel bir artışın atardamarlara zarar verdiği bilinir; atardamarın zarar görmesi kan basıncının yükselmesine neden olabilir. Atardamar zedelenmesi atardamarların esnekliğini etkileyerek onları katı ve sert hale getirir. Ayrıca atardamarların daralmasına neden olabilecek bir atardamar hastalığı olan ateroskleroz gelişimine de yardımcı olur. Atardamarlar yaş ile birlikte daha sert hale geldiğinden bu durum yaşlı insanlarda daha sık görülür.
Teşhis
Kan basıncı iki rakam kullanılarak ölçülür; önce sistolik (kalbin kasıldığı ve kanı vücuda gönderdiği anda atardamarlardaki basınç) ve sonra da diastolik (her kalp atışı arasında kalbin kanla dolduğu anda atardamarlardaki basınç).
Kan basıncı şişirilebilir bir kolluk kullanılarak ölçülür. Bu kolluk kolun yukarı kısmını saracak şekilde yerleştirilir. Kolluk şişirilir ve doktor veya hemşire hava serbest bırakılırken kolluğun hemen altındaki atardamarı dinler. Kalp atışı duyulduğunda sistolik basınç kaydedilir. Ses kaybolduğunda ise diastolik basınç kaydedilir. Bazen otomatik bilgisayarlı kan basıncı ölçüm makinesi kullanılır.
Bazı kimseler doktor ziyaretlerinde gergin olurlar ve bu durum kan basıncında geçici bir yükselmeye sebep olabilir. Bu nedenle kan basıncı üç ayrı durumda ölçülene kadar genellikle hipertansiyon teşhisi konulmaz. Kan basıncının düzenli kontrol edilmesi gerekir. Yüksek kan basıncı teşhisi konulmuş ise doktorunuz kardiyovasküler hastalığı (kalp krizi ve felçlere neden olabilecek kalp ve kan dolaşımı durumu) geliştirme riski taşıyıp taşımadığınızı da değerlendirir. Bu ise diğer testleri gerektirecek olup bir uzmana havale edilebilirsiniz.
Tedavi
Hipertansiyon tedavisi yaşam tarzında yapılacak değişiklikler ile gerekli görüldüğünde ilaç tedavisini kapsar. Çoğu hafif hipertansiyon vakasında kan basıncını normale düşürmek için yemek alışkanlıklarını değiştirme, düzenli egzersiz, az yağlı besinler yeme, sigarayı bırakma ve gerekli ise tuz ve alkol alımını azaltma yeterlidir.
Bu değişikliklerin başarılı olmaması durumunda ilaç tedavisi gereklidir.
Hipertansiyon tedavisinde üç temel ilaç türü kullanılır:- İdrar sökücü ilaçlar idrara daha fazla su ve tuz katmak ve kan hacmini düşürmek üzere etki ederler ve böylece basıncı aşağı çekerler. İdrar sökücüler çoğu zaman yüksek kan basıncına yönelik ilk tedavi seçimidir.
- Beta- blokerler kalbi yavaşlatıp, daha yavaş atmasını sağlayarak kalbin hormon ve sinir kontrolüne müdahale ederler; böylelikle basıncı düşürürler.
- Şeker hastalığı geliştirme riskiniz bulunuyorsa kan damarlarınızı gevşetecek ACE inhibitörü denilen ilaçları kullanmanız tavsiye edilebilir.
- Son olarak ayrıca kalp damarlarınızı gevşetecek ve kanın daha serbest akmasına yardımcı olacak kalsiyum kanalı blokeri almanız da önerilebilir.
- Sorunun altında hormonal bozukluk gibi tıbbi bir neden yatıyorsa bu hastalığın tedavisi genellikle kan basıncının normal seviyeye düşmesi ile sonuçlanır.
Tedaviniz düzenli olarak gözden geçirilmelidir. Yaşam tarzınızda değişiklikler yaptıysanız (Hastalığın önlenmesine bakınız) ve kan basıncınız normal seviyeye düştüyse doktorunuz belirli bir deneme süresi için ilaç tedavinizi kesmenizi tavsiye edebilir.
Komplikasyonlar
Komplikasyonları diğer hastalıklara oranla daha sık ölüme ve ciddi yetersizliğe neden olduğundan hiç kimse yüksek kan basıncını görmezlikten gelemez. Uzun süreli yüksek basınçlar yaşlanma sürecini artırır ve kan damarları için çok zararlıdır.
