İlaç Formulü
Doktor tarafından başka bir şekilde önerilmediği takdirde; mutad doz; yetişkinlerde ve okul çocuklarında günde 3 kez 2'şer tablet, takiben 3 kez 1'er tablettir. İnatçı ve ciddi enfeksiyonlarda daha yüksek dozlar uygulanabilir. Üriner sistem enfeksiyonlarında piridyum antibakteriyel bir ilaçla kombine uygulandığında tedavi süresi 2 günü geçmemelidir. Çünkü, AZOSİLİN ile 2 günü aşan tedavilerin daha sonra tek başına uygulanacak ampisilin tedavisine göre daha yararlı olduğuna dair yeterli kanıt yoktur. DOZ AŞIMI Piridyumun doz aşımında: methemoglobinemi, hemolitik anemi, deri pigmentasyonu, böbrek ve karaciğer bozukluğu meydana gelebilir, arasıra karaciğer yetmezliği veya geçici, non-oligürik akut böbrek yetmezliği de görülebilir. Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliği olan hastalar hemolize eğilimlidir. Piridyumun akut doz aşımında hastanın midesi gastrik lavaj veya kusturarak hızla boşaltılmalıdır. Semptomatik ve destekleyici tedavi verilmelidir. İntravenöz 1-2 mg/kg'a metilen mavisi veya oral 100-200 mg askorbik asit methemoglobinemide gerileme ve siyanozun kaybolmasını sağlayacaktır. İnfantlarda piridyum doz aşımında, kan transfüzyonları başarılı olmuştur. Pirimidin kaynaklı akut renal yetmezlikte sıvı ve elektrolik dengesinin korunması için peritoneal diyaliz yararlı olabilir.
Endikasyonları
Tetradox, duyarlı mikroorganizmaların etken olduğu ürogenital sistem, solunum sistemi, yumuşak doku, gastrointestinal, oftalmik ve diğer çeşitli enfeksiyonların tedavisinde kullanılır. Aşağıdaki mikroorganizmaların etken olduğu enfeksiyonlarda Tetradox endikedir: Rickettsiae (Kayalık Dağlar benekli humması, Q ateşi, tifüs ateşi ve tifüs grubu hastalıklar), Mycoplasma pneumoniae (PPLO, Eaton ajanı), psittakoz ve ornitroz etkenleri (Chlamydia psittaci), Lenfogranuloma venereum ve Granuloma inguinale etkenleri, Borrelia recurrentis. Gram-negatif bakteriler: Haemophilus ducreyi (yumuşak şankr), Yersinia pestis, Francisella tularensis, Bartonella bacilliformis, Vibrio cholerae, Campylobacter fetus, Brucella türleri (streptomisin ile beraber kullanılır), Actinobacillus actinomyecetemcomitans. Aşağıdaki mikroorganizmaların duyarlı suşlarının etken olduğu enfeksiyonlarda Tetradox kullanılır. Gram-negatif bakteriler: Escherichia coli, Enterobacter aerogenes, Shigella türleri, Mima türleri, Herellea türleri, Haemophilus influenzae (solunum yolu enfeksiyonları), Klebsiella türleri (solunum yolu ve üriner sistem enfeksiyonları). Gram-pozitif bakteriler: Streptokok türleri (organizmanın duyarlı olduğu gösterilirse), Diplococcus pneumoniae, Staphylococcus aureus solunum yolu, deri ve yumuşak doku enfeksiyonları). Aşağıdaki mikroorganizmaların etken olduğu enfeksiyonlarda, penisilinin kontrendike olması durumunda Tetradox alternatif tedavi olarak uygulanabilir: Treponema pallidum, Treponema pertenue, Listeira monocytogenes, Clostridium türleri, Bacillus anthracis, Fusobacterium fusiforme (Vincent enfeksiyonu), Actinomyces türleri. Diğer Kullanım Alanları Akut intestinal amibiyaziste, amibisidlere yardımcı olarak; ağır akne vakalarında yardımcı tedavi olarak, trahom; inklüzyon konjunktiviti; Chlamydia trachomatis'in etken olduğu erişkinlerdeki komplikasyonsuz üretral, endoservikal veya rektal enfeksiyonlar, Chlamydia trachomatis'in etken olduğu akut epididimo-orşit, Chlamydia trachomatis'in ve Ureaplasma urealyticum'un etken olduğu nongonokokal üretrit; erişkinlerdeki komplikasyonsuz gonokok enfeksiyonları (erkeklerdeki anorektal enfeksiyonlar hariç) ve Neisseria gonorrhoeae'nin etken olduğu akut epididimo-orşit.
Kontrendikasyonları
Tetrasiklinlere bilinen aşırı duyarlılığı olanlarda kontrendikedir.
Uyarılar / Önlemler
Tetrasiklin sınıfı ilaçların diş gelişimi sırasında kullanılması (hamileliğin ikinci yarısında, bebeklik ve 8 yaşına kadar olan çocuklukta) diş renginin kalıcı olarak bozulmasına (sarı, gri, kahverengi) neden olabilir. Bu advers reaksiyon,ilaçların uzun-dönem kullanımlarında daha yaygındır, ancak tekrarlanan kısa dönem tedavilerde de gözlenmiştir. Mine hipoplazisi de bildirilmiştir. Bundan dolayı, tetrasiklin sınıfı ilaçlar, bu yaş gruplarında, ancak diğer ilaçların etkisiz kalması veya kontrendike olması durumunda kullanılmalıdır. Tetrasiklin alanlarda bazen, aşırı güneş yanığı reaksiyonu şeklinde ortaya çıkan fotosensitivite görülmüştür. Direkt güneş veya ultraviyole ışığında kalma olasılığı olan hastalara, tetrasiklin sınıfı ilaçların böyle bir reaksiyona neden olabileceği söylenmeli ve deri eriteminin ilk bulgusunda tedaviye son verilmelidir. Tetrasiklinlerin antianabolik etkisi BUN artışına neden olabilir. Bugüne kadar yapılmış çalışmalarda, doksisiklinin böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda kullanımı sırasında bu tür bir etkiye rastlanmamıştır. Diğer antibiyotik preparatlarıyla da olduğu gibi bu ilacın kullanılmasıyla, mantarlar dahil olmak üzere duyarlı olmayan organizmalarda aşırı çoğalma olabilir. Eğer süperenfeksiyon meydana gelirse antibiyotiğe son verilmeli ve uygun tedavi uygulanmalıdır. A grubu beta-hemolitik streptokoklara bağlı tüm enfeksiyonlar en az 10 gün süreyle tedavi edilmelidir. Laboratuvar testleri: Zührevi hastalıklarda, beraberinde sifilisin bulunduğundan şüpheleniliyorsa, tedaviye başlamadan evvel karanlık saha incelemesi yapılmalı ve en az 4 ay süreyle ayda bir defa kanda serolojik inceleme tekrar edilmelidir. Uzun dönem tedavisinde, hematopoetik renal ve hepatik incelemeler dahil olmak üzere organ sistemlerinin periyodik laboratuvar değerlendirmeleri yapılmalıdır. Hamilelikte kullanımı (Bkz. UYARILAR / ÖNLEMLER, diş gelişimi ile ilgili bölüm) Tetrasiklinler hamileliğin son yarısında, doğacak çocuğun dişleri üzerindeki olası olumsuz etkileri düşünülerek kullanılmaz. Hayvanlarda yapılan çalışmaların sonuçları tetrasiklinlerin plasentaya geçtiğini, fetal dokularda bulunduğunu ve gelişmekte olan fetusta (çoğunlukla iskelet gelişmesinin gecikmesiyle ilişkili) toksik etkiler meydana getirebileceğini göstermiştir. Embriyotoksisite belirtileri hamileliğin erken dönemlerinde tetrasiklin alan hayvanlarda görülmüştür. Yeni doğanlar, Bebekler ve Çocuklarda Kullanımı: (Bkz. UYARILAR / ÖNLEMLER, diş gelişimi ile ilgili bölüm) Diğer tetrasiklinler gibi doksisiklin de kemik oluşturan dokularda sabit kalsiyum kompleksi meydana getirir. 6 saatte bir 25 mg/kg dozlarında oral tetrasiklin verilen prematürelerde fibula büyüme oranında bir azalma gözlenmiştir. İlaç kesildiğinde bu reaksiyonun geri dönüşümlü olduğu gösterilmiştir. Süt Verme Döneminde Kullanımı: Bu sınıfa ait bir ilaç alan süt veren kadınların sütünde tetrasiklinler mevcuttur. Bu nedenle süt veren kadınlarda kullanımı gerektiğinde, emzirmeye ara verilmelidir.
Yan Etkiler
Gastrointestinal: Anoreksi, bulantı, kusma, diyare, glossit, disfaji, enterekolit, anogenital bölgede inflamatuvar lezyonlar. Oral olarak alınan Tetradox hemen tamamen absorbe olduğundan, barsakların alt kısımlarıyla ilgili belirtilere nadiren neden olur. Deri: Makülopapüler ve eritematöz döküntüler, fotosensitivite reaksiyonları (Bkz. Uyarılar/Önlemler) nadir olarak eksfoliyatif dermatit. Hipersensitivite reaksiyonları: Ürtiker,anjiyonörotik ödem, anafilaksi, anafilaktoid purpura, perikardit, sistemik lupus eritematozus eksaserbasyonları. Bebeklerde fontanel kabarıklığı ve erişkinlerde benign intrakraniyal hipertansiyon bildirilmiştir. İlaca son verilince bu bulgu kaybolur. Kan: Hemolitik anemi, trombositopeni, nötropeni ve eozinofili. Uzun süre kullanıldığında, tetrasiklinlerin tiroid bezlerinde kahverengi-siyah mikroskopik renk bozuklukları oluşturduğu bildirilmiştir. Tiroid fonksiyonlarında herhangi bir anormallik olduğu bilinmemektedir.
Etkileşimler
Bakteriyostatik ilaçlar penisilinin bakterisidal aktivitesini etkileyebilecekleri için, penisilinin tetrasiklinle beraber verilmesinden kaçınılması önerilir. Alüminyum, kalsiyum veya magnezyum içeren antasidler, doksisiklinin absorpsiyonunu etkilediklerinden dolayı oral Tetradox tedavisi ile birlikte verilmemelidirler. Tetrasiklinlerin plazma protrombin aktivitesini azalttığı bilindiği için, antikoagülan tedavisi gören hastalarda antikoagülan dozajında bir azaltma yapmak gerekebilir.
Dozu Kullanma
Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde; Erişkinler için mutad doz, tedavinin ilk gününde 12 saatte bir 100 mg ve bunu takip eden günlerde günde bir kez 100 mg'dır. Bu idame tedavisi günde tek doz veya 12 saatte bir 50 mg olarak uygulanabilir. Özellikle üriner sistemin kronik enfeksiyonlarında, günde 200 mg (12 saatte bir 100 mg) uygulanması önerilir. Erişkinlerde, komplikasyonsuz gonokok enfeksiyonlarında (erkeklerdeki anorektal enfeksiyonlar hariç) 7 gün süreyle günde 2 kez 100 mg uygulanmalıdır. Neisseria gonorrhoeae'nin etken olduğu akut epididimo-orşit vakalarında, en az 10 gün süreyle, günde 2 kez 100 mg Tetradox uygulanır. Primer ve sekonder sifilizde, en az 10 gün süreyle, eşit bölünmüş dozlarda günde 300 mg Tetradox uygulanmalıdır. Streptokok enfeksiyonlarında Tetradox kullanıldığında, tedaviye en az 10 gün süreyle devam edilmelidir. Chlamydia trachomatis'in etken olduğu komplikasyonsuz üretral, endoservikal ve rektal enfeksiyonlar ve Chlamydia trachomatis ve Ureaplasma urealyticum'un etken olduğu nongonokokal üretrit vakalarında, en az 7 gün süreyle günde 2 kez 100 mg Tetradox verilmelidir. Chlamydia trachomatis'e bağlı akut epididimo-orşit vakalarında en az 10 gün süreyle, günde 2 kez 100 mg Tetradox uygulanır. 8 Yaşın Üzerindeki Çocuklar: Vücut ağırlığı 35 kg ve altında olan çocuklarda, ilk 24 saatte 4.4 mg/kg ve bunu takip eden günlerde 2.2 mg/kg, erişkinlerde uygulanan doz aralıklarına bölünmüş olarak uygulanır. Daha şiddetli enfeksiyonlarda günde 4.4 mg/kg'a dek çıkılabilir. 35 kg'ın üzerindeki çocuklara ise normal erişkin dozları uygulanır. Oral olarak kullanılan tetrasiklin grubu ilaçların bol sıvı ile alınması, özofagusta iritasyon ya da ülserasyon riskini azaltır. Gastrik iritasyon olduğunda Tetradox'un yemek veya sütle alınması önerilir. Doksisiklinin absorpsiyonu, yemekler ya da sütle birlikte alınmasından belirgin olarak etkilenmez. Bugüne kadar yapılan araştırmalar, mutad dozlarda uygulanan Tetradox'un renal fonksiyon bozukluğu olan hastalarda akümülasyona neden olmadığını göstermektedir. Oral Tetradox kullanmakta olan hastalara alüminyum, kalsiyum veya magnezyum içeren antasidler, Tetradox'un absorpsiyonunu etkilediklerinden dolayı verilmemelidirler.
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 5.32 YTL
28.05.2009
26.05.2009
LAROXYL 25 MG 40 DRAJE
İlaç Formulü
Bir draje 25 mg amitriptiline eşdeğer amitriptilin hidroklorür içerir.
Yardımcı maddeler: Demir oksit kırmızı, titanyum dioksit, şeker, laktoz
Endikasyonları
Laroxyl, depresyon belirtilerinin giderilmesinde, özellikle endojen depresyonun tedavisinde endikedir.
Kontrendikasyonları
Dibenzazepin ilaçlarına karşı bilinen aşırı duyarlılığı olan hastalar. Yakın zaman önce geçirilmiş miyokard enfarktüsü; her düzeydeki kalp blokları; kardiyak aritmiler. Trisiklik antidepresan kullanımıyla durumunun ağırlaşabileceği manik hastalar. Laroxyl, antikolinerjik etkileri nedeniyle de dar açılı glokom vakalarında veya prostat hipertrofisini düşündürecek semptomları olan hastalarda kullanılmamalıdır. Laroxyl, monoamino oksidaz inhibitörleriyle birlikte verilmemelidir. Monoamino oksidaz inhibitörleriyle tedavi gören hastalarda, monoamino oksidaz inhibitörlerinin kesilmesinden sonra Laroxyl tedavisinin başlanmasına kadar iki haftalık bir ara bırakılmalıdır. Laroxyl'in başlangıç dozu düşük olmalı ve aşamalı olarak artırılmalıdır. Amitriptilin veya ilacın içerdiği diğer yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olduğu bilinen hastalarda Laroxyl kullanımı kontrendikedir.
Uyarılar / Önlemler
Genç, yaşlı veya halsiz hastalarda ve kronik böbrek veya karaciğer hastalığı bulunanlarda dozların değiştirilmesi gerekebilir. Prostatik hipertrofi, üriner retansiyon, hipertiroidizm veya kan diskrazisi öyküsü olan hastalara Laroxyl verilirken dikkatli olunmalıdır. Trisiklik antidepresan alan hastalar düzenli gözlem altında tutulmalı, serebral ve kardiyak fonksiyon üzerindeki etkilerine özel bir dikkat gösterilmelidir. Laroxyl'in gebelikte özellikle de ilk trimesterde kullanımından kaçınılmalıdır. Gebeliğin son trimesterinde verilen trisiklik antidepresanlar yoksunluk semptomları, fetusta solunum depresyonu ve ajitasyon gibi yan etkilere neden olurlar. Amitriptilin anne sütüne geçebilir. Bu nedenle, emzirme sırasında Laroxyl'den kaçınılmalıdır. Epilepsi öyküsü veya geçirilmiş yeni konvülsiyon öyküsü olan hastalara Laroxyl verilmemelidir. Laroxyl, nöroleptikler, trankilizanlar, hipnotikler, analjezikler ve anestezikler gibi santral etkili ilaçlarla birlikte verilirse sedatif etkisi artabilir. Bu tip tüm ilaçlar gibi Laroxyl'in de, doz, uygulama ve kişisel duyarlılık gibi etkenlere çeşitli derecelerde bağımlı olarak, hastanın beceri gerektiren işlerdeki (araba kullanma, makine kullanma vs) performansını değiştirebileceği, hastalara söylenmelidir. Hastalara ayrıca, alkolün herhangi bir bozukluğu artırabileceği ve bu nedenle tedavi sırasında kullanılmaması gerektiği de söylenmelidir. Trisiklik antidepresan tedavisi sırasında verilen anestezi aritmi ve hipotansiyon riskini artırabilir. Eğer anestezi gerekliyse, anesteziste hastanın Laroxyl ile tedavi görmekte olduğu söylenmelidir. Amitriptilin guanetidin, betanidin veya debrizokin (Declinax) gibi adrenerjik nöron blokerlerinin ve muhtemelen klonidinin antihipertansif etkilerini azaltabilir. Laroxyl tedavisi sırasında tüm antihipertansif tedavinin gözden geçirilmesi tavsiye edilir. Tiroid ilaçları veya antikolinerjik ilaçlar alan hastalar yakından izlenmelidir. Laroxyl adrenalin, efedrin, izoprenalin, noradrenalin, fenilefrin ve fenilpropanolamin gibi sempatomimetik ajanlarla birlikte verilmemelidir. Barbitüratlar, amitriptilinin antidepresan etkisini azaltabilir, metilfenidat ise artırabilir. Depresyondaki hastalarda intihar olasılığı bulunduğu akılda tutulmalıdır ve özellikle tedavinin erken dönemlerinde hastalar dikkatle gözlenmelidirler. Amitriptilin ani olarak kesildiğinde yoksunluk semptomlarının ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu nedenle, uzun süreli kullanımdan sonra, özellikle Laroxyl, yüksek dozda verilmişse yavaş yavaş azaltarak kesilmelidir. Duyarlı kişilerde aşırı duyarlılık reaksiyonları gelişebilir.
Yan Etkiler
En sık görülen yan etkiler tedavinin ilk birkaç günündeki uyuşukluk, ağız kuruluğu, baş dönmesi, kabızlık, akomodasyon bozuklukları, taşikardi, intraoküler basınç artması ve idrar tutukluğu gibi antikolinerjik etkilerdir; bunlar da zamanla genellikle azalır veya kaybolurlar. Yaşlı hastalar yan etkilere daha duyarlıdırlar ve tedaviye düşük dozda Laroxyl ile başlanmalıdır. Diğer yan etkiler nadirdir ve baş ağrısı, hipotansiyon, gastrointestinal bozukluklar, deri döküntüleri, tremor, cinsel fonksiyonda değişiklik ve idrar retansiyonunu kapsar. Kan diskrazileri, ikter, hipomani, konvülsiyon ve periferik nöropati görülen izole vakalar da bildirilmiştir. Amitriptilinin yüksek dozları ile veya kişinin aşırı dozda uygulaması ile kardiyak aritmilerin ve ciddi hipotansiyonun görülmesi olasıdır. Ayrıca, daha önceden kalp hastalığı bulunan hastalarda normal dozda bile görülebilirler. Mani ve paranoid hezeyanlar gibi psikoza bağlı belirtiler trisiklik antidepresan tedavisi sırasında şiddetlenebilirler.
Gebelik ve Emzirme Döneminde Kullanımı
Laroxyl'in gebelikte özellikle de ilk trimesterde kullanımından kaçınılmalıdır. Gebeliğin son trimesterinde verilen trisiklik antidepresanlar yoksunluk semptomları, fetusta solunum depresyonu ve ajitasyon gibi yan etkilere neden olurlar. Amitriptilin anne sütüne geçebilir. Bu nedenle emzirme sırasında Laroxyl kullanılmamalıdır.
BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.
Etkileşimler
Laroxyl, antikolinerjik ya da sempatomimetik ilaçlarla (lokal anesteziklerle kombine edilen epinefrin de dahil) birlikte ancak hekim kararı ve hekim kontrolünde kullanılabilir. Antidepresanlarla, antikolinerjik etkili ilaçları birlikte kullanan hastalarda, paralitik ileus gelişebilmektedir. Simetidin, trisiklik antidepresanların karaciğerdeki metabolizmasını azaltmakta ve eliminasyonu geciktirerek, bu ilaçların kararlı plazma konsantrasyon seviyesini yükseltmektedir. Simetidin ile birlikte kullanıldığında, trisiklik antidepresanların etkilerinde klinik açıdan anlamlı farklılıklar oluştuğu bildirilmiştir. Simetidin ile trisiklik antidepresanların plazma seviyelerinin yükseldiği ve başta antikolinerjik olmak üzere yan etkilerin sıklığı ve şiddetinin arttığı saptanmıştır. Antidepresan ile simetidinin birlikte kullanıldığı ve çok iyi takip edilmekte olan hastalarda, simetidinin kesilmesiyle antidepresanın plazma seviyesi ve etkinliğinde düşüş olabilir. Laroxyl ile birlikte yüksek doz etklorvinol kullanılan hastalar yakından izlenmelidir. Bir gram etklorvinol ve 75-150 mg amitriptilin HCl kullanan hastalarda geçici delirium bildirilmiştir. Amitriptilin, guanetidin, debrizokin, betanidin ve klonidin gibi antihipertansiflerin etkisini bloke edebilir. Fluoksetin ve fluvoksamin gibi serotonin geri emilim inhibitörleri ile beraber kullanımı, amitriptilinin plazma konsantrasyonunu artırabilir. Bu nedenle, doz ayarlaması gerekebilir.
Dozu Kullanma
Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde;
Yetişkinler: Önerilen başlangıç dozu günde üç kez bir draje Laroxyl (10 mg veya 25 mg)'dır. Gerekli olduğunda istenilen terapötik yanıt alınana kadar, doz kademeli olarak artırılabilir. İdame dozu genellikle, günde 2-4 draje Laroxyl ( 25 mg)'dır. İdame tedavisinde verilecek miktar tek doz halinde ve tercihen akşamları ya da yatmadan hemen önce verilebilir. Nadir olarak günlük dozun 150 mg'ı aşması gerekebilir, ancak bununla birlikte, hospitalize hastalarda dozun 300 mg'a kadar yükseltilmesi bazen gerekli olabilir.
Yaşlı hastalar: Etkisine karşı daha fazla duyarlılık bulunması olasılığı yüzünden, Laroxyl'e yaşlı hastalarda her zaman daha düşük dozlarla başlanmalıdır. Yaşlı hastalarda ve hafif depresyon vakalarında önerilen başlangıç dozu günde üç kez 10 mg'dır. Bu hastalarda günde 50 mg'lık idame dozu yeterli olabilmektedir. İdame tedavisi için toplam doz, bir kerede ve tercihen akşamları ya da yatmadan hemen önce verilebilir.
Çocuklar: Laroxyl pediatrik kullanımda önerilmemektedir.
Doz Aşımı
Amitriptilinin isteğe bağlı veya yanlışlıkla alınan aşırı dozuna bağlı ölüm görülmüştür. Semptomlar uyuşukluk hali, stüpor ve koma; taşikardi ve diğer kardiyak aritmiler, ventriküler fibrilasyon dahil; ciddi hipotansiyon ve konjestif kalp yetmezliği; ajitasyon, hiperrefleksi ve konvülsiyonlar; hiperpireksi, pupilla dilatasyonu ve paralitik ileustur. Tedavi semptomatik ve destekleyicidir. Mide olabildiğince çabuk yıkanmalı ve bunu aktif kömür kullanımı izlemelidir. Solunum yolu açık tutulmalı ve sıvı alımı uygun olmalıdır. Devamlı olarak EKG ile izlenmesi gereklidir; ciddi kardiyak aritmiler neostigmin (Prostigmine), piridostigmin (Mestinon) veya propranolol ile tedavi edilebilirler. Kan basıncını sabit tutmak için intravenöz sıvı gerekebilir. Vücut ısısı düzenlenmelidir. Konvülsiyonları kontrol etmek için intravenöz diazepam (Valium) tavsiye edilir. Amitriptilinin aşırı dozunda verilecek spesifik bir antidot yoktur ancak fizostigminin intravenöz verilmesinin (1-3 mg) semptomları düzelttiği bildirilmiştir. Endike olan durumlarda doz tekrarlanmalıdır. Santral olarak etkili ilaçlarla, özellikle alkol ile birlikte alındığında, aşırı doza bağlı etkilerin daha şiddetli olması olasıdır.
Saklama Koşulu
30oC'nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız.
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 2.2 YTL
Bir draje 25 mg amitriptiline eşdeğer amitriptilin hidroklorür içerir.
Yardımcı maddeler: Demir oksit kırmızı, titanyum dioksit, şeker, laktoz
Endikasyonları
Laroxyl, depresyon belirtilerinin giderilmesinde, özellikle endojen depresyonun tedavisinde endikedir.