Özellikle, atardamar sertleşmesinin atardamarların iç yüzeyindeki kolesterol plağı tortusu ve diğer materyaller ile ilişkilendirildiği öldürücü atardamar hastalığı ateroskleroz gelişimine katkıda bulunurlar.
Batı dünyasının iki büyük ölüm nedeni olan koroner tromboz ve felç büyük risklerdir ancak yüksek kan basıncı da kalp, böbrek ve gözlere ciddi derecede zarar verebilir. Hipertansiyon araştırılmalı ve her yetişkin düzenli kontroller yaptırmalıdır. Neyse ki etkili ve yerinde tedavi bu ciddi komplikasyonlara yönelik ilave riski büyük oranda ortadan kaldırabilmektedir.
Hastalığın Önlenmesi
- Yaşam tarzınızda değişikler yapın: daha az tuz içeren sağlıklı yemekler yiyin ve gerekirse kilo verin. Sigarayı bırakın, düzenli olarak egzersiz yapın ve alkol ve kafein tüketimini azaltın.
- Düzenli kan basıncı kontrolleri yapmak özellikle de ailenizde hipertansiyon geçmişi var ise çok önemlidir. Komplikasyonlar ortaya çıkmadan önce tavsiye veya tedavilere başlanabilir.
Referanslar
Detection, adherence and control of hypertension for the prevention of stroke: a systematic review. Ebrahim S. Health Technology Assessment 1998, cilt 2, sayı 11.The determinants of screening uptake and interventions for increasing uptake: a systematic review. Jepson R et al. Health Technology Assessment 2000; Cilt. 4: No. 14.
Oral beta-blockers for mild to moderate hypertension during pregnancy (Cochrane Review). Magee LA, Duley L. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Pharmacotherapy for hypertension in women of different races (Cochrane Review). Quan A ve diğerleri. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Pharmacotherapy for hypertension in the elderly (Cochrane Review). Mulrow C ve diğerleri.. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Dieting to reduce body weight for controlling hypertension in adults (Cochrane Review). Mulrow C ve diğerleri.. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Antihypertensive drug therapy for mild to moderate hypertension during pregnancy (Cochrane Review). Abalos E ve diğerleri.. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
Drugs for rapid treatment of very high blood pressure during pregnancy (Cochrane Review). Duley L, Henderson-Smart DJ. Cochrane Kütüphanesi, Sayı 1, 2002.
17.02.2008
Sağlık Köşesi - SIRT AĞRISI
Giriş
Omurga Lumbago olarak da nitelendirilen alt sırt ağrısı her 5 kişiden 1�ini hayatlarının bir döneminde etkiler. Çoğu durumda ağrı birkaç günden birkaç haftaya kadar sürebilir ancak bazı durumlarda daha uzun sürebilir ve nüksedebilir. Sırt ağrısı birden bire ortaya çıkıp şiddetli (akut) olabilir veya zamanla gelişip daha uzun süreli sorunlara (kronik) neden olabilir.
Sırt, kenarları şoku emen diskler (intervertebral diskler) ile çevrili 24 kemik (omurga), omurga ve diskleri bir arada tutan bağlar, kasları omurgaya bağlayan tendonlar, omurilik ve sinirler ile kaslardan meydana gelen karmaşık bir yapıdır.
Sırtın alt tarafı, bel bölgesi L1 den L5�e kadar adlandırılan 5 omurdan oluşur. Bu bölge vücudun üst tarafının (artı taşınan herhangi bir ağırlık) tüm ağırlığını taşır ve ayrıca özellikle eğilme, bükülme ve yükselme anında daimi bir stres altında olur.
Alt sırtın karmaşık yapısı sırtın herhangi bir yapısına gelebilecek oldukça küçük miktarda herhangi bir zararın bile epey ağrı ve rahatsızlığa sebep olabileceği anlamına gelir. Alt sırtta ağrı olması bağ, tendon, disk veya kaslara baskı olduğunun belirtisidir.
Çoğu durumda sırt kendini iyileştirir ancak şiddetli ve sürekli durumlarda doğru teşhis konulabilmesi ve uygun tedavinin sağlanması açısından tıbbi yardım almak gereklidir.
Nedenler
Çoğu alt sırt ağrısı, ciddi yaralanma veya hastalıktan değil de burkulma, kas zorlaması, küçük yaralanmalar, sinir sıkışması veya tahriş olması gibi nedenler sebebiyle oluştuğundan �genel� şeklinde ifade edilir. Hamilelik döneminde veya stres, virüs enfeksiyonu, böbrek enfeksiyonu veya uyku bozukluğu nedeniyle de oluşabilir.