Kontrendikasyonları
Dibenzazepin ilaçlarına karşı bilinen aşırı duyarlılığı olan hastalar. Yakın zaman önce geçirilmiş miyokard enfarktüsü; her düzeydeki kalp blokları; kardiyak aritmiler. Trisiklik antidepresan kullanımıyla durumunun ağırlaşabileceği manik hastalar. Laroxyl, antikolinerjik etkileri nedeniyle de dar açılı glokom vakalarında veya prostat hipertrofisini düşündürecek semptomları olan hastalarda kullanılmamalıdır. Laroxyl, monoamino oksidaz inhibitörleriyle birlikte verilmemelidir. Monoamino oksidaz inhibitörleriyle tedavi gören hastalarda, monoamino oksidaz inhibitörlerinin kesilmesinden sonra Laroxyl tedavisinin başlanmasına kadar iki haftalık bir ara bırakılmalıdır. Laroxyl'in başlangıç dozu düşük olmalı ve aşamalı olarak artırılmalıdır. Amitriptilin veya ilacın içerdiği diğer yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olduğu bilinen hastalarda Laroxyl kullanımı kontrendikedir.
Uyarılar / Önlemler
Genç, yaşlı veya halsiz hastalarda ve kronik böbrek veya karaciğer hastalığı bulunanlarda dozların değiştirilmesi gerekebilir. Prostatik hipertrofi, üriner retansiyon, hipertiroidizm veya kan diskrazisi öyküsü olan hastalara Laroxyl verilirken dikkatli olunmalıdır. Trisiklik antidepresan alan hastalar düzenli gözlem altında tutulmalı, serebral ve kardiyak fonksiyon üzerindeki etkilerine özel bir dikkat gösterilmelidir. Laroxyl'in gebelikte özellikle de ilk trimesterde kullanımından kaçınılmalıdır. Gebeliğin son trimesterinde verilen trisiklik antidepresanlar yoksunluk semptomları, fetusta solunum depresyonu ve ajitasyon gibi yan etkilere neden olurlar. Amitriptilin anne sütüne geçebilir. Bu nedenle, emzirme sırasında Laroxyl'den kaçınılmalıdır. Epilepsi öyküsü veya geçirilmiş yeni konvülsiyon öyküsü olan hastalara Laroxyl verilmemelidir. Laroxyl, nöroleptikler, trankilizanlar, hipnotikler, analjezikler ve anestezikler gibi santral etkili ilaçlarla birlikte verilirse sedatif etkisi artabilir. Bu tip tüm ilaçlar gibi Laroxyl'in de, doz, uygulama ve kişisel duyarlılık gibi etkenlere çeşitli derecelerde bağımlı olarak, hastanın beceri gerektiren işlerdeki (araba kullanma, makine kullanma vs) performansını değiştirebileceği, hastalara söylenmelidir. Hastalara ayrıca, alkolün herhangi bir bozukluğu artırabileceği ve bu nedenle tedavi sırasında kullanılmaması gerektiği de söylenmelidir. Trisiklik antidepresan tedavisi sırasında verilen anestezi aritmi ve hipotansiyon riskini artırabilir. Eğer anestezi gerekliyse, anesteziste hastanın Laroxyl ile tedavi görmekte olduğu söylenmelidir. Amitriptilin guanetidin, betanidin veya debrizokin (Declinax) gibi adrenerjik nöron blokerlerinin ve muhtemelen klonidinin antihipertansif etkilerini azaltabilir. Laroxyl tedavisi sırasında tüm antihipertansif tedavinin gözden geçirilmesi tavsiye edilir. Tiroid ilaçları veya antikolinerjik ilaçlar alan hastalar yakından izlenmelidir. Laroxyl adrenalin, efedrin, izoprenalin, noradrenalin, fenilefrin ve fenilpropanolamin gibi sempatomimetik ajanlarla birlikte verilmemelidir. Barbitüratlar, amitriptilinin antidepresan etkisini azaltabilir, metilfenidat ise artırabilir. Depresyondaki hastalarda intihar olasılığı bulunduğu akılda tutulmalıdır ve özellikle tedavinin erken dönemlerinde hastalar dikkatle gözlenmelidirler. Amitriptilin ani olarak kesildiğinde yoksunluk semptomlarının ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu nedenle, uzun süreli kullanımdan sonra, özellikle Laroxyl, yüksek dozda verilmişse yavaş yavaş azaltarak kesilmelidir. Duyarlı kişilerde aşırı duyarlılık reaksiyonları gelişebilir.
Yan Etkiler
En sık görülen yan etkiler tedavinin ilk birkaç günündeki uyuşukluk, ağız kuruluğu, baş dönmesi, kabızlık, akomodasyon bozuklukları, taşikardi, intraoküler basınç artması ve idrar tutukluğu gibi antikolinerjik etkilerdir; bunlar da zamanla genellikle azalır veya kaybolurlar. Yaşlı hastalar yan etkilere daha duyarlıdırlar ve tedaviye düşük dozda Laroxyl ile başlanmalıdır. Diğer yan etkiler nadirdir ve baş ağrısı, hipotansiyon, gastrointestinal bozukluklar, deri döküntüleri, tremor, cinsel fonksiyonda değişiklik ve idrar retansiyonunu kapsar. Kan diskrazileri, ikter, hipomani, konvülsiyon ve periferik nöropati görülen izole vakalar da bildirilmiştir. Amitriptilinin yüksek dozları ile veya kişinin aşırı dozda uygulaması ile kardiyak aritmilerin ve ciddi hipotansiyonun görülmesi olasıdır. Ayrıca, daha önceden kalp hastalığı bulunan hastalarda normal dozda bile görülebilirler. Mani ve paranoid hezeyanlar gibi psikoza bağlı belirtiler trisiklik antidepresan tedavisi sırasında şiddetlenebilirler.
Gebelik ve Emzirme Döneminde Kullanımı
Laroxyl'in gebelikte özellikle de ilk trimesterde kullanımından kaçınılmalıdır. Gebeliğin son trimesterinde verilen trisiklik antidepresanlar yoksunluk semptomları, fetusta solunum depresyonu ve ajitasyon gibi yan etkilere neden olurlar. Amitriptilin anne sütüne geçebilir. Bu nedenle emzirme sırasında Laroxyl kullanılmamalıdır.
BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.
Etkileşimler
Laroxyl, antikolinerjik ya da sempatomimetik ilaçlarla (lokal anesteziklerle kombine edilen epinefrin de dahil) birlikte ancak hekim kararı ve hekim kontrolünde kullanılabilir. Antidepresanlarla, antikolinerjik etkili ilaçları birlikte kullanan hastalarda, paralitik ileus gelişebilmektedir. Simetidin, trisiklik antidepresanların karaciğerdeki metabolizmasını azaltmakta ve eliminasyonu geciktirerek, bu ilaçların kararlı plazma konsantrasyon seviyesini yükseltmektedir. Simetidin ile birlikte kullanıldığında, trisiklik antidepresanların etkilerinde klinik açıdan anlamlı farklılıklar oluştuğu bildirilmiştir. Simetidin ile trisiklik antidepresanların plazma seviyelerinin yükseldiği ve başta antikolinerjik olmak üzere yan etkilerin sıklığı ve şiddetinin arttığı saptanmıştır. Antidepresan ile simetidinin birlikte kullanıldığı ve çok iyi takip edilmekte olan hastalarda, simetidinin kesilmesiyle antidepresanın plazma seviyesi ve etkinliğinde düşüş olabilir. Laroxyl ile birlikte yüksek doz etklorvinol kullanılan hastalar yakından izlenmelidir. Bir gram etklorvinol ve 75-150 mg amitriptilin HCl kullanan hastalarda geçici delirium bildirilmiştir. Amitriptilin, guanetidin, debrizokin, betanidin ve klonidin gibi antihipertansiflerin etkisini bloke edebilir. Fluoksetin ve fluvoksamin gibi serotonin geri emilim inhibitörleri ile beraber kullanımı, amitriptilinin plazma konsantrasyonunu artırabilir. Bu nedenle, doz ayarlaması gerekebilir.
Dozu Kullanma
Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde;
Yetişkinler: Önerilen başlangıç dozu günde üç kez bir draje Laroxyl (10 mg veya 25 mg)'dır. Gerekli olduğunda istenilen terapötik yanıt alınana kadar, doz kademeli olarak artırılabilir. İdame dozu genellikle, günde 2-4 draje Laroxyl ( 25 mg)'dır. İdame tedavisinde verilecek miktar tek doz halinde ve tercihen akşamları ya da yatmadan hemen önce verilebilir. Nadir olarak günlük dozun 150 mg'ı aşması gerekebilir, ancak bununla birlikte, hospitalize hastalarda dozun 300 mg'a kadar yükseltilmesi bazen gerekli olabilir.
Yaşlı hastalar: Etkisine karşı daha fazla duyarlılık bulunması olasılığı yüzünden, Laroxyl'e yaşlı hastalarda her zaman daha düşük dozlarla başlanmalıdır. Yaşlı hastalarda ve hafif depresyon vakalarında önerilen başlangıç dozu günde üç kez 10 mg'dır. Bu hastalarda günde 50 mg'lık idame dozu yeterli olabilmektedir. İdame tedavisi için toplam doz, bir kerede ve tercihen akşamları ya da yatmadan hemen önce verilebilir.
Çocuklar: Laroxyl pediatrik kullanımda önerilmemektedir.
Doz Aşımı
Amitriptilinin isteğe bağlı veya yanlışlıkla alınan aşırı dozuna bağlı ölüm görülmüştür. Semptomlar uyuşukluk hali, stüpor ve koma; taşikardi ve diğer kardiyak aritmiler, ventriküler fibrilasyon dahil; ciddi hipotansiyon ve konjestif kalp yetmezliği; ajitasyon, hiperrefleksi ve konvülsiyonlar; hiperpireksi, pupilla dilatasyonu ve paralitik ileustur. Tedavi semptomatik ve destekleyicidir. Mide olabildiğince çabuk yıkanmalı ve bunu aktif kömür kullanımı izlemelidir. Solunum yolu açık tutulmalı ve sıvı alımı uygun olmalıdır. Devamlı olarak EKG ile izlenmesi gereklidir; ciddi kardiyak aritmiler neostigmin (Prostigmine), piridostigmin (Mestinon) veya propranolol ile tedavi edilebilirler. Kan basıncını sabit tutmak için intravenöz sıvı gerekebilir. Vücut ısısı düzenlenmelidir. Konvülsiyonları kontrol etmek için intravenöz diazepam (Valium) tavsiye edilir. Amitriptilinin aşırı dozunda verilecek spesifik bir antidot yoktur ancak fizostigminin intravenöz verilmesinin (1-3 mg) semptomları düzelttiği bildirilmiştir. Endike olan durumlarda doz tekrarlanmalıdır. Santral olarak etkili ilaçlarla, özellikle alkol ile birlikte alındığında, aşırı doza bağlı etkilerin daha şiddetli olması olasıdır.
Saklama Koşulu
30oC'nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız.
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 2.2 YTL
Etiketler:
LAROXYL 25 MG 40 DRAJE
Domuz Gribi
Domuz Gribi Nedir?
Domuz gribi, normalde domuzlarda görülen A tipi grip virüsünün yol açtığı bir solunum hastalığı olarak biliniyor ve bu hastalık hızla yayılabiliyor.
İnsana Bulaşır Mı?
Domuz gribi domuzdan insana ve insandan insana bulaşabiliyor. Virüse karşı insanın doğal bağışıklığı bulunmuyor. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hastalığın kontrolden çıkmak üzere olan geniş çaplı salgın olabileceği uyarısında bulunuyor.
Domuz Eti Yiyenler Domuz Gribine Yakalanır mı?
Domuz etinin yenmesiyle domuz gribi virüsü bulaşmıyor. Virüs solunum yoluyla bulaşıyor.
Domuz Gribi
Bu, Domuzlarda Yeni Grip Türü Mü?
İnsanlardaki grip virüsü gibi, domuz gribi virüsü de domuzlarda sürekli değişim gösteriyor. Domuzların solunum yollarında domuz, insan ve kuş gribi virüslerine duyarlı alıcılar bulunuyor. Dolayısıyla domuzlar, virüslerin eş zamanlı bulaşması halinde yeni grip virüslerinin ortaya çıkma ihtimalini artırıyor.
DSÖ’ye göre, Meksika’da ölümlere neden olan domuz gribi virüsü A/H1N1. Bu virüs insandan insana bulaşabiliyor. A/H1N1 virüsü, insan, domuz ve kuş gribi virüslerinin karışımından oluşuyor.
Aşısı Var mı?
Domuzlara yapılan aşı bulunuyor, ancak insan için henüz aşı yok.
Domuz gribi, normalde domuzlarda görülen A tipi grip virüsünün yol açtığı bir solunum hastalığı olarak biliniyor ve bu hastalık hızla yayılabiliyor.
İnsana Bulaşır Mı?
Domuz gribi domuzdan insana ve insandan insana bulaşabiliyor. Virüse karşı insanın doğal bağışıklığı bulunmuyor. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hastalığın kontrolden çıkmak üzere olan geniş çaplı salgın olabileceği uyarısında bulunuyor.
Domuz Eti Yiyenler Domuz Gribine Yakalanır mı?
Domuz etinin yenmesiyle domuz gribi virüsü bulaşmıyor. Virüs solunum yoluyla bulaşıyor.
Domuz Gribi
Bu, Domuzlarda Yeni Grip Türü Mü?
İnsanlardaki grip virüsü gibi, domuz gribi virüsü de domuzlarda sürekli değişim gösteriyor. Domuzların solunum yollarında domuz, insan ve kuş gribi virüslerine duyarlı alıcılar bulunuyor. Dolayısıyla domuzlar, virüslerin eş zamanlı bulaşması halinde yeni grip virüslerinin ortaya çıkma ihtimalini artırıyor.
DSÖ’ye göre, Meksika’da ölümlere neden olan domuz gribi virüsü A/H1N1. Bu virüs insandan insana bulaşabiliyor. A/H1N1 virüsü, insan, domuz ve kuş gribi virüslerinin karışımından oluşuyor.
Aşısı Var mı?
Domuzlara yapılan aşı bulunuyor, ancak insan için henüz aşı yok.
INSOMIN 50 MG 30 DRAJE
src="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js">
İlaç Formulü
Bir draje, 50 mg Opipramol Dihidroklorür (etken madde), Titan Dioksit, FDC Yellow 6, Ponceau 4R (boyar madde); Şeker (tatlandırıcı) içerir.
Endikasyonları
Stres, anksiete, depresyonlar (reaktif ve nörotik tipte), depresyona bağlı huy değişiklikleri ile uyku bozuklukları, menopoz durumunun getirdiği sıkıntılar, ruhsal değişmeler, psikosomatik olgular.
Kontrendikasyonları
Opipramol, dibenzazepin grubu ilaçlara karşı oluşmuş aşırı duyarlılık durumlarında, dekompanse kalp yetmezliğinde, akut miyokard enfarktüsünde kontrendikedir. Diğer trisiklik arıtidepresanlardan daha az antikolinerjik etkiye sahip olmakla birlikte, glokom, prostat hipertrofisi ve epilepsi durumlarında kullanılmamalıdır.
Uyarılar / Önlemler
Bu gruptaki diğer ilaçlarda olduğu gibi Insomin Draje ile tedavi sırasında ve özellikle boğaz ağrısı, ateş ve gripal sempiomlara benzer belirtilerin görülmesinde kan sayımı yapılarak agranülositoz durumu araştırılmalıdır. Motorlu araç kullanan kişiler tarafından dikkatle alınmalıdır. Tedavinin ilk günlerinde görülen yorgunluk hissi, genelde bir kaç gün içinde kaybolur. Gebelerde: Opipramol ile gebelerde yapılmış yeterli ve kontrollü klinik çalışmalar yoktur. Bu nedenle gebelik sırasında kullanımı sakıncalı olup ancak beklenen terapötik yararın tetus üzerine olabilecek riskten daha üstün olduğu durumlarda Söz konusu olmalıdır. Emziklilerde: Emziren annelerin sütüne geçmekle birlikte bu miktar çok küçük olduğundan bebekte istenmeyen bir etki oluşturmaz.
Yan Etkiler
Insomin Draje çok iyi tolere edilmekle birlikte ender durumlarda ve özellikle tedavinin başlangıcında uyuklama hali, yorgunluk, ağız kuruluğu, nadiren baş ağrısı, baş dönmesi, idrar tutulduğu ve bulanık görme yapabilir. Ayrıca postural hipotansiyon görülebilir ise de bu durum kısa sürede doz azaltılması ile ya da kendiliğinden kaybolur. Nadiren taşikardi ve çarpıntı oluşabilir. Allerjik deri döküntüleri, karaciğer fonksiyon bozuklukları ve hiperbilirubinemi ender olarak bildirilmiştir. Bu gibi durumlarda ilaç kesilmelidir.
Etkileşimler
MAO inhibitörleri ile kullanılmamalı ve iki tedavi arasında en az 14 günlük bir geçiş dönemi bırakılmalıdır. Merkezi sinir sistemi depresanları ile antikolinerjiklerin etkisini güçlendirebilir. Insomin Draje ile tedavi sırasında alkol alınması önerilmez.
Dozu Kullanma
Hekim önerisine göre kullanılır. Genelde uygulanan doz: Yetişkinler için günde 3 kez 1 drajedir. Beş yaşından büyük çocuklarda kg başına 3-4 mg olacak şekilde hesaplanarak verilir. Ancak opipramolün pediatrik kullanımına ait deneyimler çok azdır. Insomin Draje en az 2 hafta süre ile kullanılmalıdır. Onerilen ortalama süre 1-2 aydır. DOZ AŞIMI: Aşırı dozda alındığında sersemlik, bitkirılik, huzursuzluk, konvülsiyon, ataksi, uykusuzluk, aritmi, taşikardi, solunum depresyonu, kardiyak iletim bozukluğu geçici konfüzyon ve artan anksiyete gibi belirtiler görülebilir. Bu durumda hastanın midesi boşaltılır ve en yakın bir yataklı tedavi merkezine nakledilir.
Etiketler:
INSOMIN 50 MG 30 DRAJE
MAJEZİK 100 MG 15 FİLM TABLET
İlaç Formulü
Flurbiprofen, 100 mg
Endikasyonları
Çeşitli nedenlere bağlı baş ve diş ağrıları, nevraljiler,
Adet sancıları,
Romatoid artrit, osteoartrit, ankilozan spondolit, akut gut artrit, eklem romatizmaları, artrozlar, fumbago ve şiddetli radikülajilerin akut ve uzun süre semptomatik tedavileri,
Çeşitli cerrahi operasyonlar ve yumuşak doku travmalarına bağlı ağrı ve enflamatuar semptomların giderilmesi.
KBB ve stomatolojik rahatsızlıklardaki ağrı ve enflamasyonun giderilmesidir.
Kontrendikasyonları
Flurbiprofen'e karşı aşırı duyarlılığı olan kişilerde kontrendikedir.
Flurbiprofen; Aspirin veya diğer nonsleroidal amtienflamatuar ilaçların astım,ürtiker veya diğer alerjik reaksiyonlara yol açtığı bilinen kişilerde kontrendikedir.
Uyarılar / Önlemler
-Kronik olarak nonsteroidat antienflamatuar ilaçlarla tedavi edilen hastalarda önemi gastrointestinal yan etkilerin görülebileceği düşürülerek hastalar dikkatle takip edilmelidir.
-Diğer nonsteroid antienflamatuar ilaçlarda da olduğu gibi renal ve hepatik fonksiyon bozukluğu bilinen geçmişte böbrek veya karaciğer hastalığı geçirmiş kişilerde dikkatle kullanılmalıdır.
-Kardiyak dekombansasyonu, hipertansiyon ve benzeri hastalıkları bulunan kişilerde sıvı retansiyonu ve ödem görülme ihtimaline karşı dikkatle kullanılmalıdır.
-Yapılan çalışmalarda 12 aydan fazla sürede günde 200 mg'lık dozda alınan flurbiprofenin kanama süresini uzatmadığını bildirilmiş olmasına rağmen özellikle anormal kanama potansiyeli olan hastalarda dikkatli olunmalıdır.
Hamilelik ve laktasyonda kullanımı: Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda flurbiprofenin teratojenik etkisinin bulunmadığı gösterilmiş olmasına rağmen insanlar üzerindeki çalışmaların yetersizliğinden dolayı flurbiprofenin hamilalerde kullanılması tavsiye edilmez.
Proslaglandin inhibitörü ilaçların yeni doğanlar üzerindeki olası yan etkileri nedeniyle flurbiprofenin laktasyonda kullanılması
Yan Etkileri
Flurbiprofen tedavisi ile seyrek olarak görülen yan etkiler hafif şiddetle, doza bağlı ve geçicidirler.
Dispepsi, mide bulantısı, kusma, abdominal ağrı, gaz şikayetleri, diyare, konstipasyon, ürtiker, baş dönmesi, sinirlilik, kulak çınlaması, bulanık görme, vücut ağırlığı değişimleri.
Etkileşimler
Flurbiprofen furosemid gibi diüretiklerin etkisini azaltabilir.
Flurbiprofenin diğer nonstreoidal antienflamatuar ilçalar gibi kanama parametrelerini etkileyebileceği düşünülerek antikoagülan ilaç kullanan hastalarda dikkatle uygulanmalıdır.
Dozu Kullanma
Doktor tarafından başka önerilmediği taktirde;
Tavsiye edilen günlük doz,
Bölünmüş dozlar halinde 150 mg-200 mg'dır.
Semptomların şiddetine göre günlük doz toplam 300 mg'a çıkarılabilir.
Adet sancılarında,
Semptomların başlangıcında 100 mg, bunu takiben 4-6 saatte bir 50 mg-100 mg. Maksimum günlük doz 300 mg'dır.
Flurbiprofen, 100 mg
Endikasyonları
Çeşitli nedenlere bağlı baş ve diş ağrıları, nevraljiler,
Adet sancıları,
Romatoid artrit, osteoartrit, ankilozan spondolit, akut gut artrit, eklem romatizmaları, artrozlar, fumbago ve şiddetli radikülajilerin akut ve uzun süre semptomatik tedavileri,
Çeşitli cerrahi operasyonlar ve yumuşak doku travmalarına bağlı ağrı ve enflamatuar semptomların giderilmesi.
KBB ve stomatolojik rahatsızlıklardaki ağrı ve enflamasyonun giderilmesidir.
Kontrendikasyonları
Flurbiprofen'e karşı aşırı duyarlılığı olan kişilerde kontrendikedir.
Flurbiprofen; Aspirin veya diğer nonsleroidal amtienflamatuar ilaçların astım,ürtiker veya diğer alerjik reaksiyonlara yol açtığı bilinen kişilerde kontrendikedir.
Uyarılar / Önlemler
-Kronik olarak nonsteroidat antienflamatuar ilaçlarla tedavi edilen hastalarda önemi gastrointestinal yan etkilerin görülebileceği düşürülerek hastalar dikkatle takip edilmelidir.
-Diğer nonsteroid antienflamatuar ilaçlarda da olduğu gibi renal ve hepatik fonksiyon bozukluğu bilinen geçmişte böbrek veya karaciğer hastalığı geçirmiş kişilerde dikkatle kullanılmalıdır.
-Kardiyak dekombansasyonu, hipertansiyon ve benzeri hastalıkları bulunan kişilerde sıvı retansiyonu ve ödem görülme ihtimaline karşı dikkatle kullanılmalıdır.
-Yapılan çalışmalarda 12 aydan fazla sürede günde 200 mg'lık dozda alınan flurbiprofenin kanama süresini uzatmadığını bildirilmiş olmasına rağmen özellikle anormal kanama potansiyeli olan hastalarda dikkatli olunmalıdır.
Hamilelik ve laktasyonda kullanımı: Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda flurbiprofenin teratojenik etkisinin bulunmadığı gösterilmiş olmasına rağmen insanlar üzerindeki çalışmaların yetersizliğinden dolayı flurbiprofenin hamilalerde kullanılması tavsiye edilmez.
Proslaglandin inhibitörü ilaçların yeni doğanlar üzerindeki olası yan etkileri nedeniyle flurbiprofenin laktasyonda kullanılması
Yan Etkileri
Flurbiprofen tedavisi ile seyrek olarak görülen yan etkiler hafif şiddetle, doza bağlı ve geçicidirler.
Dispepsi, mide bulantısı, kusma, abdominal ağrı, gaz şikayetleri, diyare, konstipasyon, ürtiker, baş dönmesi, sinirlilik, kulak çınlaması, bulanık görme, vücut ağırlığı değişimleri.
Etkileşimler
Flurbiprofen furosemid gibi diüretiklerin etkisini azaltabilir.
Flurbiprofenin diğer nonstreoidal antienflamatuar ilçalar gibi kanama parametrelerini etkileyebileceği düşünülerek antikoagülan ilaç kullanan hastalarda dikkatle uygulanmalıdır.
Dozu Kullanma
Doktor tarafından başka önerilmediği taktirde;
Tavsiye edilen günlük doz,
Bölünmüş dozlar halinde 150 mg-200 mg'dır.
Semptomların şiddetine göre günlük doz toplam 300 mg'a çıkarılabilir.
Adet sancılarında,
Semptomların başlangıcında 100 mg, bunu takiben 4-6 saatte bir 50 mg-100 mg. Maksimum günlük doz 300 mg'dır.
Etiketler:
MAJEZİK 100 MG 15 FİLM TABLET
Behçet Hastalığı ve Tedavi Yöntemleri
Behçet hastalığı otoimmün bir hastalık olduğundan diğer otoimmün hastalıklarda olduğu gibi kortikosteroidler akut inflamatuar dönemde tedavide kullanılabilir. Gerçekte behçet hastalığını tamamen geçiren bir tedavi yoktur. Bu hastalık rekürrens ve remisyonlarla giden bir hastalıktır (alevlenmeli ve yatışmalı periyotlarla gidebilir). Bazı hastalar normale yakın bir hayat sürebilirken, bazı hastalarda körlük ve körlük kadar ciddi diğer arazlar oluşabilir. Behçet hastalığı bir çeşit vaskülit olduğu ve birçok organı tutabildiği için genelde bu hastalar birden fazla doktora gidip tedavi görmektedir. Hastanın tedavisinin tek doktor tarafından koordine edilmesi tedavi planını ve yan etkileri takip etmek bakımından daha uygundur. Behçet hastaları genellikle Romatologlar tarafından daha çok izlenmektedir. Diğer sistemleri tutması nedeniyle Behçet hastalarının sıklıkla gittiği diğer branşlar ise şunlardır.
Kadın doğum uzmanları: kadınlardaki genital aftöz ülserler için gidilir.
Üroloji uzmanları: erkeklerdeki genital yaralar için gidilir.
Dermatoloji uzmanları: hem bayan hem erkeklerdeki genital yaralar için gidildiği gibi ciltteki ve mukoz yüzeylerindeki problemler nedeniyle gidilir.
Göz uzmanları: göz içi iltihaplanmaları nedeniyle gidilir.
Gastroenteroloji uzmanları: gastrointestinal yoldaki rahatsızlıklar için gidilir.
Hematoloji bölümüne, kan hastalıkları ile ilgili sorunlar için gidilir. Nöroloji uzmanına, santral sinir sistemi tutulumunda gidilir.
Topikal ilaçlar
Topikal ilaçlar genellikle aftöz ülserlerin tedavisinde kullanılır. Genellikle içerisinde kortikosteroid içerirler, bazen anestezik ve antienflamatuar ilaçta bulunur. Bunlar ağrıyı azaltmak içindir.
Oral ilaçlar
-Kortisin
-Pentoksifilin
-Steroidler
-Sulfalazin
-NSAİD ilaçları(nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar, ibuprofen gibi)
Kortikosteroidler; Behçet hastalığında özellikle akut alevlenmelerde faydalıdır. Uzun süreli kronik behçet tedavisinde ise pek başarılı bir yeri yoktur. Özellikle santral sinir sistemi tutulumu ve göz tutulumlarında uzun süre kullanımda yeterli görülmemektedir. Pomad (merhem) şeklinde cilt yaraları, ağız içi yaralarında kullanılabilir. Enjeksiyon olarak artrit durumlarında eklem içine kullanılabilmektedir. Bunun dışında akut alevlenmeler sırasında kortikosteroidler hastalığın yatıştırılması için kullanılmaktadır. Kortikosteroidlerin uzun dönem kullanılması durumunda osteoporoz, kilo alımı, gecikmiş yara iyileşmesi, sürekli substernal yanma ve artmış kan basıncı gibi yan etkiler görüldüğü için bu ilaçların kullanımını sınırlandırmaktadır. Bu yüzden kısa süreli ve düşük dozda kullanılmaya çalışılmalıdırlar.
İmmünsupresan (İmmün baskılayıcı ajanlar); bunlardan azothiopurin (imuran) sık kullanılan immünsupresan ajanlardandır. Organ nakillerinde ve diğer otoimmun hastalıklarda sık kullanılan bir ajandır. Kullanımı sırasında mide rahatsızlıkları yapabilir ve kemik iliğinde yeni kan hücrelerinin oluşumunu bir miktar baskılayabilir. Steroid kullanmak zorunda olan uzun süreli behçet hastalığında steroid yerine kulanılabilir yada steroid dozunu azaltmak için yardımcı olarak kullanılabilir. Özellikle santral sinir sistemi tutulunda ve göz tutulumunda imuran kullanılmaktadır.
Klorambusil; benzer şekilde bir immünsupresan bir ajandır. Üveitli hastalarda ve meningoensefalitli hastalarda kullanılmakta olan bir ajandır. Yan etki olarak kalıcı kısırlık ve kan kanseri yapabileceğinden dolayı kan hücreleri beyaz küreler ve trombositler kontrol aralıklarla kontrol edilmelidir.
Kolşisin; Gut hastalığında kullanılır. Gut, ürik asit kristalleri ile oluşan bir artrit çeşididir. Yine Behçet hastalığında da artrit görülmektedir. Kolşisin vücuttaki inflamasyonu azaltıcı etkisi ile faydalı olmaktadır. Mukoz membranlardaki lezyonlar, artrit ve cilt lezyonları için Behçet hastalığında kullanılabilmektedir. Yan etki olarak bulantı, kusma ve ishal görülebilir. Doz azaltımı ile bu yan etkilerde azaltılmaktadır.
Siklofosfamid, kanser tedavisinde de kullanılan stotoksik bir ilaçtır. Sklofosfamid vücutta karaciğer tarafında acrolein ve fosforamid adında iki parçaya bölnür bunlar aktif maddelerdir. Bunlar DNA üzerinden kanser hücrelerini durdurmaya yararlar. Ancak bu sitotoksik ajanlar normal immün sistemi de baskılayabiliyor ve normal hücreleride öldürebiliyorlar. Yan etkisi yüksek olduğu için çok kontrolsüz ve ciddi behçet hastalarında ancak kullanılırlar.
Siklosporin, azotioprin gibi immün baskılayıcı bir ajandır ve çoğunlukla organ nakillerinde kullanılan bir ajandır. Böbrek ve karaciğer hastalığı olan kişilerde doz ayarlaması gerekmektedir. Başka ilaçlar siklosporinin kullanımı ve kandaki seviyesi ile ilgili değişikliklere neden olabileceğinden dolayı ek olarak alınan diğer ilaçlarda doktora söylenmelidir.
Tümör nekrotizan faktör alfa blokerleri- ENBREL(etanercept); etanercept enjeksiyon şeklinde kullanılan tümör nekrozis faktör alfanın blokeridir. Öncelikle romatoid artrit, ankilozan spondilit ve psöriyatik artritte eklemdeki inflamasyonu engellemek için kullanılmıştır. TNF alfa inflamasyon durumlarında vücudun yaptığı reaksiyonu arttırır ve bu sayede ağrı, ateş, şişme gibi bulguların oluşmasına sebep olur. TNF alfa bloke edilirse ateş, şişme, eklemlerde kızarıklık gibi durumlarda engellenecektir. Etanercept TNF alfayı bloke eden sentetik bir proteindir. Laboratuar ortamında üretilmektedir.
Triamcinolone; topikal bir steroiddir. Yüzeyel cilt yaralarında, aftöz ülserlerde inflamasyonu, kızarıklığı, şişliği, ve ağrıyı almak için kullanılır. Bu ilaç alerjik egzama ve psöriazizde gibi durumlarda lokal olarak kullanılan bir steroiddir.
Metotreksat; romatoidartrit tedavisinde de kullanılan antimetabolit bir ilaçtır. İmmün suprasen etkisi de mevcuttur. Bu etkisinden faydalanılarak artritlerde kullanılabilir.
Prednizon; normalde aktif olmayan bir steroid maddedir. Karaciğerde prednizolona çevrilmek zorundadır. Prednizolona çevirme karaciğer hastalarında zor olacağından bunlarda tercih edilmemesi gerekir. Prednizon artrit, astım, bronşit, bazı cilt alerjik reaksiyonları, ülseratif kolit, kron gibi birçok otoimmün hastalıkta kullanılabilen bir steroiddir.
Remicade (infliximab); Enjekte edilebilen TNF alfa blokeri bir ajandır. İnflamasyonu azaltmak amacı ile kullanılabilir.
Sulfasalazin; 5 aminosalisilik asit ve sulfapiridinden oluşan bir moleküldir. Direk alındığı zaman bir etkisizdir. Bağırsakta bakteriler tarafından ikiye ayrılması gerekmektedir. Bu iki parça 5 aminosalisilik asit ve sulfapiridindir. Bunlardan hangisi antiinflamatuar etkiye sahiptir tartışma konusudur. Ancak 5 aminosalisilik asitin (5 ASA) antiinflamatuar etkisi artık kabul edilmektedir.
Cellcept; bu ilaç içinde ingredient olarak mikofenolatmofetil içerir. Bu immünsupresan ajan grubundan bir ilaçtır. Organ transplantasyonlarında rejeksiyonu engellemek için kullanılan immün baskılayıcı ajanlar arasındadır.
Talidomid; normalde cüzzam (mycobacterium leprae) hastalığında kullanılan bir ilaçtır. Mycobacterium lepraeye karşı immün sistemde bazı değişiklikler yaparak lepraedeki cilt reaksiyonlarının oluşmasını engellemektedir. Bir nevi immün baskılayıcı etki göstermektedir. Tam etkilenmemekle birlikte değişik hastalıklarda kullanılmaktadır. Bunlardan bir tanesi ise HIV enfeksiyonudur.
Trental (pentoksifilin);özellikle arterlerde kanın akışkanlığını arttıran, kolaylaştıran bir maddedir. Kanın kolay akması sayesinde dokulara daha kolay oksijen sağlanacaktır. Behçet hastalığıda bir vaskülittir ve damar içerisinde akışkanlıkla ilgili sorunlar yaşanmaktadır.
Kombinasyon tedavileri; Siklosporinle beraber azotioprin beraber kullanılabilir. Sık kullanılan başka bir kombinasyon ise prednizonla beraber diğer immünsupresan ajanlardır. Özellikle imuran, prednisolonla sık beraber kullanılır.
Behçet hastalığında istirahat ve egzersiz
Hastalara akut alevlenmeler sırasında dinlenmesi ancak yakınmalar geçer geçmez hastalara yüzme ve yürüme gibi orta dereceli egzersizler önerilir. Bu sayede Behçet hastaları eklemlerinin daha güçlü ve esnek olmasını sağlayabilirler.
Kadın doğum uzmanları: kadınlardaki genital aftöz ülserler için gidilir.
Üroloji uzmanları: erkeklerdeki genital yaralar için gidilir.
Dermatoloji uzmanları: hem bayan hem erkeklerdeki genital yaralar için gidildiği gibi ciltteki ve mukoz yüzeylerindeki problemler nedeniyle gidilir.
Göz uzmanları: göz içi iltihaplanmaları nedeniyle gidilir.
Gastroenteroloji uzmanları: gastrointestinal yoldaki rahatsızlıklar için gidilir.
Hematoloji bölümüne, kan hastalıkları ile ilgili sorunlar için gidilir. Nöroloji uzmanına, santral sinir sistemi tutulumunda gidilir.
Topikal ilaçlar
Topikal ilaçlar genellikle aftöz ülserlerin tedavisinde kullanılır. Genellikle içerisinde kortikosteroid içerirler, bazen anestezik ve antienflamatuar ilaçta bulunur. Bunlar ağrıyı azaltmak içindir.
Oral ilaçlar
-Kortisin
-Pentoksifilin
-Steroidler
-Sulfalazin
-NSAİD ilaçları(nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar, ibuprofen gibi)
Kortikosteroidler; Behçet hastalığında özellikle akut alevlenmelerde faydalıdır. Uzun süreli kronik behçet tedavisinde ise pek başarılı bir yeri yoktur. Özellikle santral sinir sistemi tutulumu ve göz tutulumlarında uzun süre kullanımda yeterli görülmemektedir. Pomad (merhem) şeklinde cilt yaraları, ağız içi yaralarında kullanılabilir. Enjeksiyon olarak artrit durumlarında eklem içine kullanılabilmektedir. Bunun dışında akut alevlenmeler sırasında kortikosteroidler hastalığın yatıştırılması için kullanılmaktadır. Kortikosteroidlerin uzun dönem kullanılması durumunda osteoporoz, kilo alımı, gecikmiş yara iyileşmesi, sürekli substernal yanma ve artmış kan basıncı gibi yan etkiler görüldüğü için bu ilaçların kullanımını sınırlandırmaktadır. Bu yüzden kısa süreli ve düşük dozda kullanılmaya çalışılmalıdırlar.
İmmünsupresan (İmmün baskılayıcı ajanlar); bunlardan azothiopurin (imuran) sık kullanılan immünsupresan ajanlardandır. Organ nakillerinde ve diğer otoimmun hastalıklarda sık kullanılan bir ajandır. Kullanımı sırasında mide rahatsızlıkları yapabilir ve kemik iliğinde yeni kan hücrelerinin oluşumunu bir miktar baskılayabilir. Steroid kullanmak zorunda olan uzun süreli behçet hastalığında steroid yerine kulanılabilir yada steroid dozunu azaltmak için yardımcı olarak kullanılabilir. Özellikle santral sinir sistemi tutulunda ve göz tutulumunda imuran kullanılmaktadır.
Klorambusil; benzer şekilde bir immünsupresan bir ajandır. Üveitli hastalarda ve meningoensefalitli hastalarda kullanılmakta olan bir ajandır. Yan etki olarak kalıcı kısırlık ve kan kanseri yapabileceğinden dolayı kan hücreleri beyaz küreler ve trombositler kontrol aralıklarla kontrol edilmelidir.
Kolşisin; Gut hastalığında kullanılır. Gut, ürik asit kristalleri ile oluşan bir artrit çeşididir. Yine Behçet hastalığında da artrit görülmektedir. Kolşisin vücuttaki inflamasyonu azaltıcı etkisi ile faydalı olmaktadır. Mukoz membranlardaki lezyonlar, artrit ve cilt lezyonları için Behçet hastalığında kullanılabilmektedir. Yan etki olarak bulantı, kusma ve ishal görülebilir. Doz azaltımı ile bu yan etkilerde azaltılmaktadır.
Siklofosfamid, kanser tedavisinde de kullanılan stotoksik bir ilaçtır. Sklofosfamid vücutta karaciğer tarafında acrolein ve fosforamid adında iki parçaya bölnür bunlar aktif maddelerdir. Bunlar DNA üzerinden kanser hücrelerini durdurmaya yararlar. Ancak bu sitotoksik ajanlar normal immün sistemi de baskılayabiliyor ve normal hücreleride öldürebiliyorlar. Yan etkisi yüksek olduğu için çok kontrolsüz ve ciddi behçet hastalarında ancak kullanılırlar.
Siklosporin, azotioprin gibi immün baskılayıcı bir ajandır ve çoğunlukla organ nakillerinde kullanılan bir ajandır. Böbrek ve karaciğer hastalığı olan kişilerde doz ayarlaması gerekmektedir. Başka ilaçlar siklosporinin kullanımı ve kandaki seviyesi ile ilgili değişikliklere neden olabileceğinden dolayı ek olarak alınan diğer ilaçlarda doktora söylenmelidir.
Tümör nekrotizan faktör alfa blokerleri- ENBREL(etanercept); etanercept enjeksiyon şeklinde kullanılan tümör nekrozis faktör alfanın blokeridir. Öncelikle romatoid artrit, ankilozan spondilit ve psöriyatik artritte eklemdeki inflamasyonu engellemek için kullanılmıştır. TNF alfa inflamasyon durumlarında vücudun yaptığı reaksiyonu arttırır ve bu sayede ağrı, ateş, şişme gibi bulguların oluşmasına sebep olur. TNF alfa bloke edilirse ateş, şişme, eklemlerde kızarıklık gibi durumlarda engellenecektir. Etanercept TNF alfayı bloke eden sentetik bir proteindir. Laboratuar ortamında üretilmektedir.
Triamcinolone; topikal bir steroiddir. Yüzeyel cilt yaralarında, aftöz ülserlerde inflamasyonu, kızarıklığı, şişliği, ve ağrıyı almak için kullanılır. Bu ilaç alerjik egzama ve psöriazizde gibi durumlarda lokal olarak kullanılan bir steroiddir.
Metotreksat; romatoidartrit tedavisinde de kullanılan antimetabolit bir ilaçtır. İmmün suprasen etkisi de mevcuttur. Bu etkisinden faydalanılarak artritlerde kullanılabilir.
Prednizon; normalde aktif olmayan bir steroid maddedir. Karaciğerde prednizolona çevrilmek zorundadır. Prednizolona çevirme karaciğer hastalarında zor olacağından bunlarda tercih edilmemesi gerekir. Prednizon artrit, astım, bronşit, bazı cilt alerjik reaksiyonları, ülseratif kolit, kron gibi birçok otoimmün hastalıkta kullanılabilen bir steroiddir.
Remicade (infliximab); Enjekte edilebilen TNF alfa blokeri bir ajandır. İnflamasyonu azaltmak amacı ile kullanılabilir.
Sulfasalazin; 5 aminosalisilik asit ve sulfapiridinden oluşan bir moleküldir. Direk alındığı zaman bir etkisizdir. Bağırsakta bakteriler tarafından ikiye ayrılması gerekmektedir. Bu iki parça 5 aminosalisilik asit ve sulfapiridindir. Bunlardan hangisi antiinflamatuar etkiye sahiptir tartışma konusudur. Ancak 5 aminosalisilik asitin (5 ASA) antiinflamatuar etkisi artık kabul edilmektedir.
Cellcept; bu ilaç içinde ingredient olarak mikofenolatmofetil içerir. Bu immünsupresan ajan grubundan bir ilaçtır. Organ transplantasyonlarında rejeksiyonu engellemek için kullanılan immün baskılayıcı ajanlar arasındadır.
Talidomid; normalde cüzzam (mycobacterium leprae) hastalığında kullanılan bir ilaçtır. Mycobacterium lepraeye karşı immün sistemde bazı değişiklikler yaparak lepraedeki cilt reaksiyonlarının oluşmasını engellemektedir. Bir nevi immün baskılayıcı etki göstermektedir. Tam etkilenmemekle birlikte değişik hastalıklarda kullanılmaktadır. Bunlardan bir tanesi ise HIV enfeksiyonudur.
Trental (pentoksifilin);özellikle arterlerde kanın akışkanlığını arttıran, kolaylaştıran bir maddedir. Kanın kolay akması sayesinde dokulara daha kolay oksijen sağlanacaktır. Behçet hastalığıda bir vaskülittir ve damar içerisinde akışkanlıkla ilgili sorunlar yaşanmaktadır.
Kombinasyon tedavileri; Siklosporinle beraber azotioprin beraber kullanılabilir. Sık kullanılan başka bir kombinasyon ise prednizonla beraber diğer immünsupresan ajanlardır. Özellikle imuran, prednisolonla sık beraber kullanılır.
Behçet hastalığında istirahat ve egzersiz
Hastalara akut alevlenmeler sırasında dinlenmesi ancak yakınmalar geçer geçmez hastalara yüzme ve yürüme gibi orta dereceli egzersizler önerilir. Bu sayede Behçet hastaları eklemlerinin daha güçlü ve esnek olmasını sağlayabilirler.
İNFEX 200 MG 20 FİLM TABLET
İlaç Formülü
Sefpodoksim proksetil
İlacın Farmakolojik Özellikleri
Bilgi yok!
İlacın Endikasyonları - Kullanılması Gereken Durumlar
Alt solunum yolu enfeksiyonlarında (kronik bronşit, toplumda kazanılmış pnömoni, zatürree, kronik bronşitin akut bakteriyel alevlenmesi): Hastalık nedeni organizmalar Streptococcus pnemoniae, Haemophilus influenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil), Moxarella (Branhamelia) catarrhalis. Üst solunum yolları enfeksiyonlarında (farenjit, bademcik iltihaplanması, akut orta kulak iltihabı, akut maksillar sinüzit): Hastalık nedeni organizmalar Streptococcus pyogenes, Haemophilus influenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil), Streptococcus pneumoniae (penisilin dirençli suşlar hariç), Moxarella (Branhamella) catarrhalis (beta laktamaz üreten suşlar dahil). Seksüel yolla bulaşan hastalıklarda (akut komplike olmayan üreteral ve servikal gonore): Hastalık nedeni organizma Neisseria gonorrheae (penisilinaz üreten suşlar dahil). Kadınlarda görülen akut komplike olmayan ano-rektal enfeksiyonlarda: Hastalık nedeni organizma Neisseria gonorrheae (penisilinaz üreten suşlar dahil). Üriner enfeksiyonlarda (sistit): Hastalık nedeni organizmalar Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae, Proteus mirabilis, Staphylococcus saprophyticus. Cilt ve cilt eklentileri enfeksiyonları: Hastalık nedeni organizmalar Staphylococcus aureus (penisilinaz üreten suşlar dahil), Streptococcus pyogenes.
İlacın Kontrendikasyonları - Kullanılmaması Gereken Durumlar
Sefpodoksim'e ya da sefalosporin grubu antibiotiklerden herhangi birine bilinen bir alerjisi olan hastalarda kontrendikedir.
Uyarılar
Penisiline karşı alerjisi olan hastalarda, sefpodoksime karşı da alerjik reaksiyonlar gözlenebilir. Böyle bir durumda ilaç kullanımına devam edilmemelidir. Yalancı membran koliti sefpodoksim dahil pek çok antibakteriyel ajanda tespit edilmiş ve hayati tehlike oluşturabileceği gözlenmiştir. Bu yüzden antibakteriyel ajan kullanımına bağlı olarak diyare görülen hastalarda, bu teşhis göz önünde bulundurulmalıdır. Antibiyotik kullanan ve yalancı membran koliti olan hastalarda, özel önlem göstererek kullanılmalıdır. Orta ve ciddi şiddetteki etkilerde, sıvı ve elektrolit, protein sağlanması ve C.difficile'ye karşı oral antibakteriyel ilaç tedavisi düşünülmelidir. Gebelik kategorisi B'dir. Anneye sağlanacak yararın, fetüs üzerinde potansiyel zararından daha fazla olacağına inanılıyorsa kullanılmalıdır. Sefpodoksim anne sütüne geçer. Eğer bebeklerde ciddi reaksiyonlar gözlenirse, ilacın anneye yararı göz önünde bulundurularak alımına karar verilir.
İlacın Yan Etkileri
%1'den az oranda görülen yan etkiler: Mantar enfeksiyonları, abdominal distansiyon, keyifsizlik, asteni, ateş, göğüs ve sırt ağrısı, üşüme, genel ağrı, anormal mikrobiyolojik test sonuçları, moniliyazis, alerjik reaksiyonlar, yüz ödemi, apse, bakteriyel enfeksiyonlar, parazit enfeksiyonları, lokal ağrı, ödem, konjestif kalp yetmezliği, migren, çarpıntı, vazodilasyon, hematom, hipotansiyon, hipertansiyon, kusma, hazımsızlık, ağız kuruluğu, midede gaz, iştah azalması, anoreksi, kabızlık, oral moniliyazis, gastrit, ağız ülseri, gastrointestinal bozukluklar, rektal bozukluklar, diş ve dilde bozukluk, susama, oral lezyonlar, boğaz kuruluğu diş ağrısı, idrar yapmada zorluk, anemi, su kaybı, periferal ödem, kilo alma, miyalji, baş dönmesi, sersemlik, uykusuzluk, anksiyete, sinirlilik, titreme, serebral enfarktüs, konsantrasyon güçlüğü, kabus görme, konfüzyon, parestezi, astım, öksürük, epistakis, rinit, bronşit, dispne, plevral efüzyon, pnömoni, sinüzit, hırıltılı soluma, ürtiker, döküntü, prürit, terleme, makülopapüler döküntü, mantar dermatiti, deskuamasyon, cilt kuruluğu, saç dökülmesi, güneş yanığı, vesikülobülloz döküntü, tat almada değişim, tat kaybı, gözde tahriş, kulak çınlaması, üriner enfeksiyonlar, hematüri, metroraji, disüri, sık idrara çıkma, penil enfeksiyon, proteinüri, vajinal ağrı, noktüri. Çift doz alımına bağlı olarak %1'den çok görülen yan etkiler: Diyare, mide bulantısı, vajinal mantar enfeksiyonları, abdominal ağrı, deri döküntüsü, baş ağrısı, kusma, göğüs ağrısı, hipotansiyon, mantar deri enfeksiyonu, deri pullanması ve dökülmesi, menstural düzensizlik, genital kaşıntı, mide ve barsak gazı, salyada azalma, yalancı membran koliti, anafilaktik şok, iştah azalması, keyifsizlik, ateş, anksiyete, uykusuzluk, bitkinlik, baş dönmesi, kabus görme, yorgunluk, öksürük, epistaksis, tad duyusu azalması, göz kaşıntısı, kulak çınlaması. Tek doz alımına bağlı olarak %1'den çok görülen yan etkiler: Diyare, mide bulantısı. Tek doz alımına bağlı olarak %1'den az görülen yan etkiler: Baş dönmesi, baş ağrısı, senkop, deri döküntüsü, vajinit, abdominal ağrı, anksiyete.