Sırt ağrısına uygunsuz eğilme, eşya kaldırma, bükülme, öksürme, aksırma, kas gerilmesi, aşırı gerilme veya ara vermeden uzun süre araç kullanma gibi gündelik faaliyetler de neden olabilir. Evde, işte veya araç kullanırken yaşanan kazalar da (sarsıntı da dahil) temel nedenlerdir.
Ciddi sırt ağrısının en bilinen şekli, bir veya daha fazla omurga diskinin yırtılması veya şişmesiyle birlikte içteki jölemsi dokunun (nucleus pulposus) diskin yanından geçen sinir köklerine veya omuriliğe baskı yapması sonucu meydana gelir. Bu durum genelde �disk kayması� olarak bilinir ancak �ileri kaymış� (şişmiş) disk veya �fıtıklı� (yırtık) disk denmesi daha doğrudur; çünkü disk göbeği kaymaktan çok sızıntı yapar ve bu da sırt ağrısının yanı sıra siyatik sinirlerin tahrişi nedeniyle kalça, uyluk ve bacakta da ağrılara sebebiyet verir. Diskler genellikle yaşla birlikte veya bir yaralanmanın ardından kurur ve dejenere olur. Bu da disklerin daha az esnek olmasına ve omurgayı eskisi gibi koruyamamasına neden olur; bu nedenle yaşlı insanlarda ve özellikle de sabahları ortaya çıkan ağrı ve sertliğin en bilinen nedenidir (kemik erimesi ile birlikte).
Sürekli alt sırt ağrısı doğuştan gelen belkemiği kusurları, kemik hastalıkları, tümör, pelvik iltihap hastalıkları, doğuştan gelen kusurlar ve prostat gibi diğer birtakım ender rastlanan durumlar nedeniyle de oluşabilir.
Teşhis
Teşhis, semptomlar ve fiziksel muayene ile yapılır. Şüphelenilen disk sorunlarına yönelik olarak daha doğru bilgiler sağlamak amacıyla röntgen ışınları, bilgisayarlı tomografi taraması (CT veya CAT taraması) veya magnetik rezonans görüntüleme taraması (MRI) önerilebilir.
Tedavi
Alt sırta yönelik olarak önerilen tedaviler arasında:
- reçetesiz satılan ağrı kesicileri kullanmak;
- iltihap önleyici ilaçları ve güçlü ağrı kesicileri kullanmak (öncelikle doktorunuza veya eczacınıza danışın);
- her zamanki faaliyetlerinize olabildiğince devam etmek;
- deneyimli bir osteopat, kiropraktör, fizyoterapist veya akupunktur uzmanı tarafından uygulanan tedavi de işe yarayabilir ancak incelemeler hareketli kalmaya yönelik verilen tavsiyelerin hafif ağrılar için alınan fizyoterapi kursu kadar yararlı olabileceğini ortaya koymuştur;
- işinize devam etmek veya işinize mümkün olduğunca çabuk geri dönmek;
- iki günü geçmeyecek yatak istirahatı, fazlası ters tepki yapabilir;
- kasları güçlendirmek ve vücut duruşunu iyileştirmek amacıyla egzersiz yapmak;
- ilk iltihabı azaltmak amacıyla soğuk (havluya sarılı bir torba donmuş bezelye) uygulama yapmak;
- birkaç günden sonra kas ağrısını hafifletmek için sıcak uygulama (ısıtıcı yastık veya sıcak duş);
- ultrason iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olabilir. Birkaç ciddi vakada yırtılmış veya dışarı çıkmış diskin onarılmasını kapsayan mikrodisektomi gibi cerrahi müdahaleler önerilebilir.
Hastalığın Önlenmesi
Sırt ağrısından kaçınmak için sırtınızdaki yoğun baskı ve zorlamaları en aza indirmeli ve sırtınızın sağlam ve esnek olmasını temin etmelisiniz. Ayrıca belli dönemlerde sürekli nükseden sırt ağrılı hastalar için aşağıdaki öneriler de geçerlidir:
- aşırı kilolardan kurtulmak,
- sırtı ve mide kaslarını geliştirmek amacıyla güçlendirici egzersizler yapmak,
- iyi bir vücut duruşu benimsemek,
- uygun bir yatak ve döşek temin etmek,
- ağır taşırken doğru tutma ve kaldırma,
- aniden güç harcamadan veya kas zorlamasından kaçınma,
- stres, anksiyete ve tansiyonu azaltmak veya azaltmaya çalışmak ve
- düzenli egzersiz yapmak (sırt ağrısı sorunu yaşayan kimseler için yürüyüş, yüzme ve gerilme iyi gelebilir).