İlacın Etkileşimleri
Antasitlerin (sodyum bikarbonat ve alüminyum hidroksit) yüksek doz uygulaması veya H 2 blokerleri plazma doruk seviyelerini, sırasıyla, %24 ile %42 ve absorpsiyon süresini %27 ile %32 azaltır. Bu medikasyonlar ile absorpsiyon oranı değişmemektedir. Oral antikolinerjikler (propantelin gibi) doruk plazma seviyelerini (T maks da %47 artma) geciktirir, ancak absorpsiyon miktarını (EAA) etkilemez. Diğer beta laktam antibiyotiklerle olduğu gibi, sefpodoksim'in böbreklerden salgılanması probenesidle inhibe edilmiştir ve EAA'da yaklaşık %31 artış ve sefpodoksim plazma seviyelerini gösteren dorukta %20 artışla sonuçlanmıştır. Sefpodoksim proksetil yalnız verildiğinde, nefrotoksisite gözlenmemesine rağmen, sefpodoksim proksetil nefrotoksik potansiyeli bilinen bileşiklerle verildiğinde böbrek fonksiyonun kontrol edilmesi önerilir.
İlacın Kullanılışı ve Dozu
Yetişkinler (13 yaş ve yukarısı): Toplumda kazanılmış akut pnömoni: Günlük toplam doz 400 mg, 12 saatte bir 200 mg, 14 gün. Kronik bronşitin akut bakteriyel alevlenmesi: Günlük toplam doz 400 mg, 12 saatte bir 200 mg, 10 gün. Komplike olmayan gonore (kadın ve erkek) ve rektal gonococcal enfeksiyonlar (kadın): Günlük toplam doz 200 mg, tek doz. Deri ve deri eklentileri: Günlük toplam doz 800 mg, 12 saatte bir 400 mg, 7-14 gün. Farenjit ve/veya bademcik iltihabı: Günlük toplam doz 200 mg, 12 saatte bir 100 mg, 5-10 gün. Komplike olmayan idrar yolları enfeksiyonu: Günlük toplam doz 200 mg, 12 saatte bir 100 mg, 7 gün. Yeni doğan 5 aylık bebeklerde güvenliliği ve yararlılığı belirtilmemiştir.
Sefpodoksim proksetil
İlacın Farmakolojik Özellikleri
Bilgi yok!
İlacın Endikasyonları - Kullanılması Gereken Durumlar
Alt solunum yolu enfeksiyonlarında (kronik bronşit, toplumda kazanılmış pnömoni, zatürree, kronik bronşitin akut bakteriyel alevlenmesi): Hastalık nedeni organizmalar Streptococcus pnemoniae, Haemophilus influenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil), Moxarella (Branhamelia) catarrhalis. Üst solunum yolları enfeksiyonlarında (farenjit, bademcik iltihaplanması, akut orta kulak iltihabı, akut maksillar sinüzit): Hastalık nedeni organizmalar Streptococcus pyogenes, Haemophilus influenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil), Streptococcus pneumoniae (penisilin dirençli suşlar hariç), Moxarella (Branhamella) catarrhalis (beta laktamaz üreten suşlar dahil). Seksüel yolla bulaşan hastalıklarda (akut komplike olmayan üreteral ve servikal gonore): Hastalık nedeni organizma Neisseria gonorrheae (penisilinaz üreten suşlar dahil). Kadınlarda görülen akut komplike olmayan ano-rektal enfeksiyonlarda: Hastalık nedeni organizma Neisseria gonorrheae (penisilinaz üreten suşlar dahil). Üriner enfeksiyonlarda (sistit): Hastalık nedeni organizmalar Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae, Proteus mirabilis, Staphylococcus saprophyticus. Cilt ve cilt eklentileri enfeksiyonları: Hastalık nedeni organizmalar Staphylococcus aureus (penisilinaz üreten suşlar dahil), Streptococcus pyogenes.
İlacın Kontrendikasyonları - Kullanılmaması Gereken Durumlar
Sefpodoksim'e ya da sefalosporin grubu antibiotiklerden herhangi birine bilinen bir alerjisi olan hastalarda kontrendikedir.
Uyarılar
Penisiline karşı alerjisi olan hastalarda, sefpodoksime karşı da alerjik reaksiyonlar gözlenebilir. Böyle bir durumda ilaç kullanımına devam edilmemelidir. Yalancı membran koliti sefpodoksim dahil pek çok antibakteriyel ajanda tespit edilmiş ve hayati tehlike oluşturabileceği gözlenmiştir. Bu yüzden antibakteriyel ajan kullanımına bağlı olarak diyare görülen hastalarda, bu teşhis göz önünde bulundurulmalıdır. Antibiyotik kullanan ve yalancı membran koliti olan hastalarda, özel önlem göstererek kullanılmalıdır. Orta ve ciddi şiddetteki etkilerde, sıvı ve elektrolit, protein sağlanması ve C.difficile'ye karşı oral antibakteriyel ilaç tedavisi düşünülmelidir. Gebelik kategorisi B'dir. Anneye sağlanacak yararın, fetüs üzerinde potansiyel zararından daha fazla olacağına inanılıyorsa kullanılmalıdır. Sefpodoksim anne sütüne geçer. Eğer bebeklerde ciddi reaksiyonlar gözlenirse, ilacın anneye yararı göz önünde bulundurularak alımına karar verilir.
İlacın Yan Etkileri
%1'den az oranda görülen yan etkiler: Mantar enfeksiyonları, abdominal distansiyon, keyifsizlik, asteni, ateş, göğüs ve sırt ağrısı, üşüme, genel ağrı, anormal mikrobiyolojik test sonuçları, moniliyazis, alerjik reaksiyonlar, yüz ödemi, apse, bakteriyel enfeksiyonlar, parazit enfeksiyonları, lokal ağrı, ödem, konjestif kalp yetmezliği, migren, çarpıntı, vazodilasyon, hematom, hipotansiyon, hipertansiyon, kusma, hazımsızlık, ağız kuruluğu, midede gaz, iştah azalması, anoreksi, kabızlık, oral moniliyazis, gastrit, ağız ülseri, gastrointestinal bozukluklar, rektal bozukluklar, diş ve dilde bozukluk, susama, oral lezyonlar, boğaz kuruluğu diş ağrısı, idrar yapmada zorluk, anemi, su kaybı, periferal ödem, kilo alma, miyalji, baş dönmesi, sersemlik, uykusuzluk, anksiyete, sinirlilik, titreme, serebral enfarktüs, konsantrasyon güçlüğü, kabus görme, konfüzyon, parestezi, astım, öksürük, epistakis, rinit, bronşit, dispne, plevral efüzyon, pnömoni, sinüzit, hırıltılı soluma, ürtiker, döküntü, prürit, terleme, makülopapüler döküntü, mantar dermatiti, deskuamasyon, cilt kuruluğu, saç dökülmesi, güneş yanığı, vesikülobülloz döküntü, tat almada değişim, tat kaybı, gözde tahriş, kulak çınlaması, üriner enfeksiyonlar, hematüri, metroraji, disüri, sık idrara çıkma, penil enfeksiyon, proteinüri, vajinal ağrı, noktüri. Çift doz alımına bağlı olarak %1'den çok görülen yan etkiler: Diyare, mide bulantısı, vajinal mantar enfeksiyonları, abdominal ağrı, deri döküntüsü, baş ağrısı, kusma, göğüs ağrısı, hipotansiyon, mantar deri enfeksiyonu, deri pullanması ve dökülmesi, menstural düzensizlik, genital kaşıntı, mide ve barsak gazı, salyada azalma, yalancı membran koliti, anafilaktik şok, iştah azalması, keyifsizlik, ateş, anksiyete, uykusuzluk, bitkinlik, baş dönmesi, kabus görme, yorgunluk, öksürük, epistaksis, tad duyusu azalması, göz kaşıntısı, kulak çınlaması. Tek doz alımına bağlı olarak %1'den çok görülen yan etkiler: Diyare, mide bulantısı. Tek doz alımına bağlı olarak %1'den az görülen yan etkiler: Baş dönmesi, baş ağrısı, senkop, deri döküntüsü, vajinit, abdominal ağrı, anksiyete.
İlacın Etkileşimleri
Antasitlerin (sodyum bikarbonat ve alüminyum hidroksit) yüksek doz uygulaması veya H 2 blokerleri plazma doruk seviyelerini, sırasıyla, %24 ile %42 ve absorpsiyon süresini %27 ile %32 azaltır. Bu medikasyonlar ile absorpsiyon oranı değişmemektedir. Oral antikolinerjikler (propantelin gibi) doruk plazma seviyelerini (T maks da %47 artma) geciktirir, ancak absorpsiyon miktarını (EAA) etkilemez. Diğer beta laktam antibiyotiklerle olduğu gibi, sefpodoksim'in böbreklerden salgılanması probenesidle inhibe edilmiştir ve EAA'da yaklaşık %31 artış ve sefpodoksim plazma seviyelerini gösteren dorukta %20 artışla sonuçlanmıştır. Sefpodoksim proksetil yalnız verildiğinde, nefrotoksisite gözlenmemesine rağmen, sefpodoksim proksetil nefrotoksik potansiyeli bilinen bileşiklerle verildiğinde böbrek fonksiyonun kontrol edilmesi önerilir.
İlacın Kullanılışı ve Dozu
Yetişkinler (13 yaş ve yukarısı): Toplumda kazanılmış akut pnömoni: Günlük toplam doz 400 mg, 12 saatte bir 200 mg, 14 gün. Kronik bronşitin akut bakteriyel alevlenmesi: Günlük toplam doz 400 mg, 12 saatte bir 200 mg, 10 gün. Komplike olmayan gonore (kadın ve erkek) ve rektal gonococcal enfeksiyonlar (kadın): Günlük toplam doz 200 mg, tek doz. Deri ve deri eklentileri: Günlük toplam doz 800 mg, 12 saatte bir 400 mg, 7-14 gün. Farenjit ve/veya bademcik iltihabı: Günlük toplam doz 200 mg, 12 saatte bir 100 mg, 5-10 gün. Komplike olmayan idrar yolları enfeksiyonu: Günlük toplam doz 200 mg, 12 saatte bir 100 mg, 7 gün. Yeni doğan 5 aylık bebeklerde güvenliliği ve yararlılığı belirtilmemiştir.
Etiketler:
İNFEX 200 MG 20 FİLM TABLET
25.05.2009
PROZAC 20 MG 70 ML LİKİT ( Antidepresan )
İlaç Formulü
20mg Fluoksetin hcl Kapsül
Endikasyonları
Prozac depresyonunve buna eşlik eden anksiyetinin, ayrıca bulimia nervoza ve obsesif-kompülsif hstalık tedavisinde endikedir.
Kontrendikasyonları
Fruoksetine karşı aşırı duyarlılığı olanlarda kontrendikedir.
Uyarılar / Önlemler
Fluoksetin ile yapılan çalışmalarda %4 oranında döküntü ve /veya ürtiker görülmüştür. Nadirde olsa döküntü görülen hastalarda karaciğer, böbrek ve akciğerlerle de ilgili olabilen ciddi sistematik olaylar gelişebileceğinden alternatif etyolojisi bilinmeyen ya da benzer bir allarjik bulgu durumunda fluoksetin uygulaması durdurulmalıdır.Fluoksetin ile tedavi edilen hastaların %10-15'inde anksiyete, sinirlilik ve uykusuzluk görülmüş, %5 bu etkiler nedeniyle tedaviyi bırakmıştır.
Fluoksetin özellikle normal kilonun altındaki depresyonlu bireylerde belirgin kilo kaybına neden olabilir. Klinik çalışmalarda fluksetin ile tedavi edilen hastaların %1 kadarında hipomani ya da mani görüldüğü bildirilmiştir.
Birçok antidepresan alkole bağlı MSS depresyonunu arttırır. Bu nedenle diğer psikoaktif ilaçlarda olduğu gibi Prozac'ın alkolle birlikte kullanımı önerilmemektedir.
Fluoksetin ile tedavi edilmekte olan 6000'den fazla hasta arasından 12 hastada konvülsiyon izlenmiştir. Fluoksetin nöbet hikayesi olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.
İntihar etme riski yüksek olan hastalar tedavi başlangıcında yakından izlenmeli; aşırı dıoz alma olasılığını azaltmak için reçeteye yazılan miktar en azda tutulmalıdır. Dozda yapılacak değişiklikler plazmaya ancak bir kaç hafta sonra yansır.
Depresyonun yanı sıra sistematik hastalığı da bulunan hastalarda fluoksatin kullanımıyla ilgili yeterli veri bulunmadığından böyle hastalarda dikkatli olunmalıdır. Merkezi sinir sistemiyle ilgilidiğer bir ilacıda almakta olan hastalarda dikkatli olunmalıdır. Fluoksetin miyokardiyel enfarktüs ya da anstabl kalp rahatsızlığı geçirmiş bireylerdeki emniyeti araştırılmamıştır. Karaciğer yetmezliğinde fluoksetin norfiuoksetin atılım yarılanma süreleri uzayacağından sirozlu hastalarda doz azaltılmalı ya da doz aralığı uzatılmalıdır.
Fluoksatinin ciddi böbrak yetmezliği olanlarda kullanımıyla ilgili bilgilr kısıtlı olduğundan böyle hastalarda dikkatli olunmalıdır.
Fluoksetin glisemik kontrolü etkileyebilir, fluoksetin uygulanan diabetli hastalarda antidiabetik ajan dozu ayarlanmalıdır.
Psikoaktif ilaçlar düşünme, karar verme ve motor becerileri etkileyebileceklerinden hastalar otomobil ve tehlikeli makine kullanma yönünden uyarılmalıdır.
Fluoksetin kullanan bazı hastalarda, özellikle yaşlılar, diüretik kullananlar ve volüm eksikliği bulunanlarda ilacın bırakılmasıyla ortadan kalkan hiponatremi görülmüştür. Fluoksetin ile bağlantısı kesin olarak bilinmemekle berber,Prozac tedavisindeki bazı hastalarda trombosit fonksiyonunun değiştiği ve/veya laboratuar testlerinde anormal sonuçlar alındığı kaydedilmiştir.
Hamilelerde emniyeti kanıtlanmadığından hamile kadınlarda gerekmedikçe kullanılmamalıdır. Çocuklarda güvenirliliği ve faydası kanıtlanmamıştır. Fluoksatinin yaşlı hastalarda kullanımı sistematik olarak araştırılmamıştır.
Yan Etkiler
Fluoksetin ile yapılan plasebo-kontrollü klinik çalışmalarda hastalarda görüldüğü kaydedilen yan etkiler şunlardır. Sinir Sistemi: baş ağrısı, sinirlilik, uykusuzluk, sersemlik, anksiyete, titreme, baş dönmesi, yorgunluk libido azalması. Sindirim sistemi: bulantı diyare ağız kuruluğu, anoreksi, disepsi, kabızlık karın ağrısı, kusma, tat değişikliği. Deri: terleme, döküntü, kaşıntı. Genel: asteni, viral enfeksiyon, bacak ağrısı, görme bozukluğu, ateş. Solunum sistemi: üst solunum yolu enfeksiyonu, farenjit, nazal konjesyon, flu-like sendrom. Ürojenital sistem: seksüel disfonksiyon, sık idrara çıkma. Kardiyovasküler: ateş basması.
Etkileşimler
Fluoksetin MAO inhibitörleri ile birlikte uygulanmamalıdır. Triptofan ile birlikte kullanımı ajitasyon, huzursuzluk ve gastrointestinal bozukluğa yol açabilir. Bazı hastalarda birlikte kullanılan dizepamin yarılanma süresi uzayabilir. Fluoksetinin lityum ile birlikte kullanımı lityum düzeylerinde değişikliğe yol açabilir. Diğer antidepresanlarla kullanımı bu ajanların daha önce stabil olan kan düzeylerinin iki katının üstüne çıkmasına yol açabilir. Yüksek oranda proteine bağlanan ilaçların fluoksetin ile aynı zamanda kullanımlarında dikkatli olunmalıdır. Fluoksatin'in santral sinir sistemini aktive eden diğer ilaçlarla birlikte kullanımısistematik olarak araştırılmamıştır.
Dozu Kullanma
Depresyon ve buna bağlı anksiyete için doz sabahları 20 mg. Prozac günde 20-80 mg dozuna da kullanılmıştır ama çok büyük bir bölümü 20 mg'dan fazlasına ihtiyaç duymaz. Haftalarca süren tedaviden sonra klinik düzelme sağlnmazsa doz arttırılabilir. Arttırma her defasında 20 mg olarak gerçekleştirilir ve günlük doz sabahları ve öğlenden sonraları 2 kısma bölünerek alınır. Buşimia nevrozda doz 60mg'dır. Obsesif-kompülsife'de 20-60 mg'dır. Bütün tedavilerde günlük maksimal doz 80mg'dır. Renal ya da hepetik disfonksiuonu olanlarda doz azaltılmalı ya da daha seyrek verilmelidir. dopz değişiklikleri doktor denetiminde gerçekleştirilmnelidir.
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 12 YTL
20mg Fluoksetin hcl Kapsül
Endikasyonları
Prozac depresyonunve buna eşlik eden anksiyetinin, ayrıca bulimia nervoza ve obsesif-kompülsif hstalık tedavisinde endikedir.
Kontrendikasyonları
Fruoksetine karşı aşırı duyarlılığı olanlarda kontrendikedir.
Uyarılar / Önlemler
Fluoksetin ile yapılan çalışmalarda %4 oranında döküntü ve /veya ürtiker görülmüştür. Nadirde olsa döküntü görülen hastalarda karaciğer, böbrek ve akciğerlerle de ilgili olabilen ciddi sistematik olaylar gelişebileceğinden alternatif etyolojisi bilinmeyen ya da benzer bir allarjik bulgu durumunda fluoksetin uygulaması durdurulmalıdır.Fluoksetin ile tedavi edilen hastaların %10-15'inde anksiyete, sinirlilik ve uykusuzluk görülmüş, %5 bu etkiler nedeniyle tedaviyi bırakmıştır.
Fluoksetin özellikle normal kilonun altındaki depresyonlu bireylerde belirgin kilo kaybına neden olabilir. Klinik çalışmalarda fluksetin ile tedavi edilen hastaların %1 kadarında hipomani ya da mani görüldüğü bildirilmiştir.
Birçok antidepresan alkole bağlı MSS depresyonunu arttırır. Bu nedenle diğer psikoaktif ilaçlarda olduğu gibi Prozac'ın alkolle birlikte kullanımı önerilmemektedir.
Fluoksetin ile tedavi edilmekte olan 6000'den fazla hasta arasından 12 hastada konvülsiyon izlenmiştir. Fluoksetin nöbet hikayesi olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.
İntihar etme riski yüksek olan hastalar tedavi başlangıcında yakından izlenmeli; aşırı dıoz alma olasılığını azaltmak için reçeteye yazılan miktar en azda tutulmalıdır. Dozda yapılacak değişiklikler plazmaya ancak bir kaç hafta sonra yansır.
Depresyonun yanı sıra sistematik hastalığı da bulunan hastalarda fluoksatin kullanımıyla ilgili yeterli veri bulunmadığından böyle hastalarda dikkatli olunmalıdır. Merkezi sinir sistemiyle ilgilidiğer bir ilacıda almakta olan hastalarda dikkatli olunmalıdır. Fluoksetin miyokardiyel enfarktüs ya da anstabl kalp rahatsızlığı geçirmiş bireylerdeki emniyeti araştırılmamıştır. Karaciğer yetmezliğinde fluoksetin norfiuoksetin atılım yarılanma süreleri uzayacağından sirozlu hastalarda doz azaltılmalı ya da doz aralığı uzatılmalıdır.
Fluoksatinin ciddi böbrak yetmezliği olanlarda kullanımıyla ilgili bilgilr kısıtlı olduğundan böyle hastalarda dikkatli olunmalıdır.
Fluoksetin glisemik kontrolü etkileyebilir, fluoksetin uygulanan diabetli hastalarda antidiabetik ajan dozu ayarlanmalıdır.
Psikoaktif ilaçlar düşünme, karar verme ve motor becerileri etkileyebileceklerinden hastalar otomobil ve tehlikeli makine kullanma yönünden uyarılmalıdır.
Fluoksetin kullanan bazı hastalarda, özellikle yaşlılar, diüretik kullananlar ve volüm eksikliği bulunanlarda ilacın bırakılmasıyla ortadan kalkan hiponatremi görülmüştür. Fluoksetin ile bağlantısı kesin olarak bilinmemekle berber,Prozac tedavisindeki bazı hastalarda trombosit fonksiyonunun değiştiği ve/veya laboratuar testlerinde anormal sonuçlar alındığı kaydedilmiştir.
Hamilelerde emniyeti kanıtlanmadığından hamile kadınlarda gerekmedikçe kullanılmamalıdır. Çocuklarda güvenirliliği ve faydası kanıtlanmamıştır. Fluoksatinin yaşlı hastalarda kullanımı sistematik olarak araştırılmamıştır.
Yan Etkiler
Fluoksetin ile yapılan plasebo-kontrollü klinik çalışmalarda hastalarda görüldüğü kaydedilen yan etkiler şunlardır. Sinir Sistemi: baş ağrısı, sinirlilik, uykusuzluk, sersemlik, anksiyete, titreme, baş dönmesi, yorgunluk libido azalması. Sindirim sistemi: bulantı diyare ağız kuruluğu, anoreksi, disepsi, kabızlık karın ağrısı, kusma, tat değişikliği. Deri: terleme, döküntü, kaşıntı. Genel: asteni, viral enfeksiyon, bacak ağrısı, görme bozukluğu, ateş. Solunum sistemi: üst solunum yolu enfeksiyonu, farenjit, nazal konjesyon, flu-like sendrom. Ürojenital sistem: seksüel disfonksiyon, sık idrara çıkma. Kardiyovasküler: ateş basması.
Etkileşimler
Fluoksetin MAO inhibitörleri ile birlikte uygulanmamalıdır. Triptofan ile birlikte kullanımı ajitasyon, huzursuzluk ve gastrointestinal bozukluğa yol açabilir. Bazı hastalarda birlikte kullanılan dizepamin yarılanma süresi uzayabilir. Fluoksetinin lityum ile birlikte kullanımı lityum düzeylerinde değişikliğe yol açabilir. Diğer antidepresanlarla kullanımı bu ajanların daha önce stabil olan kan düzeylerinin iki katının üstüne çıkmasına yol açabilir. Yüksek oranda proteine bağlanan ilaçların fluoksetin ile aynı zamanda kullanımlarında dikkatli olunmalıdır. Fluoksatin'in santral sinir sistemini aktive eden diğer ilaçlarla birlikte kullanımısistematik olarak araştırılmamıştır.
Dozu Kullanma
Depresyon ve buna bağlı anksiyete için doz sabahları 20 mg. Prozac günde 20-80 mg dozuna da kullanılmıştır ama çok büyük bir bölümü 20 mg'dan fazlasına ihtiyaç duymaz. Haftalarca süren tedaviden sonra klinik düzelme sağlnmazsa doz arttırılabilir. Arttırma her defasında 20 mg olarak gerçekleştirilir ve günlük doz sabahları ve öğlenden sonraları 2 kısma bölünerek alınır. Buşimia nevrozda doz 60mg'dır. Obsesif-kompülsife'de 20-60 mg'dır. Bütün tedavilerde günlük maksimal doz 80mg'dır. Renal ya da hepetik disfonksiuonu olanlarda doz azaltılmalı ya da daha seyrek verilmelidir. dopz değişiklikleri doktor denetiminde gerçekleştirilmnelidir.
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 12 YTL
Etiketler:
PROZAC 20 MG 70 ML LİKİT - Antidepresan
MINOSET PLUS 30 TABLET
İlaç Formulü
- Şurup: 1 ölçek (5 ml) 150 mg parasetamol; - Tablet: 500 mg parasetamol içerir.
Endikasyonları
Minoset hafif ve orta derecede ağrı kesici ve ateş düşürücü etki gösterir. Baş ve diş ağrıları, miyalji, nevralji, tüm müsküloskeletal ve tonsilektomi ağrılarında analjezik; soğuk algınlığı, influenza ve diğer bakteriyel ve viral enfeksiyonlarda ise hem analjezik hem de antipiretik etki gösterir.
Kontrendikasyonları
Parasetamole karşı aşırı duyarlılık ve karaciğer hastalığı.
Uyarılar / Önlemler
Anemili veya kardiyak, pulmoner, renal ya da hepatik hastalıkları olan kişilerde doktor kontrolü olmadan kullanılmamalıdır.
Yan Etkiler
Parasetamol nadiren alerjik ve aşırı duyarlılık reaksiyonlarına ve makülopapüler döküntülere neden olabilir. Ilaç kesildiğinde ortadan kalkar.
Etkileşimler
Tedavi dozunda etkileşim belirlenememiştir.
Dozu Kullanma
- Şurup: 1 yaşından küçük çocuklarda: Günde 3-4 defa 1/2 -1 ölçek; 1-5 yaş arası çocuklarda: Günde 3-4 defa 1 - 1½ ölçek; 6-12 yaş arası çocuklarda: Günde 3-4 defa 1½ - 3 ölçek Doz çocuğun yaşına ve kilosuna göre ayarlanmalıdır. Her 6 saatte bir 60 mg/kg/gün hesabıyla yani herbiri 15 mg/kg olarak 4 defada verilmelidir. Minoset pediatrik şurup bir bardak suya, süte veya meyve suyuna karıştırılarak da içilebilir. - Tablet: Günde 3-4 defa; erişkinlerde 1-2 tablet; 9-12 yaş arası 1 tablet; 6-9 yaş arası ½ tablet Doz Aşımı: Ilacın toksik dozlarda alımından sonraki 2-3 saat içinde bulantı, kusma, karın ağrıları oluşur. Ilaç henüz alınmışsa, Ipeka şurup ile kusturma veya gastrik aspirasyon ve lavaj yapılmalıdır. Antidot olarak 16 saat içinde asetil sistein veya metionin verilmelidir.
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 4.75 YTL
- Şurup: 1 ölçek (5 ml) 150 mg parasetamol; - Tablet: 500 mg parasetamol içerir.
Endikasyonları
Minoset hafif ve orta derecede ağrı kesici ve ateş düşürücü etki gösterir. Baş ve diş ağrıları, miyalji, nevralji, tüm müsküloskeletal ve tonsilektomi ağrılarında analjezik; soğuk algınlığı, influenza ve diğer bakteriyel ve viral enfeksiyonlarda ise hem analjezik hem de antipiretik etki gösterir.
Kontrendikasyonları
Parasetamole karşı aşırı duyarlılık ve karaciğer hastalığı.
Uyarılar / Önlemler
Anemili veya kardiyak, pulmoner, renal ya da hepatik hastalıkları olan kişilerde doktor kontrolü olmadan kullanılmamalıdır.
Yan Etkiler
Parasetamol nadiren alerjik ve aşırı duyarlılık reaksiyonlarına ve makülopapüler döküntülere neden olabilir. Ilaç kesildiğinde ortadan kalkar.
Etkileşimler
Tedavi dozunda etkileşim belirlenememiştir.
Dozu Kullanma
- Şurup: 1 yaşından küçük çocuklarda: Günde 3-4 defa 1/2 -1 ölçek; 1-5 yaş arası çocuklarda: Günde 3-4 defa 1 - 1½ ölçek; 6-12 yaş arası çocuklarda: Günde 3-4 defa 1½ - 3 ölçek Doz çocuğun yaşına ve kilosuna göre ayarlanmalıdır. Her 6 saatte bir 60 mg/kg/gün hesabıyla yani herbiri 15 mg/kg olarak 4 defada verilmelidir. Minoset pediatrik şurup bir bardak suya, süte veya meyve suyuna karıştırılarak da içilebilir. - Tablet: Günde 3-4 defa; erişkinlerde 1-2 tablet; 9-12 yaş arası 1 tablet; 6-9 yaş arası ½ tablet Doz Aşımı: Ilacın toksik dozlarda alımından sonraki 2-3 saat içinde bulantı, kusma, karın ağrıları oluşur. Ilaç henüz alınmışsa, Ipeka şurup ile kusturma veya gastrik aspirasyon ve lavaj yapılmalıdır. Antidot olarak 16 saat içinde asetil sistein veya metionin verilmelidir.
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 4.75 YTL
Etiketler:
MINOSET PLUS 30 TABLET
24.05.2009
Ruh ve akıl sağlığımızı geliştirmek
İyi ruh ve akıl sağlığıyla ne kasdedilmektedir?
İyi akıl ve ruh sağlığı sahip olmaktan ziyade, yaptığınız şeylerdir. Akıl ve ruhasal olarak sağlıklı olmak için kendinize değer vermeli ve kendinizi kabul etmelisiniz. Bunun için de,
* Kendinize bakmalı ve kendinize önem vermelisiniz. Kendizden nefret etmemeli, kendinizi sevmelisiniz. Vücut sağlığınıza önem vermelisiniz.
* sağlıklı yemeli, iyi uyumalı, ekzersiz yapmalı ve hayatın tadını çıkarmalısınız
* Kendinizi kendiniz olduğunuz için değerli hissetmelisiniz. Varlığınızı kanıtlamak zorunda değilsiniz, zaten varsınız.
* Kendinizi akılcı yollardan yargılamalısınız. Kendinize, ’Yaptığım herşeyde mükemmel olmalıyım’ gibi, imkansız hedefler seçmemeli ve bu hedeflere ulaşamadığınız zaman kendinizi cezalandırmamalısınız.
Eğer kendinizi önemsemez ve kabul etmezseniz, herzaman başkalarının sizi reddedeceğinden korkarsınız. İnsanların ne kadar kabul edilemez olduğunuzu anlamamaları için, onlardan uzak durur ve böylece, herzaman korku içinde ve yalnız olursunuz. Eğer kendinize değer verirseniz, insanların sizi rededeceğini düşünmezsiniz. Diğer insanlardan korkmazsınız. Açık bir insan olur ve diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurarsınız. Eğer, kendinize değer verir ve kendinizi kabul ederseniz, rahat bir insan olur ve hayatın tadını suçluluk duymadan çıkarabilirsiniz. Bir krizle karşılaştığınız zaman bunu anlar ve durum ne kadar zor olursa olsun başa çıkabilirsiniz. Vereceğimiz kararlar, kendimizi nasıl gördüğümüze bağlıdır.
Kendilerini değerli bulan ve kendilerini kabul eden kişiler hayatla başa çıkabilirler.
Neden bazı insanlar ruhsal bunalıma girerken diğerleri girmezler?
Ruhsal sağlığımızı kendimizi önemsemediğimiz ve kendimize değer vermediğimiz zaman kaybederiz. Bu da genelde, çocukluğumuzdan kaynaklanır, kötü ve sevmeye değer olmadığımızı düşünürüz (kötü olmasaydık ailemiz neden bize davrandıkları gibi davrandılar). Bu karşılaştığımız zorluklar ve felaketleri yenmemizi zorlaştırır.
Hepimiz hayatta ne olduğumuz, hayatımızın nasıl geçtiği ve nasıl olacağı, ve dünyanın nasıl bir yer olduğu hakkında farklı düşüncelerle büyürüz. Bu düşünceler hayattaki deneyimlerimize bağlıdır, ve herhangi iki insanın deneyimleri farklı olduğundan insanlar olayları farklı şekilde algılarlar. Düşüncelerimiz çevremizde olanların bir göstergesi olamaz, sadece çevremizde olduğunu düşündüğümüz şeylerin veya teorilerin bir göstergesi olabilirler. Eğer dünyanın varsaydığımız gibi bir yer olduğunu düşünerek büyürsek, büyüyünce dünyanın sandığımızdan faklı olduğunu keşfettiğimizde, hayal kırıklığına uğrarız ve büyük bir değerlendirme hatası yaptığımızı anlarız.
Beklenmedik bir felaketle karşılaştığımız zamanlarda, hayatımızın ne olduğunu düşündüğümüz ve aslında ne olduğu hakkında yaptığımız hatayı anlarız. Belkide birçok Amerikalı gibi hayatımızın güvende olduğunu düşünüyorduk ki, bir terörist saldırısı oldu. Belkide hayatımızın geri kalanını özel bir tek kişiyle geçireceğimizi düşünüyorduk ve o kişi bizi terk etti veya vefaat etti. Belki de herzaman iyi bir insan olursak bize kötü birşey olmayacağını düşünüyorduk ve başımıza kötü birşey geldi.
Her değerlendirme hatası yaptığımızda, yaptığımız herşeyden, bütün verdiğimiz kararlardan şüpheye düşmeye başlarız. Sonra da kendimizden emin olmamaya başlarız. Dayanamayacağımızı, parçalara bölündüğümüzü, yok olacağımızı hissederiz. Eğer kendimizi kabul eder ve kendimize değer verirsek, olanlardan korkmamıza rağmen bunun geçeceğini ve sorunu halledip, olayların üstesinden gelebileceğimizi biliriz. Eğer kendimize değer vermez ve olumlu düşünmezsek, mahvolmaya yaklaşmış bir insan gibi hissederiz kendimizi. Okyanusda bir damla su gibi önemsiz olduğumuzu ve yok olacağımızı hissederiz.
Mahvolacağımızı hissettiğimiz zamanalarda, bize güç verecek ve birarada tutacak bir savunmaya ihtiyacımız olur. Kendimiz hakkında ne kadar kötü hissedersek, savunmamız da o kadar çaresiz olacaktır.
Bu savunmalar,
* kendimize fiziksel olarak zarar vermek veya kendimizi aç bırakmak
* olan felaket için kendimizi suçlamak ve böylece bunalıma girmek
* korkularımızın sebebini çevremizde bulmak ve bunun dışına çıkmaya korkmak
* dış dünyaya çıkıp kendimize iş yaratmak
* herşeyi aşırı temizleme veya kontrol etme yoluyla daha güvenli hale getirrmek
* kendi iç dünyamıza kapanıp, dış dünyayı diğer insanlar gibi algılayamamak. Bu savunma mekanızmalarını bilinçli olarak seçmeyiz. Bilinsizce, kendimizi ve dünyayı nasıl görüyorsak ona uygun bir savunma mekanizması seçeriz. Örneğin, her yanlış giden şey için kendinizi suçlamaya meyilli biriyseniz, başınıza gelen felaketten dolayı kendinizi suçlayacaksınızdır.
Kaçınılmaz olarak akıl sağlığımı yitirecek miyim?
Ruh sağlığını yitirmek zorunluluk değildir. Ancak, kendimizi önemsemez ve kendimize değer vermezsek hayatın zorluklarıyla karşılaştığımızda ruh sağlığımızın bundan etkileneceğini garantileriz. Eğer kendimizle barışık olursak ve kendimiz hakkında olumlu hissedersek karşılaştığımız kayıplar karşısında bunalıma girmez, sadece üzülürüz. Ve birisi bize kötü davrandığında, kızgın olduğumuzdan dolayı suçluluk hissedeceğimiz yere sadece kızgın oluruz. Herhangi bir tehdit karşısında, olayın bizi aştığını düşünmek yerine sadece korkarız çünkü kendimizi koruyabileceğimizi ve kendimize bakabileceğimizi biliriz.
Ruh sağlığımızı etkileyen şeyler, ne kayıp, ne parasızlık, ne hastalık, ne de insanların bize kötü davranmasıdır. Ruh sağlığımızı etkileyen şeyler bizim bu kayıbı, parasızlığımızı, hastalığımızı, veya insanların bize kötü davranmalarını nasıl yorumladığımızdır.
Birçok kişinin savunma mekanizması, olayları onları en az etkileyecek şekilde yorumlamaktır. Eğer kendimizi kötü ve kabul edilemez bir şekilde görürsek, ve iyinin ödüllendirildiği kötünün cezalandırıldığı adil bir dünyada yaşadığımızı düşünürsek, bir felaketle karşılaştığımızda bu felaketi zayıflıklarımızın bir cezası olarak yorumlarız. Eğer kendimizi önemsiz ve değersiz görürsek, mutlu olma olasılığı karışısında kendimize ’Mutlu olmayı haketmedim’ deriz. Eğer başkalarından korkarsak, bize kötü davrandıklarında kendimizi savunmaya hakkımız olmadığını düşünürüz. Eğer herzaman çevremizdeki insanlara ihtiyacımız olduğunda, kendimizi sevmeye değer bulmazsak, kızgınlığımızı kendi içimize gömeriz. Diğerlerinin bizi ezmelerine izin veririz çünkü diğerleri bizi kabul etmeyecekler diye hoşnutsuzluğumuzu belli etmeyiz. Eğer, başkalarının bizi yarı yolda bırakacağını ve herşeyin kötüye gideceğini düşünürsek, hayatımızı düzeltmek için hiç bir çaba harcamayız. Ve acı çekeriz.
Bazıları başlarına gelen kötü şeyleri genlerine veya yıldızlara bağlar, çünkü o zaman başlarına gelenlerle ilgili sorumluluk almak zorunda kalmazlar. Birçok doktor, ruh sağlığını yitirmiş hastalarının acılarını bilinmedik bir gene veya biyokimyasal değişikliklere bağlarlar. Bu, bu tip doktorların psikolojik yorumlardan ziyade tıbbi yorumlara yatkın olmalarından kaynaklanır. Ancak, harcanan büyük miktarda paralara, zamana ve emeklere rağmen, ruh sağlığına sebep olan genler veya biyokimyasal değişiklikler arasında bir bağlantı bulunamamıştır.
Serotonin seviyeleri
Depresyonda olan kişilerin beyinlerinde serotonin seviyelerinin değiştiği gözlenmiştir. Ancak, bir hastalığa sebep olan olayın, hastalık ortaya çıkmadan önce meydana gelmesi gerekmektedir ve depresyondan önce ortaya çıkan bir biyokimyasal değişme gözlenmemiştir. Depresyonun beyindeki bir biyokimyasal dengesizlikten dolayı olduğunu söylemek doğru olmaz. Eğer belli bir ilaç kişiye kendini daha iyi hissettiriyorsa, bu o kişinin huzursuzluğunun, o ilacın yokluğundan kaynaklandığı anlamına gelmez. Aspirinin baş ağrısını geçirmesi, baş ağrısının aspirinin yokluğundan kaynaklandığı anlamına gelmez.
Genetik
Genelde araştırmaların depresyonun kalıtım yoluyla geçtiğini belirttiği söylenir. Ancak bunun incelenmesi, bu alanın hala sorulara açık olduğunu göstermektedir. Anne-babamızdan birçok özellik alırız, ancak bunun çoğu öğrenme yoluyladır. Ailemizden huzursuzluğa sebep olacak şekilde düşünmeyi öğrenebiliriz. Eğer anne çoğu zaman stresli ve kötümserse, çocuğu dünyanın korkunç bir yer olduğunu sanarak büyüyecektir ve böylece çocuk da stresli ve kötümser olacaktır.
Akıl ve ruh sağlığı konusunda hassassam, ne yapılabilir?
Değişebileceğinizi kabul edin. Hiçkimse aynı kalmaz, elbette siz de daha iyiye doğru gidebilirsiniz. Yapmanız gereken en önemli değişiklik, kendinizi önemsemek ve kendinize değer vermektir. Eğer hayatınızın büyük bir kısmını değersiz ve önemsiz olduğunuzu düşünerek geçirdiyseniz, bütün değer yargılarınız ve düşünceleriniz bu varsayımın üstüne kurulu olduğundan değişmek zor olacaktır.
Çare kendinize ’Kendimi çok önemli görmüyorum ama bundan sonra kendi kendimin en iyi arkadaşı olacağım. Kendime iyi davranacağım, kendime dikkat edeceğim ve kendimi aşağılamayı ve kendimi eleştirmeyi bırakacağım.’ demektir. Kendi kendinizin en iyi arkadaşıymış gibi davranmak, sonunda sizi kendi kendinizin en iyi arkadaşınız yapacaktır. Kendi kendinize nasıl konuştuğunuzun bilincinde olmalısınız. İçinizdeki sese kulak verin. İçinizdeki sesin size söylediği kötü şeyleri, eleştirileri bir kenara yazın, sonra da kendinize söyleyebileceğiniz daha olumlu, daha iyi, ve daha cesaret verici şeyler söyleyin. Örneğin, yapmanız gereken şeyleri yaparken kendi kendinize herzaman ’Başaramayacağına eminim. Yaptığın herşey gibi bunu da eline yüzüne bulaştıracaksın’ diyorsanız, bunu bir kenara yazın sonra da yanına, ’Yapabileceğinin en iyisini yapacaksın. Mükemmel olmak zorunda değilsin, çünkü hatalar öğrenmek içindir’ yazın. Sonra da bunu kendinize tekrar edin ve başka cesaretlendirici şeyler söyleyin.
Düşüncelerinizi oturttuğunuz varsayımlarınızı sorgulayın. Gerçekten dünyadaki herkes sizden nefret mi ediyor, yada bu güne kadar yaptığınız herşey gerçekten ters mi gitti? Gerçekten başınıza gelen her kötü olay, kötü birisi olduğunuz için size verilen bir ceza mıydı? Düşüncelerinizin etkisini anlamaya çalışın. Eğer insanlara reddedilirim korkusuyla yaklaşmıyorsanız, sonuç olarak yalnız kalmaz mısınız?
Kendiniz hakkında neden bu kadar kötü düşündüğünüzü anlamaya çalışın. Bu annae-babanızın size söylediği bir şey miydi? Gerçekten kötü müydünüz, yoksa onlar kendi kötü hislerini size mi yansıttılar? Anne-babanızın mükemmel olmadığını düşünmeye korkuyor musunuz? Hiç bir anne-baba mükemmel değildir.
Bu duygularınızı yazmak onları dışa vurmanıza ve daha iyi görmenize sebep olacaktır. Bu konuda kitaplar da size yardımcı olabilir.Sadece kendinize yardımcı olacak kitaplar değil aynı zamanda iyi yazılmış romanlar, şiir kitapları ve özgeçmişler de okuyun.
Konu hakkında konuşun
Bu konular hakkında başkalarıyla konuşun ve onların olayları nasıl gördüğünü anlamaya çalışın. Arkadaşlarınızla konuşun, yakınınızdaki bir yardım kuruma veya kendi-kendine yardım guruplarına gidin. Bir terapistle veya pisikolojik danışmanla konuşmak de iyi olabilir. Birçok farklı terapiler vardır ancak hepsi de her iki guruptan birine dahildirler. Tanımlayıcı ve anlatımcı terapiler. Tanımlayıcı terapiler kognitiv terapi gibi, belli sorunlarla baş edebilecek beceriler öğretirler. Anlatımcı terapiler ise, psikoterapi gibi, düşünce ve deneyimlerinizi anlamaya çalışırlar. Birçok terapist iki terapinin karışımını kullanır. Bir terapist veya pisikolojik danışman bulmak zor olabilir. Aile doktorunuza, sağlık merkezinde bir pisikolojik danışman olup olmadığını veya sizi bir NHS pisikoloğuna veya pisikoterapistine sevk edip edemeyeceğini sorun. Yakınınızdaki Akıl (Mınd) Birliğinin ne gibi imkanlar sunduğunu araştırın. Yakınınızdaki kütüphaneden çeverenizdeki pisikoterapistlerin ve pisikolojik danışmanların bir listesini bulabilirsiniz. Pisikoterapistin veya pisikolojik danışmanın adının listede olması onun etkili bir pisikoterapist veya pisikolojik danışmanolduğu anlamına gelmez. Ancak, bu birşeyler yanlış giderse bu kişinin bağlı olduğu kuruma şikayette bulunabileceğiniz anlamına gelir. Hiçbir pisikoterapist veya pisikolojik danışman sihirli bir el yardımıyla sizi iyileştiremez ancak, kendinizi keşfetmeniz yolunda size yardımcı olabilirler.
Değiştiremeyeceğim şeyler konusunda neler yapabilirim?
Unutmayın, bizde strese neden olan şey başımıza gelen olay değil, o olayı nasıl yorumladığımızdır. Anneniz sizi herzaman küçük görür ve sizi acıtırsa, ve siz de her hafta annenizi ziyaret etmenin kaçınılmaz bir kural olduğunu düşünüyorsanız, acı çekeceğinizi garanti ediyorsunuzdur. Annenizi görmenin bir mecburiyet olmadığını, kendi kendinizden sorumlu olduğunuzu bilirseniz, annenizi ne sıklıkta ve ne kadar süre göreceğiniz konusuna kısıtlamalar getireceksinizdir. Kendiniz ve anneniz arasında duygusal bir uzaklık yaratacak ve onu annenizden çok, uzun vadede kendini seven ve onunla olmak isteyen bir evlat kazanmak yerine, kendi kötü duygularını, anlık bir tatmin için başkalarına yansıtan aptal bir kadın olarak göreceksiniz.
Genelde bizi acıtan anne-babamızı görmeya devam ederiz, çünkü onların günün birinde olmalarını arzu ettiğimiz sevgi dolu ve takdir eden anne-baba olacağından ümidimizi kesmeyiz. Bazı anne-babalar akıllanır ancak bunu nasıl göstereceklerini bilemezler. Bunu anlamak için onlara çocukluğunuzla ilgili şeyler sorabilirsiniz. Bu onları suçlamak anlamında değildir, sadece kendi kafanızda bazı sorunları doğru şekilde görmenize yardımcı olacaktır. Bazı anne-babalar bu fırsatı memnunlukla karşılarlar. Ve ’Evet, böyle kötü olaylar oldu, gerçekten üzgünüm’ derler. Ancak akıllanmamış anne-babalar ’Ne cüretle benim mükemmel olmadığımı ima ediyorsun’ derler. Eğer anne-babanız size bunu söylüyorsa, o zaman sevgi dolu takdir etmeyi bilen bir anne-baba ümidinizden vazgeçmek zorunda kalabilirsiniz. Bu üzücü bir olaydır, ancak bu üzücü olayın ve hayalkırıklığının hayatınızı yönetmesine izin vermeyin. Olanlar hakkında sizi mutsuz etmeyecek bir yorum bulmaya çalışın. Bu da hayatınızda değiştiremeyeceğiniz olaylar karşısında takınmanız gereken tavırdır. Bu kötü olayların, bütün enerjinizi ve zamanınızı almasına ve hayatınızı yönetmesine izin vermeyin. Hayatınızın en zor anında bile, kendinize iyi şeyler vermeyi ihmal etmeyin. Bu, kendinize güzel birşey almak, sadece dinlenmek, bir arkadaşla konuşmak, doğayla başbaşa kalmak ve hatta müzik dinlemek olabilir. Hiç kimse size bakmasa bile, siz kendi kendinize bakabilirsiniz.
Ruh ve akıl sağlığı rahatsız ola birisine bakarken ben sağlığımı nasıl koruyabilirim?
Ruh ve akıl sağlığı rahatsızlığı atlatmış olan kimseler, genelde o anda olamasa bile sonradan, kendilerine bakan, onları cesaretlendiren ve onlara destek olan birisini ne kadar çok takdir ettiklerini belirtirler. Ruhsal açıdan rahatsız olan kişiler, kendilerini kişi olarak bir arada tutma çabasındadırlar. Bu hayatta kalma savaşıdır, bu yüzden bu duruma düşen herkes bencilleşir. Diğer insanların neler çektiklerini anlayamayız ve bu yüzden de birlikte yaşanması zor birisi oluruz. Herşeyi kesin çizgilerle görürüz, herşey siyah yada beyazdır, griler yoktur. Olaylara gülme yeteneğimizi kaybederiz, en küçük şeyler bile huzursuzluk, hatta büyük korku sebebi olabilir. Bir an çok mantıklıyken, öbür dakikada tamamen mantıksız olabiliriz. Bizi ne kadar çok severlerse sevsinler, arkadaşlarımız ve aile bireyleri kendilerini bizden korumalıdırlar. Eğer, ruh ve akıl sağlığı rahatsız birisine bakıyorsanız, kendinize zaman ayırmanız, dinlenmeniz ve zevk aldığınız şeyleri yapmanız çok önemlidir. Bu yüzden suçluluk hissetmemelisiniz. Eğer kendinize dikkat etmezseniz başkasına da bakamazsınız. Huzursuz, korku ve umutsuzluk içinde, depresyonda olan veya korkunç sesler duyan birisini gördüğümüz zaman, onların acılarını dindirmek isteriz. Ancak, o kişiyi daha iyi hissettirmenin bizim görevimiz olduğunu ve iyileşmezlerse bizim hatamız olduğunu düşünmemeliyiz. Gerçekte, onları iyileştirecek bir tek güç vardır. Biz, onlara destek olabilir, cesaret verebiliriz, onları sevebilir sakinleştirebilir, dinleyebilir ve anlamaya çalışabiliriz, bundan başka birşey yapamayız. Ancak, rahatsız olan kişi değişmeyi istemelidir. Kişinin değişebileceğini kabul etmesi, garantiler beklemeden ve veya değişmenin kesin olarak ne anlama geleceğini bilmeden değişmeyi göze alması gerekmektedir. Bu kolay değildir. Birçoğumuz kötüyle kalmayı tercih ederiz, çünkü ne kadar acı olursa olsun, ne olduğunu bildiğimiz yerde kendimizi emniyette hissederiz. Değişmeye karar vermek cesaret ister.
Bu cesareti bulup, şu anda hayatın tadını çıkaran birçok kişi tanıyorum. Bunların hepsi çok farklı ortamlarda yaşayan çok farklı kişilerdi, ama bu kişilerin hepsi öğrendikleri önemli şeyin ne olduğunu size söyleyebilirler. Bu ’Ben kendimden sorunluyum. Beni kurtarabilecek tek kişi benim. Kendime değer veriyorum ve kendimi kabul ediyorum, o yüzden de kendi kendime bakabilirim.’
İyi akıl ve ruh sağlığı sahip olmaktan ziyade, yaptığınız şeylerdir. Akıl ve ruhasal olarak sağlıklı olmak için kendinize değer vermeli ve kendinizi kabul etmelisiniz. Bunun için de,
* Kendinize bakmalı ve kendinize önem vermelisiniz. Kendizden nefret etmemeli, kendinizi sevmelisiniz. Vücut sağlığınıza önem vermelisiniz.