İlgili Bağlantılar
- A helping hand for neck pain and whiplash (Boyun ağrısı ve boyun zedelenmesi için bir yardım eli) (British Chiropractic Association)
- Back and neck pain (Sırt ve boyun ağrısı) (British Brain and Spine Foundation - pdf dosyası 280k)
- Back pain (Sırt ağrısı) (Arthritis Research Campaign)
- Care for your back (Sırtınıza dikkat edin) (BackCare)
- Chiropractic: frequently asked questions (Şiropraktik: sıkça sorulan sorular) (British Chiropractic Association)
- The back pain guide: how to look after your back (Sırt ağrısı rehberi: sırtınıza nasıl dikkat edeceksiniz) (BBC Online)
SECİTA 10 MG 28 FİLM TABLET
Prospektüsü » Kontrol Ediliyor
İlaç Etken Maddesi
Essitalopram Okzalat
SECİTA 10 MG 28 FİLM TABLET, Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.
İlaç Barkodu *8699566096347*
ENDİKASYONLARI ( İlacın Kullanıldığı Durumlar, Hastalıklar ) :
DERİ KANSERİ
Deri kanseri çok rastlanan bir hastalıktır. Üç ana türü bulunur:
- genelde kemirici ülser olarak bilinen bazal hücreli karsinom;
- yassı hücreli karsinom ve;
- kötü huylu tümör.
Neyse ki en yaygın tür en az tehlikelidir, en tehlikeli tür olan kötü huylu tümör ise en az yaygın olan türdür.
Çocuklarda deri kanserine oldukça ender rastlanır ancak insanlar yaşlandıkça daha yaygın hale gelir. Tüm deri kanseri türlerinin ana nedeni güneş ışığı olduğundan deri kanseri sayısı da yaş ile birlikte artış gösterir. Güneş ışığı ultraviyole ışınları (UV) içerir ve özellikle bebek ve genç kişilerin cildine zarar veren şey bu ışınlardır. Deri kanseri sayısı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Beyaz ırk nüfusu yoğun olan tropik ülkelerde rakamlar güneş ışığı miktarı ile orantılıdır. Avustralya, Güney Afrika ve Güney Amerika eyaletlerinin tümünde beyaz nüfusunda deri kanseri görülme oranı epeyce yüksektir. Siyah derili insanlar (örneğin Afrika veya Karayip kökenli insanlar) derilerinin rengi sayesinde beyazlara oranla daha iyi korunurlar.
15.02.2008
SECİTA 20 MG 14 FİLM TABLET
Prospektüsü » Kontrol Ediliyor
İlaç Etken Maddesi
Essitalopram Oksalat
SECİTA 20 MG 14 FİLM TABLET, Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.
İlaç Barkodu *8699566096378*
FORMÜLÜ :
DEPRESYONU ANLAMAK
Buradaki bilgiler depresyonun belirtilerini ve farklı tedavileri tanımlamaktadır. Kişilerin kendi kendilerine nasıl yardım edebileceklerini, aile ve arkadaşların yapabilecekleri hakkında, tavsiyelerde bulunur. Aynı zamanda, daha başka nerelerde bilgi ve tavsiyeler bulabileceğinizi de belirtir. Depresyon farklı kişileri farklı biçimde etkiler, fiziksel ve ruhsal olmak üzere farklı farklı belirtiler gösterir. Eğer depresyondaysanız hiçbirşeyin size yardım edemeyeceği hissine kapılabilirsiniz. Ancak size gerçekten yardımcı olabilecek yapılabileceğiniz şeyler vardır. Birşeyler yapmaya karar vermek atılacak en önemli adımdır. Birçok insan depresyon nöbetlerini atlatırlar, hatta bazıları bunu, onları hayatlarını ele alıp değiştirmeye zorlayan olumlu bir deneyim olarak görür.
Depresyon nedir?
Depresyon birçok psikolojik huzursuzluğu kapsayan genel bir tanımdır. En yalın haliyle depresyon psikolojik durumunuzda sıkıntı yaratan, hayatınızı normal olarak sürdürmenizi engellemeyen, ancak herşeyi zorlaştırıp, anlamsızlaştırmaya neden olan bir durumdur. Enhat safhada depresyon hayatı tehdit edici olabilir. Kendinizi öldürmeye veya hayatı yaşanmaya değer bulmamaya meyilli hale gelebilirsiniz .
FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ :
MESANE KANSERİ
Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.
Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.
Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.
Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.
İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
ENDİKASYONLARI ( İlacın Kullanıldığı Durumlar, Hastalıklar ) :
MESANE KANSERİ
Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.
Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.
Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.
Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.
İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
KONTRENDİKASYONLARI ( İlacın Kullanılmaması Gereken Durumlar ) :
MESANE KANSERİ
Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.
Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.
Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.
Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.
İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
UYARILAR / ÖNLEMLER :
MESANE KANSERİ
Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.
Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.
Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.
Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.
İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :
MESANE KANSERİ
Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.
Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.
Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.
Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.
İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :
MESANE KANSERİ
Mesane pubik kemiğin hemen arkasında, karnın en aşağı noktasındaki pelvisin ortasında yer alan kaslı bir torbadır. Mesane duvarında üç temel katman bulunur. İç mukoz zarı (mukoza), dairesel ve boylamsal lif kas katmanı ve dış katman periton.
Birincil mesane kanseri erkeklerde görülen kanserlerin yaklaşık yüzde yedisini kadınlarda görülen yeni kanserlerin ise yaklaşık yüzde üçünü teşkil eder. Geri kalan kısım ise lenf düğümlerine (bezler) yayılmıştır.
Mesane kanseri her zaman mukozada başlar. Erken safhalarda bu tabakada sınırlı kalır ve hücre içindeki karsinom olarak nitelendirilir. Kanser belli bir süre sadece mesanenin iç kısmına doğru ilerleme gösterir. Bu aşamada tespit edilmesi durumunda mesane açılmadan basit lokal tedavi ile iyileştirilebilir.
Bir sonraki aşama kanserin dışarı doğru, mesanenin kaslı tabakasının derinine yayılmasıdır. Aynı zamanda kanser iç yüzeyde daha da büyüyecek ve yanlara doğru yayılacaktır.
İlerleyen kanser peritonu veya mesanenin dış tarafındaki diğer dokuları istila etmek üzere mesane duvarından sağa doğru büyüyecektir. Kanser mukozada mahsur kaldığında uzaktaki lenf düğümlerine veya daha öteye yayılması olası değildir. Ancak mesane duvarı kası istila edildiğinde kanserlerin yaklaşık yüzde 13’ü de lenf düğümlerine yayılmış olacaktır. Neredeyse vakaların yüzde 90’ında kanser duvarı geçip mesaneyi çevreleyen dokunun içerisine girdiğinde lenf düğümlerine de yayılmış olur.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :
DERİ KANSERİ
Deri kanseri çok rastlanan bir hastalıktır. Üç ana türü bulunur:
- genelde kemirici ülser olarak bilinen bazal hücreli karsinom;
- yassı hücreli karsinom ve;
- kötü huylu tümör.
Neyse ki en yaygın tür en az tehlikelidir, en tehlikeli tür olan kötü huylu tümör ise en az yaygın olan türdür.
Çocuklarda deri kanserine oldukça ender rastlanır ancak insanlar yaşlandıkça daha yaygın hale gelir. Tüm deri kanseri türlerinin ana nedeni güneş ışığı olduğundan deri kanseri sayısı da yaş ile birlikte artış gösterir. Güneş ışığı ultraviyole ışınları (UV) içerir ve özellikle bebek ve genç kişilerin cildine zarar veren şey bu ışınlardır. Deri kanseri sayısı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Beyaz ırk nüfusu yoğun olan tropik ülkelerde rakamlar güneş ışığı miktarı ile orantılıdır. Avustralya, Güney Afrika ve Güney Amerika eyaletlerinin tümünde beyaz nüfusunda deri kanseri görülme oranı epeyce yüksektir. Siyah derili insanlar (örneğin Afrika veya Karayip kökenli insanlar) derilerinin rengi sayesinde beyazlara oranla daha iyi korunurlar.
14.02.2008
BENEXOL B12 50 FİLM KAPLI TABLET
Vitamin, Mineral ve Kan Yapıcılar » Vitamin (B1, B2 vitamini)
İlaç Etken Maddesi
Vitamin B12
BENEXOL B12 50 FİLM KAPLI TABLET , Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.