* sağlıklı yemeli, iyi uyumalı, ekzersiz yapmalı ve hayatın tadını çıkarmalısınız
* Kendinizi kendiniz olduğunuz için değerli hissetmelisiniz. Varlığınızı kanıtlamak zorunda değilsiniz, zaten varsınız.
* Kendinizi akılcı yollardan yargılamalısınız. Kendinize, ’Yaptığım herşeyde mükemmel olmalıyım’ gibi, imkansız hedefler seçmemeli ve bu hedeflere ulaşamadığınız zaman kendinizi cezalandırmamalısınız.
Eğer kendinizi önemsemez ve kabul etmezseniz, herzaman başkalarının sizi reddedeceğinden korkarsınız. İnsanların ne kadar kabul edilemez olduğunuzu anlamamaları için, onlardan uzak durur ve böylece, herzaman korku içinde ve yalnız olursunuz. Eğer kendinize değer verirseniz, insanların sizi rededeceğini düşünmezsiniz. Diğer insanlardan korkmazsınız. Açık bir insan olur ve diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurarsınız. Eğer, kendinize değer verir ve kendinizi kabul ederseniz, rahat bir insan olur ve hayatın tadını suçluluk duymadan çıkarabilirsiniz. Bir krizle karşılaştığınız zaman bunu anlar ve durum ne kadar zor olursa olsun başa çıkabilirsiniz. Vereceğimiz kararlar, kendimizi nasıl gördüğümüze bağlıdır.
Kendilerini değerli bulan ve kendilerini kabul eden kişiler hayatla başa çıkabilirler.
Neden bazı insanlar ruhsal bunalıma girerken diğerleri girmezler?
Ruhsal sağlığımızı kendimizi önemsemediğimiz ve kendimize değer vermediğimiz zaman kaybederiz. Bu da genelde, çocukluğumuzdan kaynaklanır, kötü ve sevmeye değer olmadığımızı düşünürüz (kötü olmasaydık ailemiz neden bize davrandıkları gibi davrandılar). Bu karşılaştığımız zorluklar ve felaketleri yenmemizi zorlaştırır.
Hepimiz hayatta ne olduğumuz, hayatımızın nasıl geçtiği ve nasıl olacağı, ve dünyanın nasıl bir yer olduğu hakkında farklı düşüncelerle büyürüz. Bu düşünceler hayattaki deneyimlerimize bağlıdır, ve herhangi iki insanın deneyimleri farklı olduğundan insanlar olayları farklı şekilde algılarlar. Düşüncelerimiz çevremizde olanların bir göstergesi olamaz, sadece çevremizde olduğunu düşündüğümüz şeylerin veya teorilerin bir göstergesi olabilirler. Eğer dünyanın varsaydığımız gibi bir yer olduğunu düşünerek büyürsek, büyüyünce dünyanın sandığımızdan faklı olduğunu keşfettiğimizde, hayal kırıklığına uğrarız ve büyük bir değerlendirme hatası yaptığımızı anlarız.
Beklenmedik bir felaketle karşılaştığımız zamanlarda, hayatımızın ne olduğunu düşündüğümüz ve aslında ne olduğu hakkında yaptığımız hatayı anlarız. Belkide birçok Amerikalı gibi hayatımızın güvende olduğunu düşünüyorduk ki, bir terörist saldırısı oldu. Belkide hayatımızın geri kalanını özel bir tek kişiyle geçireceğimizi düşünüyorduk ve o kişi bizi terk etti veya vefaat etti. Belki de herzaman iyi bir insan olursak bize kötü birşey olmayacağını düşünüyorduk ve başımıza kötü birşey geldi.
Her değerlendirme hatası yaptığımızda, yaptığımız herşeyden, bütün verdiğimiz kararlardan şüpheye düşmeye başlarız. Sonra da kendimizden emin olmamaya başlarız. Dayanamayacağımızı, parçalara bölündüğümüzü, yok olacağımızı hissederiz. Eğer kendimizi kabul eder ve kendimize değer verirsek, olanlardan korkmamıza rağmen bunun geçeceğini ve sorunu halledip, olayların üstesinden gelebileceğimizi biliriz. Eğer kendimize değer vermez ve olumlu düşünmezsek, mahvolmaya yaklaşmış bir insan gibi hissederiz kendimizi. Okyanusda bir damla su gibi önemsiz olduğumuzu ve yok olacağımızı hissederiz.
Mahvolacağımızı hissettiğimiz zamanalarda, bize güç verecek ve birarada tutacak bir savunmaya ihtiyacımız olur. Kendimiz hakkında ne kadar kötü hissedersek, savunmamız da o kadar çaresiz olacaktır.
Bu savunmalar,
* kendimize fiziksel olarak zarar vermek veya kendimizi aç bırakmak
* olan felaket için kendimizi suçlamak ve böylece bunalıma girmek
* korkularımızın sebebini çevremizde bulmak ve bunun dışına çıkmaya korkmak
* dış dünyaya çıkıp kendimize iş yaratmak
* herşeyi aşırı temizleme veya kontrol etme yoluyla daha güvenli hale getirrmek
* kendi iç dünyamıza kapanıp, dış dünyayı diğer insanlar gibi algılayamamak. Bu savunma mekanızmalarını bilinçli olarak seçmeyiz. Bilinsizce, kendimizi ve dünyayı nasıl görüyorsak ona uygun bir savunma mekanizması seçeriz. Örneğin, her yanlış giden şey için kendinizi suçlamaya meyilli biriyseniz, başınıza gelen felaketten dolayı kendinizi suçlayacaksınızdır.
Kaçınılmaz olarak akıl sağlığımı yitirecek miyim?
Ruh sağlığını yitirmek zorunluluk değildir. Ancak, kendimizi önemsemez ve kendimize değer vermezsek hayatın zorluklarıyla karşılaştığımızda ruh sağlığımızın bundan etkileneceğini garantileriz. Eğer kendimizle barışık olursak ve kendimiz hakkında olumlu hissedersek karşılaştığımız kayıplar karşısında bunalıma girmez, sadece üzülürüz. Ve birisi bize kötü davrandığında, kızgın olduğumuzdan dolayı suçluluk hissedeceğimiz yere sadece kızgın oluruz. Herhangi bir tehdit karşısında, olayın bizi aştığını düşünmek yerine sadece korkarız çünkü kendimizi koruyabileceğimizi ve kendimize bakabileceğimizi biliriz.
Ruh sağlığımızı etkileyen şeyler, ne kayıp, ne parasızlık, ne hastalık, ne de insanların bize kötü davranmasıdır. Ruh sağlığımızı etkileyen şeyler bizim bu kayıbı, parasızlığımızı, hastalığımızı, veya insanların bize kötü davranmalarını nasıl yorumladığımızdır.
Birçok kişinin savunma mekanizması, olayları onları en az etkileyecek şekilde yorumlamaktır. Eğer kendimizi kötü ve kabul edilemez bir şekilde görürsek, ve iyinin ödüllendirildiği kötünün cezalandırıldığı adil bir dünyada yaşadığımızı düşünürsek, bir felaketle karşılaştığımızda bu felaketi zayıflıklarımızın bir cezası olarak yorumlarız. Eğer kendimizi önemsiz ve değersiz görürsek, mutlu olma olasılığı karışısında kendimize ’Mutlu olmayı haketmedim’ deriz. Eğer başkalarından korkarsak, bize kötü davrandıklarında kendimizi savunmaya hakkımız olmadığını düşünürüz. Eğer herzaman çevremizdeki insanlara ihtiyacımız olduğunda, kendimizi sevmeye değer bulmazsak, kızgınlığımızı kendi içimize gömeriz. Diğerlerinin bizi ezmelerine izin veririz çünkü diğerleri bizi kabul etmeyecekler diye hoşnutsuzluğumuzu belli etmeyiz. Eğer, başkalarının bizi yarı yolda bırakacağını ve herşeyin kötüye gideceğini düşünürsek, hayatımızı düzeltmek için hiç bir çaba harcamayız. Ve acı çekeriz.
Bazıları başlarına gelen kötü şeyleri genlerine veya yıldızlara bağlar, çünkü o zaman başlarına gelenlerle ilgili sorumluluk almak zorunda kalmazlar. Birçok doktor, ruh sağlığını yitirmiş hastalarının acılarını bilinmedik bir gene veya biyokimyasal değişikliklere bağlarlar. Bu, bu tip doktorların psikolojik yorumlardan ziyade tıbbi yorumlara yatkın olmalarından kaynaklanır. Ancak, harcanan büyük miktarda paralara, zamana ve emeklere rağmen, ruh sağlığına sebep olan genler veya biyokimyasal değişiklikler arasında bir bağlantı bulunamamıştır.
Serotonin seviyeleri
Depresyonda olan kişilerin beyinlerinde serotonin seviyelerinin değiştiği gözlenmiştir. Ancak, bir hastalığa sebep olan olayın, hastalık ortaya çıkmadan önce meydana gelmesi gerekmektedir ve depresyondan önce ortaya çıkan bir biyokimyasal değişme gözlenmemiştir. Depresyonun beyindeki bir biyokimyasal dengesizlikten dolayı olduğunu söylemek doğru olmaz. Eğer belli bir ilaç kişiye kendini daha iyi hissettiriyorsa, bu o kişinin huzursuzluğunun, o ilacın yokluğundan kaynaklandığı anlamına gelmez. Aspirinin baş ağrısını geçirmesi, baş ağrısının aspirinin yokluğundan kaynaklandığı anlamına gelmez.
Genetik
Genelde araştırmaların depresyonun kalıtım yoluyla geçtiğini belirttiği söylenir. Ancak bunun incelenmesi, bu alanın hala sorulara açık olduğunu göstermektedir. Anne-babamızdan birçok özellik alırız, ancak bunun çoğu öğrenme yoluyladır. Ailemizden huzursuzluğa sebep olacak şekilde düşünmeyi öğrenebiliriz. Eğer anne çoğu zaman stresli ve kötümserse, çocuğu dünyanın korkunç bir yer olduğunu sanarak büyüyecektir ve böylece çocuk da stresli ve kötümser olacaktır.
Akıl ve ruh sağlığı konusunda hassassam, ne yapılabilir?
Değişebileceğinizi kabul edin. Hiçkimse aynı kalmaz, elbette siz de daha iyiye doğru gidebilirsiniz. Yapmanız gereken en önemli değişiklik, kendinizi önemsemek ve kendinize değer vermektir. Eğer hayatınızın büyük bir kısmını değersiz ve önemsiz olduğunuzu düşünerek geçirdiyseniz, bütün değer yargılarınız ve düşünceleriniz bu varsayımın üstüne kurulu olduğundan değişmek zor olacaktır.
Çare kendinize ’Kendimi çok önemli görmüyorum ama bundan sonra kendi kendimin en iyi arkadaşı olacağım. Kendime iyi davranacağım, kendime dikkat edeceğim ve kendimi aşağılamayı ve kendimi eleştirmeyi bırakacağım.’ demektir. Kendi kendinizin en iyi arkadaşıymış gibi davranmak, sonunda sizi kendi kendinizin en iyi arkadaşınız yapacaktır. Kendi kendinize nasıl konuştuğunuzun bilincinde olmalısınız. İçinizdeki sese kulak verin. İçinizdeki sesin size söylediği kötü şeyleri, eleştirileri bir kenara yazın, sonra da kendinize söyleyebileceğiniz daha olumlu, daha iyi, ve daha cesaret verici şeyler söyleyin. Örneğin, yapmanız gereken şeyleri yaparken kendi kendinize herzaman ’Başaramayacağına eminim. Yaptığın herşey gibi bunu da eline yüzüne bulaştıracaksın’ diyorsanız, bunu bir kenara yazın sonra da yanına, ’Yapabileceğinin en iyisini yapacaksın. Mükemmel olmak zorunda değilsin, çünkü hatalar öğrenmek içindir’ yazın. Sonra da bunu kendinize tekrar edin ve başka cesaretlendirici şeyler söyleyin.
Düşüncelerinizi oturttuğunuz varsayımlarınızı sorgulayın. Gerçekten dünyadaki herkes sizden nefret mi ediyor, yada bu güne kadar yaptığınız herşey gerçekten ters mi gitti? Gerçekten başınıza gelen her kötü olay, kötü birisi olduğunuz için size verilen bir ceza mıydı? Düşüncelerinizin etkisini anlamaya çalışın. Eğer insanlara reddedilirim korkusuyla yaklaşmıyorsanız, sonuç olarak yalnız kalmaz mısınız?
Kendiniz hakkında neden bu kadar kötü düşündüğünüzü anlamaya çalışın. Bu annae-babanızın size söylediği bir şey miydi? Gerçekten kötü müydünüz, yoksa onlar kendi kötü hislerini size mi yansıttılar? Anne-babanızın mükemmel olmadığını düşünmeye korkuyor musunuz? Hiç bir anne-baba mükemmel değildir.
Bu duygularınızı yazmak onları dışa vurmanıza ve daha iyi görmenize sebep olacaktır. Bu konuda kitaplar da size yardımcı olabilir.Sadece kendinize yardımcı olacak kitaplar değil aynı zamanda iyi yazılmış romanlar, şiir kitapları ve özgeçmişler de okuyun.
Konu hakkında konuşun
Bu konular hakkında başkalarıyla konuşun ve onların olayları nasıl gördüğünü anlamaya çalışın. Arkadaşlarınızla konuşun, yakınınızdaki bir yardım kuruma veya kendi-kendine yardım guruplarına gidin. Bir terapistle veya pisikolojik danışmanla konuşmak de iyi olabilir. Birçok farklı terapiler vardır ancak hepsi de her iki guruptan birine dahildirler. Tanımlayıcı ve anlatımcı terapiler. Tanımlayıcı terapiler kognitiv terapi gibi, belli sorunlarla baş edebilecek beceriler öğretirler. Anlatımcı terapiler ise, psikoterapi gibi, düşünce ve deneyimlerinizi anlamaya çalışırlar. Birçok terapist iki terapinin karışımını kullanır. Bir terapist veya pisikolojik danışman bulmak zor olabilir. Aile doktorunuza, sağlık merkezinde bir pisikolojik danışman olup olmadığını veya sizi bir NHS pisikoloğuna veya pisikoterapistine sevk edip edemeyeceğini sorun. Yakınınızdaki Akıl (Mınd) Birliğinin ne gibi imkanlar sunduğunu araştırın. Yakınınızdaki kütüphaneden çeverenizdeki pisikoterapistlerin ve pisikolojik danışmanların bir listesini bulabilirsiniz. Pisikoterapistin veya pisikolojik danışmanın adının listede olması onun etkili bir pisikoterapist veya pisikolojik danışmanolduğu anlamına gelmez. Ancak, bu birşeyler yanlış giderse bu kişinin bağlı olduğu kuruma şikayette bulunabileceğiniz anlamına gelir. Hiçbir pisikoterapist veya pisikolojik danışman sihirli bir el yardımıyla sizi iyileştiremez ancak, kendinizi keşfetmeniz yolunda size yardımcı olabilirler.
Değiştiremeyeceğim şeyler konusunda neler yapabilirim?
Unutmayın, bizde strese neden olan şey başımıza gelen olay değil, o olayı nasıl yorumladığımızdır. Anneniz sizi herzaman küçük görür ve sizi acıtırsa, ve siz de her hafta annenizi ziyaret etmenin kaçınılmaz bir kural olduğunu düşünüyorsanız, acı çekeceğinizi garanti ediyorsunuzdur. Annenizi görmenin bir mecburiyet olmadığını, kendi kendinizden sorumlu olduğunuzu bilirseniz, annenizi ne sıklıkta ve ne kadar süre göreceğiniz konusuna kısıtlamalar getireceksinizdir. Kendiniz ve anneniz arasında duygusal bir uzaklık yaratacak ve onu annenizden çok, uzun vadede kendini seven ve onunla olmak isteyen bir evlat kazanmak yerine, kendi kötü duygularını, anlık bir tatmin için başkalarına yansıtan aptal bir kadın olarak göreceksiniz.
Genelde bizi acıtan anne-babamızı görmeya devam ederiz, çünkü onların günün birinde olmalarını arzu ettiğimiz sevgi dolu ve takdir eden anne-baba olacağından ümidimizi kesmeyiz. Bazı anne-babalar akıllanır ancak bunu nasıl göstereceklerini bilemezler. Bunu anlamak için onlara çocukluğunuzla ilgili şeyler sorabilirsiniz. Bu onları suçlamak anlamında değildir, sadece kendi kafanızda bazı sorunları doğru şekilde görmenize yardımcı olacaktır. Bazı anne-babalar bu fırsatı memnunlukla karşılarlar. Ve ’Evet, böyle kötü olaylar oldu, gerçekten üzgünüm’ derler. Ancak akıllanmamış anne-babalar ’Ne cüretle benim mükemmel olmadığımı ima ediyorsun’ derler. Eğer anne-babanız size bunu söylüyorsa, o zaman sevgi dolu takdir etmeyi bilen bir anne-baba ümidinizden vazgeçmek zorunda kalabilirsiniz. Bu üzücü bir olaydır, ancak bu üzücü olayın ve hayalkırıklığının hayatınızı yönetmesine izin vermeyin. Olanlar hakkında sizi mutsuz etmeyecek bir yorum bulmaya çalışın. Bu da hayatınızda değiştiremeyeceğiniz olaylar karşısında takınmanız gereken tavırdır. Bu kötü olayların, bütün enerjinizi ve zamanınızı almasına ve hayatınızı yönetmesine izin vermeyin. Hayatınızın en zor anında bile, kendinize iyi şeyler vermeyi ihmal etmeyin. Bu, kendinize güzel birşey almak, sadece dinlenmek, bir arkadaşla konuşmak, doğayla başbaşa kalmak ve hatta müzik dinlemek olabilir. Hiç kimse size bakmasa bile, siz kendi kendinize bakabilirsiniz.
Ruh ve akıl sağlığı rahatsız ola birisine bakarken ben sağlığımı nasıl koruyabilirim?
Ruh ve akıl sağlığı rahatsızlığı atlatmış olan kimseler, genelde o anda olamasa bile sonradan, kendilerine bakan, onları cesaretlendiren ve onlara destek olan birisini ne kadar çok takdir ettiklerini belirtirler. Ruhsal açıdan rahatsız olan kişiler, kendilerini kişi olarak bir arada tutma çabasındadırlar. Bu hayatta kalma savaşıdır, bu yüzden bu duruma düşen herkes bencilleşir. Diğer insanların neler çektiklerini anlayamayız ve bu yüzden de birlikte yaşanması zor birisi oluruz. Herşeyi kesin çizgilerle görürüz, herşey siyah yada beyazdır, griler yoktur. Olaylara gülme yeteneğimizi kaybederiz, en küçük şeyler bile huzursuzluk, hatta büyük korku sebebi olabilir. Bir an çok mantıklıyken, öbür dakikada tamamen mantıksız olabiliriz. Bizi ne kadar çok severlerse sevsinler, arkadaşlarımız ve aile bireyleri kendilerini bizden korumalıdırlar. Eğer, ruh ve akıl sağlığı rahatsız birisine bakıyorsanız, kendinize zaman ayırmanız, dinlenmeniz ve zevk aldığınız şeyleri yapmanız çok önemlidir. Bu yüzden suçluluk hissetmemelisiniz. Eğer kendinize dikkat etmezseniz başkasına da bakamazsınız. Huzursuz, korku ve umutsuzluk içinde, depresyonda olan veya korkunç sesler duyan birisini gördüğümüz zaman, onların acılarını dindirmek isteriz. Ancak, o kişiyi daha iyi hissettirmenin bizim görevimiz olduğunu ve iyileşmezlerse bizim hatamız olduğunu düşünmemeliyiz. Gerçekte, onları iyileştirecek bir tek güç vardır. Biz, onlara destek olabilir, cesaret verebiliriz, onları sevebilir sakinleştirebilir, dinleyebilir ve anlamaya çalışabiliriz, bundan başka birşey yapamayız. Ancak, rahatsız olan kişi değişmeyi istemelidir. Kişinin değişebileceğini kabul etmesi, garantiler beklemeden ve veya değişmenin kesin olarak ne anlama geleceğini bilmeden değişmeyi göze alması gerekmektedir. Bu kolay değildir. Birçoğumuz kötüyle kalmayı tercih ederiz, çünkü ne kadar acı olursa olsun, ne olduğunu bildiğimiz yerde kendimizi emniyette hissederiz. Değişmeye karar vermek cesaret ister.
Bu cesareti bulup, şu anda hayatın tadını çıkaran birçok kişi tanıyorum. Bunların hepsi çok farklı ortamlarda yaşayan çok farklı kişilerdi, ama bu kişilerin hepsi öğrendikleri önemli şeyin ne olduğunu size söyleyebilirler. Bu ’Ben kendimden sorunluyum. Beni kurtarabilecek tek kişi benim. Kendime değer veriyorum ve kendimi kabul ediyorum, o yüzden de kendi kendime bakabilirim.’
LUSTRAL SPECIAL 100 MG 28 FİLM TABLET
İlaç Formulü
LUSTRAL® oral uygulama için 50 mg sertraline eşdeğer sertralin hidroklorür ve boyar madde olarak titanyum dioksit içeren film kaplı çentikli tabletler halinde bulunur.
Endikasyonları
LUSTRAL®, depresyon tedavisinde, hastalarda mani hikayesi olsun veya olmasın, endikedir. Tatminkar bir cevabı takiben, LUSTRAL® tedavisine devam edilmesi, depresyonun başlangıç epizodunun nüksünün veya yeni depresyon epizodlarının oluşmasının engellenmesinde etkilidir. LUSTRAL®, obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde endikedir. Başlangıçtaki yanıtı takiben, obsesif kompulsif bozukluğun uzun süreli tedavisinde, LUSTRAL®'in, 2 yıla kadar devamlı etkinliği, emniyeti ve tolerabilitesi gösterilmiştir. LUSTRAL®, obsesif kompulsif bozukluğu olan 6 yaşından büyük pediyatrik hastaların tedavisinde de endikedir. LUSTRAL®, agorafobi ile beraber seyreden panik bozukluk dahil olmak üzere panik bozukluğu tedavisinde endikedir. LUSTRAL®, travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde de endikedir.
Kontrendikasyonları
LUSTRAL®, sertraline hassasiyeti olduğu bilinen hastalarda ve birlikte monoaminoksidaz inhibitörü alan hastalarda kontrendikedir. (Uyarılar/Önlemler bölümüne bakınız)
Uyarılar / Önlemler
Monoamin Oksidaz İnhibitörleri Sertralin ile birlikte selektif MAO inhibitörü olan selegilin ve reversibl MAO inhibitörü olan moklobemid dahil, monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI) alan hastalarda, bazen fatal olabilen, ciddi reaksiyonlar bildirilmiştir. Bazı hastalarda serotonin sendromuna benzer görünümler meydana gelmiştir ki bu sendromun semptomları şunlardır: hipertermi, rijidite, miyokloni, vital bulgularda muhtemel hızlı dalgalanmalarla birlikte otonom değişkenlik, konfüzyon, irritabilite dahil mental durum değişiklikleri, deliryum ve komaya varabilen ileri derecede ajitasyon. Bu nedenle, sertralin MAOI ile kombine olarak veya MAOI tedavisinin kesilmesinden sonraki 14 gün içinde kullanılmamalıdır. Benzer şekilde, MAOI tedavisi başlatılacaksa sertralinin kesilmesinden sonra arada en az 14 gün bulunmalıdır (Kontrendikasyonları bölümüne bakınız). Diğer Serotonerjik İlaçlar Farmakodinamik etkileşme olasılığından dolayı, triptofan, fenfluramin veya 5-HT agonistleri gibi serotonerjik nörotransmisyonun etkilerini artıran ilaçlarla birlikte sertralin alınırken dikkatli olunmalı ve mümkünse bu kombinasyonlardan kaçınmalıdır (İlaç Etkileşmeleri bölümüne bakınız). Selektif Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRI), Antidepresan veya Antiobsesif İlaçlardan Sertraline Geçiş SSRI'nden, antidepresanlardan veya antiobsesif ilaçlardan sertraline geçiş yapılırken, en uygun zamanlama konusunda sahip olunan kontrollü deneyimler sınırlıdır. Özellikle fluoksetin gibi uzun etkili ajanlardan sertraline geçerken dikkatli ve titiz bir medikal değerlendirme yapılmalıdır. Bir selektif serotonin geri alım inhibitöründen (SSRI) diğerine geçiş için gerekli arınma (wash out) zamanı belirlenmemiştir. Mani / Hipomani Aktivasyonu Erken klinik çalışmalar sırasında sertralin ile tedavi edilen hastaların yaklaşık % 0.4'ünde mani veya hipomani aktivasyonu görülmüştür. Major duygulanım bozukluğu olan ve piyasadaki diğer antidepresanlarla ve antiobsesif ilaçlarla tedavi edilen hastaların küçük bir oranında da mani/hipomani aktivasyonu bildirilmiştir. Konvülsiyonlar Konvülsiyonlar antidepresan ve antiobsesif ilaçlar için potansiyel bir risktir. Sertralin, anstabil epilepsili hastalarda kullanılmamalı ve epilepsisi kontrol altında olan hastalar dikkatle gözetim altında tutulmalıdır. Hastada konvulsif nöbetler oluşursa sertralin tedavisi derhal kesilmelidir. İntihar Depresyonda intihar girişimi olasılığı bulunması ve belirgin remisyon oluşuncaya kadar devam edebilme ihtimali nedeni ile, hastalar tedavinin başlangıç dönemlerinde yakın olarak izlenmelidir. Vasıta Sürme/Makine Kullanma Sertralinin psikomotor performans üzerine hiç bir etkisi yoktur. Ancak psikotrop ilaçlar, vasıta sürme veya makine kullanma gibi potansiyel olarak tehlikeli işlerin yapılabilmesi için gerekli zihinsel ve fiziksel kabiliyetleri azaltabileceğinden, hasta gereğince uyarılmalıdır. Karaciğer Yetmezliğinde Kullanım Sertralin yoğun bir biçimde karaciğerde metabolize olur. Çok dozlu bir farmakokinetik çalışmada, normal kişilerle karşılaştırıldığında, hafif stabl sirozu bulunan hastalarda daha uzun eliminasyon yarı ömrü ve yaklaşık 3 kat artmış EAA (Eğri Altı Alanı) ve Cmaks bulunmuştur. Plazma proteinlerine bağlanmada iki grup arasında anlamlı bir farklılık olmamıştır. Sertralin karaciğer hastalığı olan kişilerde ihtiyatla kullanılmalıdır. Karaciğer bozukluğu olan hastalara daha düşük veya daha seyrek doz verilmelidir. Böbrek Yetmezliğinde Kullanım Sertralin büyük oranda metabolize olur. İdrarda değişmemiş ilacın atımı, eliminasyonun minör bir yoludur. Hafif ve orta şiddetli böbrek bozukluğu olanlarda (kreatinin klirensi 30-60 ml/dak) veya orta şiddetli ve şiddetli böbrek bozukluğu bulunanlarda (kreatinin klirensi 10 - 29 ml/dak) çok doz farmakokinetik parametreleri (EAA 0-24 ve Cmaks) belirgin fark göstermez. Yarı ömürleri yakın olmuştur ve plazma proteinlerine bağlanmada farklılık olmamıştır. Sertralinin düşük renal atılımından beklendiği gibi sertralin dozu, böbrek yetmezliğinin derecesine bağlı olarak ayarlanmak zorunda değildir. Çocuklarda Kullanım 6-17 yaş grubundaki depresyonlu veya obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalarda sertralin yetişkinlerdekine benzer bir farmakokinetik profil gösterir. Hamilelikte Kullanım Hamilelik kategorisi C'dir. Gebelik esnasında, sertralin ancak öngörülen yararlar risklerden fazlaysa kullanılmalıdır. Emzirme Döneminde Kullanım Emziren annelerde kullanımı; doktor tarafından yararının riskinden daha fazla olduğu düşünülmedikçe önerilmemektedir. Eğer hamilelikte ve/veya emzirme döneminde sertralin kullanılıyorsa, hekim, sertralinin de dahil olduğu SSRI grubu antidepresanları kullanan bazı annelerin yenidoğan bebeklerinde rapor edilen, aniden kesilme reaksiyonlarıyla uyumlu semptomların da dahil olduğu semptomların bildirildiğinin farkında olmalıdır. Çocuk doğurma çağındaki kadınlar, sertralin alırken, uygun bir doğum kontrol yöntemi uygulamalıdırlar. Yaşlılarda Kullanım Yaşlılarda sertralinin etkinliği ile advers etkilerin tipi ve insidansı genç hastalarınki ile aynıdır.
Yan Etkileri
Klinik Çalışmalarda Elde Edilen Veriler; Depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk için yapılan çok dozlu klinik çalışmalarda sertralin kullanımı ile plaseboya göre daha sık görülen yan etkiler: Otonom sinir sistem: ağız kuruluğu ve terleme artışı Santral ve periferik sinir sistemi: baş dönmesi ve tremor Gastrointestinal sistem: diyare/yumuşak gaita, dispepsi ve bulantı Psikiyatrik: iştahsızlık, uykusuzluk ve somnolans Üreme: seksüel disfonksiyon (esas olarak erkeklerde ejakülasyon gecikmesi) Obsesif kompulsif bozukluğu ve panik bozukluğu olan hastalarda gözlenen yan etki profili depresyon hastalarında görülenlere benzerdir. Pazarlama Sonrasında Elde Edilen Veriler: Pazarlama sonrasında sertralin alan hastalarda görülen ancak ilaçla muhtemel ilişkisi kanıtlanmamış olan advers olaylar aşağıda listelenmiştir. Advers olaylar Dünya Sağlık Örgütü'nün terminolojisine bağlı kalınarak sınıflandırılmışlardır. Seyrek; hastalarda 1/100 oranında görülen istenmeyen olayları, nadir; hastalarda 1/100 ile 1/1000 aralığında görülen istenmeyen olayları ve çok nadir; hastalarda 1/1000 oranında görülen istenmeyen olayları tanımlamak için kullanılmıştır. Otonom sinir sistemi: Nadir: midriazis; Çok nadir: priapizm Tüm vücut: Seyrek: asteni, halsizlik ve sıcak basması; Nadir: ateş; Çok nadir: alerjik reaksiyonlar, alerji Kardiyovasküler sistem: Seyrek: göğüs ağrısı, çarpıntı; Nadir: hipertansiyon, periorbital ödem, senkop ve taşikardi Santral ve periferik sinir sistemi: Seyrek: baş ağrısı, hareket bozuklukları (hiperkinezi, hipertoni, diş gıcırdatma veya yürüyüş şekli anormalliklerini de içeren ekstrapiramidal semptomlar), parestezi, hipoestezi; Nadir: migren; Çok nadir: koma, konvülsiyonlar. Ayrıca serotonin sendromu ile görülen belirti ve semptomlar bildirilmiştir: Bazı vakalarda serotonerjik ilaçların beraber kullanımı ile görülen bu yan etkiler, ajitasyon, konfüzyon, fazla terleme, diyare, ateş, hipertansiyon, rijidite ve taşikardiyi içerir. Endokrinolojik: Çok nadir: galaktore, hiperprolaktinemi ve hipotroidizm. Gastrointestinal sistem: Seyrek: karın ağrısı ve kusma; Çok nadir: pankreatit Hemopoietik sistem: Nadir: purpura; Çok nadir: değişmiş trombosit fonksiyonu, kanama anomalisi (epistaksis, gastrointestinal kanama veya hematüri gibi) lökopeni, ve trombositopeni Laboratuar değişiklikleri: Çok nadir: anormal klinik laboratuar sonuçları. Karaciğer / safra: Çok nadir: serum transaminazlarında (SGOT ve SGPT) asemptomatik artışlar, ciddi karaciğer olayları (hepatit, sarılık ve karaciğer yetmezliği dahil) Metabolik / beslenme: Çok nadir: hiponatremi ve serum kolesterolünde artış Psikiyatrik: Seyrek: ajitasyon, anksiyete; Nadir: depresif semptomlar, hallüsinasyon; Çok nadir: agresif reaksiyon ve psikoz Üreme: Seyrek: menstrual düzensizlikler Solunum: Çok nadir: bronkospazm Deri: Seyrek: döküntü; Nadir: alopesi; Çok nadir: anjioödem ve eritema multiforme gibi ciddi eksfoliatif deri hastalıklarına dair seyrek raporlar Üriner: Çok nadir: yüzde ödem ve üriner retansiyon Diğer: Çok nadir: sertralinin kesilmesinin ardından rapor edilen semptomlar. Bu semptomlar, ajitasyonu, anksiyeteyi, baş dönmesini, baş ağrısını, bulantıyı ve paresteziyi içerir. BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ
Etkileşimler
Monoamin Oksidaz İnhibitörleri: ( Kontrendikasyonlar ve Uyarılar / Önlemler bölümüne bakınız.) SSS Depresanları ve Alkol Günde 200 mg sertralinin birlikte alınması, sağlıklı kişilerde alkolün, karbamazepinin, haloperidolün veya fenitoinin kognitif ve psikomotor performans üzerindeki etkisini arttırmaz. Ancak sertralinin alkol ile birlikte kullanımı tavsiye edilmemektedir. Lityum Lityum ve sertralinin birlikte verilmesi lityum farmakokinetiğini anlamlı olarak değiştirmez. Ancak muhtemel bir farmakodinamik etkileşmenin işareti olabilecek şekilde tremorda artış oluşturur. Sertralin, lityum gibi serotonerjik mekanizmalar yolu ile etki eden ilaçlarla birlikte kullanıldığında, hastalar uygun bir şekilde izlenmelidir. Fenitoin Kronik 200 mg/gün sertralin uygulaması, fenitoinin metabolizmasında klinik açıdan önemli bir inhibisyon oluşturmaz. Gene de, sertralin terapisinin başlanmasının ardından, uygun fenitoin doz ayarlamaları ile, plazma fenitoin konsantrasyonlarının izlenmesi tavsiye edilir. Sumatriptan Sertralin ve sumatriptan kullanımının ardından güçsüzlük, hiperrefleksi, koordinasyon bozukluğu, konfüzyon, anksiyete ve ajitasyon görülen hastalara dair seyrek pazarlama sonrası raporlar mevcuttur. Sertralin ve sumatriptanın beraber kullanımı klinik açıdan gerekli ise, hastanın uygun şekilde gözlenmesi önerilir. (Uyarılar / Önlemler bölümüne bakınız) Serotonerjik İlaçlar : (Uyarılar / Önlemler bölümüne bakınız.) Proteinlere Bağlanan İlaçlar Sertralin plazma proteinlerine bağlandığından, plazma proteinlerine bağlanan diğer ilaçlarla etkileşme potansiyeli bulunduğu akılda tutulmalıdır. Ancak diazepam, tolbutamid ve warfarin ile ayrı ayrı kullanılan sertralinin, substratın proteinlere bağlanması üzerine anlamlı bir etkisi gösterilmemiştir. (Diğer İlaç Etkileşmeleri alt bölümüne bakınız) Varfarin Varfarin ile birlikte günde 200 mg sertralin verilmesi, protrombin zamanında klinik önemi bilinmeyen, küçük bir artışa sebep olmuştur. Bu nedenle, sertralin tedavisi başlatıldığında veya kesildiğinde protrombin zamanı dikkatlice izlenmelidir. (CYP 2C9 alt bölümüne bakınız) Diğer İlaç Etkileşmeleri Diazepam veya tolbutamidin günde 200 mg sertralin ile birlikte verilmesi, bazı farmakokinetik parametrelerde, küçük değişikliklere sebep olmuştur. Simetidin ile birlikte verilmesi sertralin klirensinde önemli düşüşlere sebep olmuştur. Bu değişikliklerin klinik önemi bilinmemektedir. Sertralin, atenololün beta adrenerjik blokaj aktivitesini etkilememiştir. Glibenklamid veya digoksin ile birlikte günde 200 mg sertralin verilmesiyle bir etkileşme gözlenmemiştir. Elektrokonvulsif tedavi (EKT) EKT ve sertralinin kombine kullanımının yarar ve zararlarını gösteren klinik çalışmalar bulunmamaktadır. Sitokrom P450 (CYP) 2D6 Tarafından Metabolize Edilen İlaçlar İzoenzim CYP 2D6'nın aktivitesini inhibe etme bakımından antidepresanlar arasında farklılık vardır. Bu durumun klinik önemi, inhibisyonun derecesine ve beraber uygulanan ilacın terapötik indeksine bağlıdır. Dar terapötik indeksli CYP 2D6 substratları, trisiklik antidepresanlar ile propafenon ve flekainid gibi Sınıf I C antiaritmikleri içerir. Rutin etkileşme çalışmalarında sertralinin günde 50mg kronik dozu ile CYP2D6 izoenzim aktivitesinin bir markeri olan desipraminin kararlı durum plazma düzeylerinde minimal bir yükselme (ortalama %23-37) görülmüştür. Diğer CYP Enzimleri (CYP 3A3/4, CYP 2C9, CYP2C19, CYP 1A2) Tarafından Metabolize Edilen İlaçlar CYP 3A3/4: Günde 200 mg sertralinin kronik uygulamasının, CYP 3A3/4'ü inhibe etmediği gösterilmiştir. CYP 2C9: Sertralin,CYP 2C9'un klinik olarak ilgili bir inhibitörü değildir. CYP 2C19: Sertralin,CYP 2C19'un klinik olarak ilgili bir inhibitörü değildir. CYP 1A2: İn vitro çalışmalarda sertralinin CYP 1A2 inhibisyon potansiyeli çok azdır ya da hiç yoktur.
Dozu Kullanma
LUSTRAL®, sabah veya akşam günde tek bir doz halinde verilmelidir. LUSTRAL® tablet gıdalarla birlikte veya ayrı verilebilir. Tedavinin Başlangıcı Depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk - LUSTRAL® tedavisi günde 50 mg dozda uygulanmalıdır. Panik Bozukluğu ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu- Panik bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu için tedaviye günde 25 mg ile başlanmalıdır. Bu amaçla 50 mg�lık tablet, ikiye bölünebilir çentikli tablet formunda sunulmuştur. Bir hafta sonra doz, günde tek doz 50 mg'a yükseltilmelidir. Bu doz ayarlaması, panik bozuklukta karakterize olan tedavinin erken dönemindeki beklenmedik yan etkilerin sıklığını azaltır. Doz Artışı Depresyon, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Panik Bozukluk ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu- 50 mg doza yanıt vermeyen hastalar, dozun arttırılmasından fayda sağlayabilirler. Doz değişimlerinin arasında en az bir hafta olmalıdır. Doz en fazla günde 200 mg'a artırılabilir. Terapötik etkinin başlaması 7 gün içinde görülebilir. Ancak, özellikle obsesif kompulsif bozukluğunda, terapötik cevabın ortaya çıkması için genellikle daha uzun süreler gerekmektedir. İdame - Uzun süreli tedavi sırasında doz, en düşük etkin seviyesinde tutulmalı ve terapötik cevaba göre müteakip ayarlamalar yapılmalıdır. Çocuklarda kullanım - LUSTRAL®'in emniyet ve etkisi, 6 - 17 yaş arasındaki obsesif kompulsif bozukluğu olan pediyatrik hastalarda ortaya konmuştur. 13 - 17 yaş arasındaki obsesif kompulsif bozukluğu olan pediyatrik hastalarda LUSTRAL® uygulamasına 50 mg/gün dozunda başlanmalıdır. 6 - 12 yaş arasındaki obsesif kompulsif bozukluğu olan pediyatrik hastalarda LUSTRAL® uygulamasına 25 mg/gün dozu ile başlanmalıdır. Bu amaçla 50 mg�lık tablet, ikiye bölünebilir çentikli tablet formunda sunulmuştur. Bir hafta sonra 50 mg/gün dozuna yükseltilmelidir. Cevabın yetersiz olduğu durumlarda müteakip dozlar, ihtiyaca göre 50 mg/gün'lük artışlarla 200 mg/gün'e kadar yükseltilebilir. Klinik bir çalışmada, 6 - 17 yaş arasındaki depresyonlu veya obsesif kompulsif bozukluk hastalarında, LUSTRAL®'in farmakokinetiğinin, yetişkinlerdekine benzer olduğu ortaya konmuştur. Ancak, aşırı dozdan kaçınmak için doz 50 mg'ın üzerine çıkarılırken, çocukların yetişkinlere nazaran genellikle daha az vücut ağırlıkları olduğu düşünülmelidir. Çocuklarda ve büyüme çağındaki gençlerde doz artışı - LUSTRAL®'in eliminasyom yarı ömrü yaklaşık 1 gündür; doz değişiklikleri 1 haftadan kısa aralıklarla yapılmamalıdır. Yaşlılarda kullanım - Yaşlı hastalarda, daha genç hastalardaki doz aralığı kullanılabilir. Advers etkilerin oluşumu ve insidansı (görülme sıklığı) daha genç hastalardakine benzerdir. Karaciğer yetmezliğinde kullanım - Karaciğer bozukluğu olan hastalarda LUSTRAL®' kullanımı esnasında dikkatli olunmalıdır. Karaciğer bozukluğu olan hastalarda, daha düşük veya daha seyrek doz kullanılmalıdır. Böbrek yetmezliğinde kullanım - LUSTRAL®' büyük oranda metabolize olur. İdrarda değişmemiş ilacın atımı eliminasyonun minör bir yoludur. LUSTRAL®' düşük renal atılımından beklendiği gibi LUSTRAL®' dozu, böbrek yetmezliğinin derecesine bağlı olarak ayarlanmak zorunda değildir (Uyarılar / Önlemler bölümüne bakınız). Doz Aşımı Doz aşımı halinde sertralinin geniş bir emniyet sınırı vardır. Tek başına sertralinin 13,5 g'a kadar olan aşırı dozlarının kullanımı bildirilmiştir. Sertralinin aşırı dozlarının özellikle diğer ilaçlar ve/veya alkol ile birlikte kullanımı sırasında ölüm vakaları bildirilmiştir. Bu nedenle, her türlü doz aşımı yoğun bir şekilde tedavi edilmelidir. Doz aşımı semptomları, somnolans, gastrointestinal rahatsızlıklar (bulantı ve kusma gibi), taşikardi, tremor, ajitasyon ve baş dönmesi gibi serotonine bağlı yan etkileri içerir. Daha seyrek olarak koma rapor edilmiştir. Sertraline karşı spesifik bir antidot yoktur. Gerektiğinde havayolu açılır ve yeterli oksijenasyon ve ventilasyon sağlanır. Doz aşımı tedavisinde lavaj kadar veya daha etkili olması nedeniyle bir katartik ile birlikte kullanılabilen aktif kömür uygulaması düşünülmelidir. Kusturma tavsiye edilmez. Genel semptomatik ve destekleyici tedavi yanında kardiyak ve vital bulguların monitorize edilmesi önerilmektedir. Sertralinin büyük dağılım hacmi nedeni ile zorlu diürez, dializ, hemoperfüzyon ve değişim transfüzyonunun yararlı olması muhtemel değildir.
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 30.63 YTL
LUSTRAL® oral uygulama için 50 mg sertraline eşdeğer sertralin hidroklorür ve boyar madde olarak titanyum dioksit içeren film kaplı çentikli tabletler halinde bulunur.
Endikasyonları
LUSTRAL®, depresyon tedavisinde, hastalarda mani hikayesi olsun veya olmasın, endikedir. Tatminkar bir cevabı takiben, LUSTRAL® tedavisine devam edilmesi, depresyonun başlangıç epizodunun nüksünün veya yeni depresyon epizodlarının oluşmasının engellenmesinde etkilidir. LUSTRAL®, obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde endikedir. Başlangıçtaki yanıtı takiben, obsesif kompulsif bozukluğun uzun süreli tedavisinde, LUSTRAL®'in, 2 yıla kadar devamlı etkinliği, emniyeti ve tolerabilitesi gösterilmiştir. LUSTRAL®, obsesif kompulsif bozukluğu olan 6 yaşından büyük pediyatrik hastaların tedavisinde de endikedir. LUSTRAL®, agorafobi ile beraber seyreden panik bozukluk dahil olmak üzere panik bozukluğu tedavisinde endikedir. LUSTRAL®, travma sonrası stres bozukluğu tedavisinde de endikedir.
Kontrendikasyonları
LUSTRAL®, sertraline hassasiyeti olduğu bilinen hastalarda ve birlikte monoaminoksidaz inhibitörü alan hastalarda kontrendikedir. (Uyarılar/Önlemler bölümüne bakınız)
Uyarılar / Önlemler
Monoamin Oksidaz İnhibitörleri Sertralin ile birlikte selektif MAO inhibitörü olan selegilin ve reversibl MAO inhibitörü olan moklobemid dahil, monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI) alan hastalarda, bazen fatal olabilen, ciddi reaksiyonlar bildirilmiştir. Bazı hastalarda serotonin sendromuna benzer görünümler meydana gelmiştir ki bu sendromun semptomları şunlardır: hipertermi, rijidite, miyokloni, vital bulgularda muhtemel hızlı dalgalanmalarla birlikte otonom değişkenlik, konfüzyon, irritabilite dahil mental durum değişiklikleri, deliryum ve komaya varabilen ileri derecede ajitasyon. Bu nedenle, sertralin MAOI ile kombine olarak veya MAOI tedavisinin kesilmesinden sonraki 14 gün içinde kullanılmamalıdır. Benzer şekilde, MAOI tedavisi başlatılacaksa sertralinin kesilmesinden sonra arada en az 14 gün bulunmalıdır (Kontrendikasyonları bölümüne bakınız). Diğer Serotonerjik İlaçlar Farmakodinamik etkileşme olasılığından dolayı, triptofan, fenfluramin veya 5-HT agonistleri gibi serotonerjik nörotransmisyonun etkilerini artıran ilaçlarla birlikte sertralin alınırken dikkatli olunmalı ve mümkünse bu kombinasyonlardan kaçınmalıdır (İlaç Etkileşmeleri bölümüne bakınız). Selektif Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRI), Antidepresan veya Antiobsesif İlaçlardan Sertraline Geçiş SSRI'nden, antidepresanlardan veya antiobsesif ilaçlardan sertraline geçiş yapılırken, en uygun zamanlama konusunda sahip olunan kontrollü deneyimler sınırlıdır. Özellikle fluoksetin gibi uzun etkili ajanlardan sertraline geçerken dikkatli ve titiz bir medikal değerlendirme yapılmalıdır. Bir selektif serotonin geri alım inhibitöründen (SSRI) diğerine geçiş için gerekli arınma (wash out) zamanı belirlenmemiştir. Mani / Hipomani Aktivasyonu Erken klinik çalışmalar sırasında sertralin ile tedavi edilen hastaların yaklaşık % 0.4'ünde mani veya hipomani aktivasyonu görülmüştür. Major duygulanım bozukluğu olan ve piyasadaki diğer antidepresanlarla ve antiobsesif ilaçlarla tedavi edilen hastaların küçük bir oranında da mani/hipomani aktivasyonu bildirilmiştir. Konvülsiyonlar Konvülsiyonlar antidepresan ve antiobsesif ilaçlar için potansiyel bir risktir. Sertralin, anstabil epilepsili hastalarda kullanılmamalı ve epilepsisi kontrol altında olan hastalar dikkatle gözetim altında tutulmalıdır. Hastada konvulsif nöbetler oluşursa sertralin tedavisi derhal kesilmelidir. İntihar Depresyonda intihar girişimi olasılığı bulunması ve belirgin remisyon oluşuncaya kadar devam edebilme ihtimali nedeni ile, hastalar tedavinin başlangıç dönemlerinde yakın olarak izlenmelidir. Vasıta Sürme/Makine Kullanma Sertralinin psikomotor performans üzerine hiç bir etkisi yoktur. Ancak psikotrop ilaçlar, vasıta sürme veya makine kullanma gibi potansiyel olarak tehlikeli işlerin yapılabilmesi için gerekli zihinsel ve fiziksel kabiliyetleri azaltabileceğinden, hasta gereğince uyarılmalıdır. Karaciğer Yetmezliğinde Kullanım Sertralin yoğun bir biçimde karaciğerde metabolize olur. Çok dozlu bir farmakokinetik çalışmada, normal kişilerle karşılaştırıldığında, hafif stabl sirozu bulunan hastalarda daha uzun eliminasyon yarı ömrü ve yaklaşık 3 kat artmış EAA (Eğri Altı Alanı) ve Cmaks bulunmuştur. Plazma proteinlerine bağlanmada iki grup arasında anlamlı bir farklılık olmamıştır. Sertralin karaciğer hastalığı olan kişilerde ihtiyatla kullanılmalıdır. Karaciğer bozukluğu olan hastalara daha düşük veya daha seyrek doz verilmelidir. Böbrek Yetmezliğinde Kullanım Sertralin büyük oranda metabolize olur. İdrarda değişmemiş ilacın atımı, eliminasyonun minör bir yoludur. Hafif ve orta şiddetli böbrek bozukluğu olanlarda (kreatinin klirensi 30-60 ml/dak) veya orta şiddetli ve şiddetli böbrek bozukluğu bulunanlarda (kreatinin klirensi 10 - 29 ml/dak) çok doz farmakokinetik parametreleri (EAA 0-24 ve Cmaks) belirgin fark göstermez. Yarı ömürleri yakın olmuştur ve plazma proteinlerine bağlanmada farklılık olmamıştır. Sertralinin düşük renal atılımından beklendiği gibi sertralin dozu, böbrek yetmezliğinin derecesine bağlı olarak ayarlanmak zorunda değildir. Çocuklarda Kullanım 6-17 yaş grubundaki depresyonlu veya obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalarda sertralin yetişkinlerdekine benzer bir farmakokinetik profil gösterir. Hamilelikte Kullanım Hamilelik kategorisi C'dir. Gebelik esnasında, sertralin ancak öngörülen yararlar risklerden fazlaysa kullanılmalıdır. Emzirme Döneminde Kullanım Emziren annelerde kullanımı; doktor tarafından yararının riskinden daha fazla olduğu düşünülmedikçe önerilmemektedir. Eğer hamilelikte ve/veya emzirme döneminde sertralin kullanılıyorsa, hekim, sertralinin de dahil olduğu SSRI grubu antidepresanları kullanan bazı annelerin yenidoğan bebeklerinde rapor edilen, aniden kesilme reaksiyonlarıyla uyumlu semptomların da dahil olduğu semptomların bildirildiğinin farkında olmalıdır. Çocuk doğurma çağındaki kadınlar, sertralin alırken, uygun bir doğum kontrol yöntemi uygulamalıdırlar. Yaşlılarda Kullanım Yaşlılarda sertralinin etkinliği ile advers etkilerin tipi ve insidansı genç hastalarınki ile aynıdır.