İlaç Barkodu *8699546095100*
FORMÜLÜ :
Vitamin B1 (Tiamin), 250 mg Vitamin B6 (Pyridoxin), 250 mg
ENDİKASYONLARI :
Artralji, artrit, delirium tremens, diabetik nöropati, gebelik, idiyopatik ve ihtiyarlığa bağlı tremor, Korsakoff psikozu, kramp, lombalji, miyalji, nevritler, periartrit, polinevrit, radyoterapi, romatizma ağrıları, Wernicke hastalığı gibi B1 ve B6 vitamini gereksiniminde endikedir.
KONTRENDİKASYONLARI :
Benafed, bileşiminde bulunan maddelerden herhangi birine aşırı duyarlı olduğu bilinenlerde, monoamin oksidaz (MAO) tedavisi görenlerde ya da son 14 gün içinde bu tür ilaç kullananlarda, böbrek yetmezliğinde, ağır hipertansiyon ve koroner arter hastalığı bulunanlarda, gebelik ve emzirme dönemlerinde kullanılmamalıdır.
UYARILAR / ÖNLEMLER :
Anne sütüne geçer. Fenitoin, barbitürat ve INH'la birlikte kullanılmaz. B6 vitamini levodopanın etkisini antagonize eder, bu nedenle parkinson tedavisindeki hastalarda kullanılmaz.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :
Seyrek olmakla birlikte aşağıdaki yan etkiler görülebilir;
Sedasyon, baş dönmesi, özellikle çocuklarda eksabilite, tremor, bulanık görme , nadiren halüsinasyon, uyku bozukluğu , baş ağrısı ekstrasistol, palpitasyon, gastrointestinal rahatsızlıklar, idrar retansiyonu ve miksiyon güçlüğü, deri döküntüleri, fotosensitivite, ağız ve boğaz kuruluğu.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :
Bifenhidramin hidjollorin, sedatifler ve trankilizanlar gibi merkezi sinir sistemi deprasanlarının etkilerini güçlendirebilir.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :
Tedavi dozu 2-4 tablet/gün, proflaktik dozu 1-2 tablettir.
BITERAL 500 MG 10 FİLM TABLET
Sistemik Antiinfektifler, Antibiyotikler » Antibakteriyel
İlaç Etken Maddesi
Ornidazol
BITERAL 500 MG 10 FİLM TABLET , Yerli, Beşeri bir ilaçdır.Reçete İle Verilir.
İlaç Barkodu *8699505091099*
FORMÜLÜ :
Bir film kaplı tablet 500 mg ornidazol içerir.
Yardımcı maddeler: Titanyum dioksit.
ENDİKASYONLARI :
Biteral film kaplı tablet, aşağıda belirtilen durumlarda endikedir:
1) Trikomoniasis: Kadınlarda ve erkeklerde Trichomonas vaginalis'e bağlı genitoüriner enfeksiyonlar.
2) Amebiasis: Amipli dizanteri dahil, Entamoeba histolytica'nın neden olduğu tüm intestinal
enfeksiyonlar. Özellikle amebik karaciğer apsesi olmak üzere, amebiasis'in tüm ekstraintestinal formları.
3) Giardiasis (lambliasis).
4) Anaerob bakterilere bağlı enfeksiyonlar ve özellikle kolon ameliyatları da olmak üzere, cerrahi müdahaleler sırasında ve jinekolojik operasyonlarda profilaksik olarak.
KONTRENDİKASYONLARI :
Ornidazol veya diğer nitroimidazol türevlerine karşı aşırı duyarlı olduğu bilinen hastalarda kontrendikedir.
UYARILAR / ÖNLEMLER :
Merkezi sinir sistemi hastalığı (örn. epilepsi veya multipl skleroz) olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Diğer ilaçların etkisi artabilir veya azalabilir.
Gebelik ve Emzirme Döneminde Kullanımı
Gebelik kategorisi: B
Gebe kadınlarda yapılmış kontrollü bir çalışma bulunmamaktadır.
Genel bir prensip olarak, Biteral gebeliğin erken döneminde veya emziren annelerde, kesin gerekli olmadıkça kullanılmamalıdır.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER :
Uyku hali, baş ağrısı ve bulantı, kusma gibi gastrointestinal rahatsızlıklar, hafif yan etkiler olarak görülebilir. Bazı izole vakalarda, baş dönmesi, tremor, rijidite, koordinasyon bozuklukları, nöbet, yorgunluk, vertigo, geçici bilinç kaybı ve duyusal veya karışık periferal nöropati gibi merkezi sinir sistemi bozuklukları bildirilmiştir. Tat alma bozukluğu, anormal karaciğer fonksiyon testleri ve cilt reaksiyonları gözlenmiştir.
BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞİMLER :
Alkollü içecekler ve alkol içeren ilaçlarla alınmasından kaçınılmalıdır. Disülfiramla birlikte delirium atakları, konfüzyon durumuna neden olabilir.
Ornidazol kumarin-tipi oral antikoagülanların etkisini potansiyalize eder. Antikoagülanın dozu bu doğrultuda ayarlanmalıdır. Ornidazol, vekuronyum bromürün kas gevşetici etkisini uzatır.
DOZU VE KULLANIM ŞEKLİ :
Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde;
Standart doz
Oral tabletler daima yemeklerden sonra alınmalıdır.
1. Trikomoniasis
Tedavi Şekli Günlük Doz (500 mg tablet)
Tek dozluk tedavi gece 3 tablet
5 günlük tedavi 2 tablet (1 tablet sabah, 1 tablet akşam)
Tüm vakalarda, enfeksiyonun tekrarlamasını önlemek için, hastanın eşi de, aynı oral doz uygulanarak tedavi edilmelidir.
Çocuklar için günlük tek doz 25 mg/kg'dır.
2. Amebiasis
a) Amebik dizanterili hastalarda 3 günlük tedavi
b) Amebiasis'in tüm formları için 5-10 günlük tedavi;
Günlük Doz
Tedavi süresi Yetişkinler ve 35 kg'ın 35 kg'a kadar
üzerindeki çocuklar (500 mg tablet) olan çocuklar
a) 3 günlük tedavi Akşam, tek dozda 3 tablet Tek dozda 40 mg/kg
60 kg'ın üstü için 4 tablet
(2 tablet sabah, 2 tablet akşam)
b) 5‑10 günlük tedavi 2 tablet Tek dozda 25 mg/kg
(1 tablet sabah, 1 tablet akşam)
3. Giardiasis (lambliasis):
Günlük Doz
Tedavi süresi Yetişkinler ve 35 kg'ın 35 kg'a kadar
üzerindeki çocuklar (500 mg tablet) olan çocuklar
1-2 günlük tedavi Akşam, tek dozda 3 tablet Tek dozda 40 mg/kg
4. Anaerob bakterilere bağlı enfeksiyonlar:
a) Anaerob bakterilere bağlı enfeksiyonların tedavisi: Bkz. Biteral ampul prospektüsü.
b) Anaerob bakterilere bağlı enfeksiyonların profilaksisi: Bkz. Biteral ampul prospektüsü.
Doz Aşımı
Doz aşımı durumunda, Yan Etkiler/Advers Etkiler başlığı altında belirtilen semptomlar, daha şiddetli olarak meydana gelir.
Bilinen spesifik bir antidotu yoktur. Kramp durumunda, diazepam verilmesi tavsiye edilir.
Saklama Koşulu
30oC�nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız. Işıktan koruyunuz.
Sağlık Köşesi - DERİ KANSERİ
Deri kanseri çok rastlanan bir hastalıktır. Üç ana türü bulunur:
* genelde kemirici ülser olarak bilinen bazal hücreli karsinom;
* yassı hücreli karsinom ve;
* kötü huylu tümör.
Neyse ki en yaygın tür en az tehlikelidir, en tehlikeli tür olan kötü huylu tümör ise en az yaygın olan türdür.
Çocuklarda deri kanserine oldukça ender rastlanır ancak insanlar yaşlandıkça daha yaygın hale gelir. Tüm deri kanseri türlerinin ana nedeni güneş ışığı olduğundan deri kanseri sayısı da yaş ile birlikte artış gösterir. Güneş ışığı ultraviyole ışınları (UV) içerir ve özellikle bebek ve genç kişilerin cildine zarar veren şey bu ışınlardır. Deri kanseri sayısı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Beyaz ırk nüfusu yoğun olan tropik ülkelerde rakamlar güneş ışığı miktarı ile orantılıdır. Avustralya, Güney Afrika ve Güney Amerika eyaletlerinin tümünde beyaz nüfusunda deri kanseri görülme oranı epeyce yüksektir. Siyah derili insanlar (örneğin Afrika veya Karayip kökenli insanlar) derilerinin rengi sayesinde beyazlara oranla daha iyi korunurlar.
Semptomlar
Kemirici ülser (bazal hücreli karsinom) tüm kanser türleri arasında en yaygın ve en az tehlikeli olanıdır. Çoğunlukla güneşe maruz kalan bölgeleri ve özellikle de burun ve göz çevresindeki deriyi etkiler.
Ortasında bir çukur bulunan yavaş büyüyen yüksek uçlu bir şişliktir. Şişlik yüzeyinin hemen altındaki küçük kan damarları görülebilir. Vücudun diğer kısımlarına yayılmasına seyrek rastlanmakla birlikte, ihmal edildiği takdirde yayılabilir. O zaman da dokuların altını kazıyarak çok sayıda dokuya zarar verebilir (bu yüzden kemirici ülser denmektedir).
Yassı hücreli karsinom da güneş ışığına maruz kalmayla alakalı olan bir deri kanseridir. Çoğunlukla dudak, kulak veya elin arka kısmında küçük, sert ve ağrısız şişlik şeklinde başlar. Oldukça hızlı bir şekilde büyür ve çoğunlukla merkezde bir çukur oluşturacak şekilde çöker. Buna ülser oluşumu denir. Lenf bezlerine ve buradan da vücudun çeşitli kısımlarına yayılabilir. Dudağınızda buna benzer birşey çıktığında kanserden şüphelenmelisiniz.
Nedenler
Deri kanserinin nedeni güneş ışığına aşırı derecede maruz kalmaktır.
Teşhis
Hem kemirici ülser hem de yassı hücreli karsinom teşhisi genellikle tümör (şişlik) tamamen temizlendikten sonra mikroskop ile muayene edilerek yapılır.
Tedavi
Kemirici ülser doğrudan ameliyat ile çıkarma, radyasyon veya dondurma yöntemleriyle tedavi edilebilir. Önerilen yöntem sizi muayene eden kişinin cerrah yada dermatolog oluşuna göre değişebilir. Tüm yöntemler eşit derecede etkilidir.
Yassı hücreli karsinom ameliyat ile deriden mümkün olduğunca erken çıkarılmalıdır. Kemirici ülserin aksine bu tümör vücudun öteki kısımlarına yayılıp ölüme neden olabilir.
Hastalığın Önlenmesi
Deri kanserinden korunmanın en iyi yolu aşırı güneş ışığından korunmaktır:
* Koruyucu önlem almak için cildiniz rahatsız olana kadar beklemeyin. En iyi korunma şekli savunmadır. Cildiniz bir kez yandığında zarar meydana gelmiş olur, bu nedenle üzerinize yapışmayan bol giysilerle örtünün.
* Bacak ve kollarınızı örtülü tutun. Sık dokunmuş kumaşlar güneşe karşı en iyi korumayı sağlar.
* Güneşin ışınlarının en etkili olduğu saat 11.00 ile 15.00 arasında doğrudan ğüneş ışığından kaçının. Bu saatler arasında dışarı çıktığınızda giysi, şapka ve güneş gözlüğü ile korunun ve bolca güneş koruma losyonu kullanın.
* Daima en az 15 SPF�li (güneş koruma faktörü) güneş koruma losyonu kullanın. Çok açık tenli kişilerin ve çocukların 40 güneş koruma faktörlü losyonlar kullanması gerekebilir.
* Cilt 18 yaşından önce güneşten çok zarar görür.
* Tüm vücudunuzun güneş koruma losyonu ile kaplı olmasını sağlayın. Yüz, eller, ayaklar ve boyun da dahildir. Vücudunuzun en korunmasız kısımları genelde güneş ışığı görmeyen yerlerdir.
* Güneşte dışarı çıkmadan en az 30 dakika önce güneş losyonu sürün. Ter ve havluya sürtünmeden ötürü silineceğinden, güneş losyonunu her iki saatte bir yeniden sürün Losyonunuz suya dayanıklı cinsten olsa bile denizden çıktıktan hemen sonra yeniden sürün.
* Denize girerken suya dayanıklı güneş koruması kullanın. UVA ve UVB ışınları suda bir metre veya daha fazla derinliğe kadar nüfuz edebilir.
* Sis ve bulutlar cildinizi ultraviyole ışınlarından korumaz. Bulutlu günlerde bile giysiler ile korunun ve SPF 15 güneş losyonu kullanın.
Güneşli havalarda daima UVA ve UVB filtreli güneş gözlüğü ve şapka kullanın. Ultraviyole ışınları gözünüzün retina tabakasına zarar verir ve katarakta neden olur.