Yan Etkileri
Klinik Çalışmalarda Elde Edilen Veriler; Depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk için yapılan çok dozlu klinik çalışmalarda sertralin kullanımı ile plaseboya göre daha sık görülen yan etkiler: Otonom sinir sistem: ağız kuruluğu ve terleme artışı Santral ve periferik sinir sistemi: baş dönmesi ve tremor Gastrointestinal sistem: diyare/yumuşak gaita, dispepsi ve bulantı Psikiyatrik: iştahsızlık, uykusuzluk ve somnolans Üreme: seksüel disfonksiyon (esas olarak erkeklerde ejakülasyon gecikmesi) Obsesif kompulsif bozukluğu ve panik bozukluğu olan hastalarda gözlenen yan etki profili depresyon hastalarında görülenlere benzerdir. Pazarlama Sonrasında Elde Edilen Veriler: Pazarlama sonrasında sertralin alan hastalarda görülen ancak ilaçla muhtemel ilişkisi kanıtlanmamış olan advers olaylar aşağıda listelenmiştir. Advers olaylar Dünya Sağlık Örgütü'nün terminolojisine bağlı kalınarak sınıflandırılmışlardır. Seyrek; hastalarda 1/100 oranında görülen istenmeyen olayları, nadir; hastalarda 1/100 ile 1/1000 aralığında görülen istenmeyen olayları ve çok nadir; hastalarda 1/1000 oranında görülen istenmeyen olayları tanımlamak için kullanılmıştır. Otonom sinir sistemi: Nadir: midriazis; Çok nadir: priapizm Tüm vücut: Seyrek: asteni, halsizlik ve sıcak basması; Nadir: ateş; Çok nadir: alerjik reaksiyonlar, alerji Kardiyovasküler sistem: Seyrek: göğüs ağrısı, çarpıntı; Nadir: hipertansiyon, periorbital ödem, senkop ve taşikardi Santral ve periferik sinir sistemi: Seyrek: baş ağrısı, hareket bozuklukları (hiperkinezi, hipertoni, diş gıcırdatma veya yürüyüş şekli anormalliklerini de içeren ekstrapiramidal semptomlar), parestezi, hipoestezi; Nadir: migren; Çok nadir: koma, konvülsiyonlar. Ayrıca serotonin sendromu ile görülen belirti ve semptomlar bildirilmiştir: Bazı vakalarda serotonerjik ilaçların beraber kullanımı ile görülen bu yan etkiler, ajitasyon, konfüzyon, fazla terleme, diyare, ateş, hipertansiyon, rijidite ve taşikardiyi içerir. Endokrinolojik: Çok nadir: galaktore, hiperprolaktinemi ve hipotroidizm. Gastrointestinal sistem: Seyrek: karın ağrısı ve kusma; Çok nadir: pankreatit Hemopoietik sistem: Nadir: purpura; Çok nadir: değişmiş trombosit fonksiyonu, kanama anomalisi (epistaksis, gastrointestinal kanama veya hematüri gibi) lökopeni, ve trombositopeni Laboratuar değişiklikleri: Çok nadir: anormal klinik laboratuar sonuçları. Karaciğer / safra: Çok nadir: serum transaminazlarında (SGOT ve SGPT) asemptomatik artışlar, ciddi karaciğer olayları (hepatit, sarılık ve karaciğer yetmezliği dahil) Metabolik / beslenme: Çok nadir: hiponatremi ve serum kolesterolünde artış Psikiyatrik: Seyrek: ajitasyon, anksiyete; Nadir: depresif semptomlar, hallüsinasyon; Çok nadir: agresif reaksiyon ve psikoz Üreme: Seyrek: menstrual düzensizlikler Solunum: Çok nadir: bronkospazm Deri: Seyrek: döküntü; Nadir: alopesi; Çok nadir: anjioödem ve eritema multiforme gibi ciddi eksfoliatif deri hastalıklarına dair seyrek raporlar Üriner: Çok nadir: yüzde ödem ve üriner retansiyon Diğer: Çok nadir: sertralinin kesilmesinin ardından rapor edilen semptomlar. Bu semptomlar, ajitasyonu, anksiyeteyi, baş dönmesini, baş ağrısını, bulantıyı ve paresteziyi içerir. BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ
Etkileşimler
Monoamin Oksidaz İnhibitörleri: ( Kontrendikasyonlar ve Uyarılar / Önlemler bölümüne bakınız.) SSS Depresanları ve Alkol Günde 200 mg sertralinin birlikte alınması, sağlıklı kişilerde alkolün, karbamazepinin, haloperidolün veya fenitoinin kognitif ve psikomotor performans üzerindeki etkisini arttırmaz. Ancak sertralinin alkol ile birlikte kullanımı tavsiye edilmemektedir. Lityum Lityum ve sertralinin birlikte verilmesi lityum farmakokinetiğini anlamlı olarak değiştirmez. Ancak muhtemel bir farmakodinamik etkileşmenin işareti olabilecek şekilde tremorda artış oluşturur. Sertralin, lityum gibi serotonerjik mekanizmalar yolu ile etki eden ilaçlarla birlikte kullanıldığında, hastalar uygun bir şekilde izlenmelidir. Fenitoin Kronik 200 mg/gün sertralin uygulaması, fenitoinin metabolizmasında klinik açıdan önemli bir inhibisyon oluşturmaz. Gene de, sertralin terapisinin başlanmasının ardından, uygun fenitoin doz ayarlamaları ile, plazma fenitoin konsantrasyonlarının izlenmesi tavsiye edilir. Sumatriptan Sertralin ve sumatriptan kullanımının ardından güçsüzlük, hiperrefleksi, koordinasyon bozukluğu, konfüzyon, anksiyete ve ajitasyon görülen hastalara dair seyrek pazarlama sonrası raporlar mevcuttur. Sertralin ve sumatriptanın beraber kullanımı klinik açıdan gerekli ise, hastanın uygun şekilde gözlenmesi önerilir. (Uyarılar / Önlemler bölümüne bakınız) Serotonerjik İlaçlar : (Uyarılar / Önlemler bölümüne bakınız.) Proteinlere Bağlanan İlaçlar Sertralin plazma proteinlerine bağlandığından, plazma proteinlerine bağlanan diğer ilaçlarla etkileşme potansiyeli bulunduğu akılda tutulmalıdır. Ancak diazepam, tolbutamid ve warfarin ile ayrı ayrı kullanılan sertralinin, substratın proteinlere bağlanması üzerine anlamlı bir etkisi gösterilmemiştir. (Diğer İlaç Etkileşmeleri alt bölümüne bakınız) Varfarin Varfarin ile birlikte günde 200 mg sertralin verilmesi, protrombin zamanında klinik önemi bilinmeyen, küçük bir artışa sebep olmuştur. Bu nedenle, sertralin tedavisi başlatıldığında veya kesildiğinde protrombin zamanı dikkatlice izlenmelidir. (CYP 2C9 alt bölümüne bakınız) Diğer İlaç Etkileşmeleri Diazepam veya tolbutamidin günde 200 mg sertralin ile birlikte verilmesi, bazı farmakokinetik parametrelerde, küçük değişikliklere sebep olmuştur. Simetidin ile birlikte verilmesi sertralin klirensinde önemli düşüşlere sebep olmuştur. Bu değişikliklerin klinik önemi bilinmemektedir. Sertralin, atenololün beta adrenerjik blokaj aktivitesini etkilememiştir. Glibenklamid veya digoksin ile birlikte günde 200 mg sertralin verilmesiyle bir etkileşme gözlenmemiştir. Elektrokonvulsif tedavi (EKT) EKT ve sertralinin kombine kullanımının yarar ve zararlarını gösteren klinik çalışmalar bulunmamaktadır. Sitokrom P450 (CYP) 2D6 Tarafından Metabolize Edilen İlaçlar İzoenzim CYP 2D6'nın aktivitesini inhibe etme bakımından antidepresanlar arasında farklılık vardır. Bu durumun klinik önemi, inhibisyonun derecesine ve beraber uygulanan ilacın terapötik indeksine bağlıdır. Dar terapötik indeksli CYP 2D6 substratları, trisiklik antidepresanlar ile propafenon ve flekainid gibi Sınıf I C antiaritmikleri içerir. Rutin etkileşme çalışmalarında sertralinin günde 50mg kronik dozu ile CYP2D6 izoenzim aktivitesinin bir markeri olan desipraminin kararlı durum plazma düzeylerinde minimal bir yükselme (ortalama %23-37) görülmüştür. Diğer CYP Enzimleri (CYP 3A3/4, CYP 2C9, CYP2C19, CYP 1A2) Tarafından Metabolize Edilen İlaçlar CYP 3A3/4: Günde 200 mg sertralinin kronik uygulamasının, CYP 3A3/4'ü inhibe etmediği gösterilmiştir. CYP 2C9: Sertralin,CYP 2C9'un klinik olarak ilgili bir inhibitörü değildir. CYP 2C19: Sertralin,CYP 2C19'un klinik olarak ilgili bir inhibitörü değildir. CYP 1A2: İn vitro çalışmalarda sertralinin CYP 1A2 inhibisyon potansiyeli çok azdır ya da hiç yoktur.
Dozu Kullanma
LUSTRAL®, sabah veya akşam günde tek bir doz halinde verilmelidir. LUSTRAL® tablet gıdalarla birlikte veya ayrı verilebilir. Tedavinin Başlangıcı Depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk - LUSTRAL® tedavisi günde 50 mg dozda uygulanmalıdır. Panik Bozukluğu ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu- Panik bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu için tedaviye günde 25 mg ile başlanmalıdır. Bu amaçla 50 mg�lık tablet, ikiye bölünebilir çentikli tablet formunda sunulmuştur. Bir hafta sonra doz, günde tek doz 50 mg'a yükseltilmelidir. Bu doz ayarlaması, panik bozuklukta karakterize olan tedavinin erken dönemindeki beklenmedik yan etkilerin sıklığını azaltır. Doz Artışı Depresyon, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Panik Bozukluk ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu- 50 mg doza yanıt vermeyen hastalar, dozun arttırılmasından fayda sağlayabilirler. Doz değişimlerinin arasında en az bir hafta olmalıdır. Doz en fazla günde 200 mg'a artırılabilir. Terapötik etkinin başlaması 7 gün içinde görülebilir. Ancak, özellikle obsesif kompulsif bozukluğunda, terapötik cevabın ortaya çıkması için genellikle daha uzun süreler gerekmektedir. İdame - Uzun süreli tedavi sırasında doz, en düşük etkin seviyesinde tutulmalı ve terapötik cevaba göre müteakip ayarlamalar yapılmalıdır. Çocuklarda kullanım - LUSTRAL®'in emniyet ve etkisi, 6 - 17 yaş arasındaki obsesif kompulsif bozukluğu olan pediyatrik hastalarda ortaya konmuştur. 13 - 17 yaş arasındaki obsesif kompulsif bozukluğu olan pediyatrik hastalarda LUSTRAL® uygulamasına 50 mg/gün dozunda başlanmalıdır. 6 - 12 yaş arasındaki obsesif kompulsif bozukluğu olan pediyatrik hastalarda LUSTRAL® uygulamasına 25 mg/gün dozu ile başlanmalıdır. Bu amaçla 50 mg�lık tablet, ikiye bölünebilir çentikli tablet formunda sunulmuştur. Bir hafta sonra 50 mg/gün dozuna yükseltilmelidir. Cevabın yetersiz olduğu durumlarda müteakip dozlar, ihtiyaca göre 50 mg/gün'lük artışlarla 200 mg/gün'e kadar yükseltilebilir. Klinik bir çalışmada, 6 - 17 yaş arasındaki depresyonlu veya obsesif kompulsif bozukluk hastalarında, LUSTRAL®'in farmakokinetiğinin, yetişkinlerdekine benzer olduğu ortaya konmuştur. Ancak, aşırı dozdan kaçınmak için doz 50 mg'ın üzerine çıkarılırken, çocukların yetişkinlere nazaran genellikle daha az vücut ağırlıkları olduğu düşünülmelidir. Çocuklarda ve büyüme çağındaki gençlerde doz artışı - LUSTRAL®'in eliminasyom yarı ömrü yaklaşık 1 gündür; doz değişiklikleri 1 haftadan kısa aralıklarla yapılmamalıdır. Yaşlılarda kullanım - Yaşlı hastalarda, daha genç hastalardaki doz aralığı kullanılabilir. Advers etkilerin oluşumu ve insidansı (görülme sıklığı) daha genç hastalardakine benzerdir. Karaciğer yetmezliğinde kullanım - Karaciğer bozukluğu olan hastalarda LUSTRAL®' kullanımı esnasında dikkatli olunmalıdır. Karaciğer bozukluğu olan hastalarda, daha düşük veya daha seyrek doz kullanılmalıdır. Böbrek yetmezliğinde kullanım - LUSTRAL®' büyük oranda metabolize olur. İdrarda değişmemiş ilacın atımı eliminasyonun minör bir yoludur. LUSTRAL®' düşük renal atılımından beklendiği gibi LUSTRAL®' dozu, böbrek yetmezliğinin derecesine bağlı olarak ayarlanmak zorunda değildir (Uyarılar / Önlemler bölümüne bakınız). Doz Aşımı Doz aşımı halinde sertralinin geniş bir emniyet sınırı vardır. Tek başına sertralinin 13,5 g'a kadar olan aşırı dozlarının kullanımı bildirilmiştir. Sertralinin aşırı dozlarının özellikle diğer ilaçlar ve/veya alkol ile birlikte kullanımı sırasında ölüm vakaları bildirilmiştir. Bu nedenle, her türlü doz aşımı yoğun bir şekilde tedavi edilmelidir. Doz aşımı semptomları, somnolans, gastrointestinal rahatsızlıklar (bulantı ve kusma gibi), taşikardi, tremor, ajitasyon ve baş dönmesi gibi serotonine bağlı yan etkileri içerir. Daha seyrek olarak koma rapor edilmiştir. Sertraline karşı spesifik bir antidot yoktur. Gerektiğinde havayolu açılır ve yeterli oksijenasyon ve ventilasyon sağlanır. Doz aşımı tedavisinde lavaj kadar veya daha etkili olması nedeniyle bir katartik ile birlikte kullanılabilen aktif kömür uygulaması düşünülmelidir. Kusturma tavsiye edilmez. Genel semptomatik ve destekleyici tedavi yanında kardiyak ve vital bulguların monitorize edilmesi önerilmektedir. Sertralinin büyük dağılım hacmi nedeni ile zorlu diürez, dializ, hemoperfüzyon ve değişim transfüzyonunun yararlı olması muhtemel değildir.
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 30.63 YTL
Etiketler:
LUSTRAL SPECIAL 100 MG 28 FİLM TABLET
23.05.2009
XANAX 0,5 MG 30 TABLET
İlaç Formulü
Her bölünebilir tablette 0.5 mg alprazolam bulunan 30 tabletlik ve her bölünebilir tablette 1.0 mg alprazolam bulunan 50 tabletlik ambalajlarda.
Endikasyonları
1.Anksiyete durumları ( anksiyete nevrozları ) 2.Karma anksiyete-depresyon durumları 3.Nörotik ya da reaktif depresyon durumları 4.Başka hastalıklara eşlik eden anksiyete durumları, karma anksiyete-depresyon ya da nörotik depresyonlar 5.Panikle birlikte görülen hastalıklar
Kontrendikasyonları
Xanax ( alprazolam ), benzodiazepinlere aşırı duyarlık gösterdikleri bilinen hastalarda kontrendikedir.
Uyarılar / Önlemler
Xanax'ın primer teşhisin şizofreni olduğu hastalarda kullanılması öğütlenmemektedir. Alkolikler ve uyuşturucu alışkanlığı olanlar benzodiazepinlerle tedavide denetim altında tutulması gerekir. Primer depresyon belirtisi psikomotor yavaşlama olanlarda; bipolar depresyon hastalarında ve psikotik belirtiler gösterenlerde Xanax kullanılmamalıdır. Xanax kullanırken uyku hali ya da baş dönmesi gelişmediği saptanıncaya kadar hastalara motorlu taşıt ya da tehlikeli cihazlar kullanmamaları öğütlenmelidir. Diğer benzodiazepinlerde olduğu gibi, Xanax tedavisini birdenbire kesmekten kaçınılmalıdır. Ani kesmenin sonuçlarını önlemek için, dozaj tedricen azaltılmalıdır. İlacın ani bırakılması sonucu disfori, uykusuzluk, karın ve kas krampları, kusma, terleme, tremor ve bazen konvülziyonları kapsayabilen majör bir sendrom görülebilir. Bu belirti ve bulgulara, uzun sürelerle aşırı dozlar alan hastalarda daha sık rastlanmaktadır. Ağır depresyonlu ya da intihar eğilimli hastalara, ilaç kısıtlı miktarlarda reçete edilmelidir. Panikle birlikte görülen hastalıklar, birincil ve ikincil major depresyonlar ile birlikte görüldüğünden, bu hasta grubunda, tedavi edilmeyen vakalar arasında intihar oranı yüksektir. Bu yüzden, bu grup hastalarda, diğer psikotrop ilaçlarda olduğu gibi, Xanax da dikkatli reçete edilmelidir.Böbrek ya da karaciğer fonksiyonu bozukluğu olan hastaların tedavisinde geçerli önlemlere uyulmalıdır.18 yaşından küçük çocuklarda Xanax�ın etkinliği ve güvenirliği kanıtlanmamıştır. Gebelikte Kullanım: Gebeliğin ilk 3 ayında Xanax kullanımından kaçınılmalıdır. Emzirme döneminde Kullanım: Birçok ilaç anne sütüne geçebildiğinden, ilaç kullanan annelerin emzirmemesi öğütlenmektedir. Dikkat! Bağımlılık yapabilir.
Yan Etkileri
Yan etkiler tedavinin başlangıcında gözlenir ve çoğunlukla tedavinin devamında veya doz azaltıldığında kaybolur. Xanax tedavisi sırasında en yaygın olumsuz reaksiyonun uyku hali olduğu saptanmıştır. Daha az oranda baş dönmesi, görme bulanıklığı, baş ağrısı, depresyon, uykusuzluk, sinirlilik/anksiyete, tremor, kilo kaybı koordinasyon bozuklukları, çeşitli mide-barsak ve otonom sinir sistemi belirtileridir. Panikle birlikte görülen hastalığı olanlarda en sık karşılaşılan yan etkilerde şunlardır: sedasyon/sersemleme, halsizlik, ataksi/koordinasyon bozukluğu ve peltek konuşma.
Etkileşimler
Xanax, diğer psikotrop ilaçlar, antikonvülsanlar, antihistaminikler, alkol ya da MSS�de depresyona yol açan ilaçlarla birlikte kullanıldığında, merkezi sinir sistemi üzerinde ek bir depresif etki yaratırlar. Benzodiazepinlerin başka ilaçlarla da etkileştikleri bilinmektedir. Örneğin, alprazolam ve bazı belirli benzodiazepinlerin, simetidin ya da makrolit antibiyotiklerle birlikte kullanıldıklarında klerenslerinin geciktiği saptanmıştır. Bu etkileşimin klinik önemi bilinmemektedir.
Dozu Kullanma
Her hasta için optimum Xanax dozu saptanmalıdır. Aşağıdaki günlük dozaj tablosu birçok hastanın gereksinimine uyabilir. Yüksek dozaj gerektiğinde, günlük dozlarından önce akşam dozları arttırılmalıdır. Anksiyete: 3 kez 0.25-0.5 mg , Birkaç doza bölünerek günde 0.5-4 mg artırılır. Depresyon: 3 kez 0.5 mg , Birkaç doza bölünerek günde 1.5-4.5 mg artırılır. Geriyatrik hastalar veya zayıf düşüren hastalık mevcudiyetinde : 2-3 kez 0.25 mg , Birkaç doza bölünerek günde 0.5-0.75 mg; gerekirse ve tolere edilebilirse tedricen artırılır. Panikle birlikte görülen hastalıklar : Yatarken 0.5-1.0 mg , Doz, yanıta göre ayarlanmalıdır.Doz artırımları 3-4 günde 1.0 mg dan daha hızlı yapılmamalıdır. Klinik araştırmalarda kullanılan ortalama doz günde 5.7±2.3 mg'dır. Ender olarak günde 10 mg'a çıkılmıştır. İncelemeler, yüksek dozlardan ( 195 mg/kg'dan fazla; insanda günlük maksimum dozun 2000 katı ) sonra, kardiyo-pulmoner kolapsın gelişebildiğini göstermişti
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 10.24 YTL
Reçeteli Verilir.
İlaç Formulü
Her bölünebilir tablette 0.5 mg alprazolam bulunan 30 tabletlik ve her bölünebilir tablette 1.0 mg alprazolam bulunan 50 tabletlik ambalajlarda.
Endikasyonları
1.Anksiyete durumları ( anksiyete nevrozları ) 2.Karma anksiyete-depresyon durumları 3.Nörotik ya da reaktif depresyon durumları 4.Başka hastalıklara eşlik eden anksiyete durumları, karma anksiyete-depresyon ya da nörotik depresyonlar 5.Panikle birlikte görülen hastalıklar
Kontrendikasyonları
Xanax ( alprazolam ), benzodiazepinlere aşırı duyarlık gösterdikleri bilinen hastalarda kontrendikedir.
Uyarılar / Önlemler
Xanax'ın primer teşhisin şizofreni olduğu hastalarda kullanılması öğütlenmemektedir. Alkolikler ve uyuşturucu alışkanlığı olanlar benzodiazepinlerle tedavide denetim altında tutulması gerekir. Primer depresyon belirtisi psikomotor yavaşlama olanlarda; bipolar depresyon hastalarında ve psikotik belirtiler gösterenlerde Xanax kullanılmamalıdır. Xanax kullanırken uyku hali ya da baş dönmesi gelişmediği saptanıncaya kadar hastalara motorlu taşıt ya da tehlikeli cihazlar kullanmamaları öğütlenmelidir. Diğer benzodiazepinlerde olduğu gibi, Xanax tedavisini birdenbire kesmekten kaçınılmalıdır. Ani kesmenin sonuçlarını önlemek için, dozaj tedricen azaltılmalıdır. İlacın ani bırakılması sonucu disfori, uykusuzluk, karın ve kas krampları, kusma, terleme, tremor ve bazen konvülziyonları kapsayabilen majör bir sendrom görülebilir. Bu belirti ve bulgulara, uzun sürelerle aşırı dozlar alan hastalarda daha sık rastlanmaktadır. Ağır depresyonlu ya da intihar eğilimli hastalara, ilaç kısıtlı miktarlarda reçete edilmelidir. Panikle birlikte görülen hastalıklar, birincil ve ikincil major depresyonlar ile birlikte görüldüğünden, bu hasta grubunda, tedavi edilmeyen vakalar arasında intihar oranı yüksektir. Bu yüzden, bu grup hastalarda, diğer psikotrop ilaçlarda olduğu gibi, Xanax da dikkatli reçete edilmelidir.Böbrek ya da karaciğer fonksiyonu bozukluğu olan hastaların tedavisinde geçerli önlemlere uyulmalıdır.18 yaşından küçük çocuklarda Xanax�ın etkinliği ve güvenirliği kanıtlanmamıştır. Gebelikte Kullanım: Gebeliğin ilk 3 ayında Xanax kullanımından kaçınılmalıdır. Emzirme döneminde Kullanım: Birçok ilaç anne sütüne geçebildiğinden, ilaç kullanan annelerin emzirmemesi öğütlenmektedir. Dikkat! Bağımlılık yapabilir.
Yan Etkileri
Yan etkiler tedavinin başlangıcında gözlenir ve çoğunlukla tedavinin devamında veya doz azaltıldığında kaybolur. Xanax tedavisi sırasında en yaygın olumsuz reaksiyonun uyku hali olduğu saptanmıştır. Daha az oranda baş dönmesi, görme bulanıklığı, baş ağrısı, depresyon, uykusuzluk, sinirlilik/anksiyete, tremor, kilo kaybı koordinasyon bozuklukları, çeşitli mide-barsak ve otonom sinir sistemi belirtileridir. Panikle birlikte görülen hastalığı olanlarda en sık karşılaşılan yan etkilerde şunlardır: sedasyon/sersemleme, halsizlik, ataksi/koordinasyon bozukluğu ve peltek konuşma.
Etkileşimler
Xanax, diğer psikotrop ilaçlar, antikonvülsanlar, antihistaminikler, alkol ya da MSS�de depresyona yol açan ilaçlarla birlikte kullanıldığında, merkezi sinir sistemi üzerinde ek bir depresif etki yaratırlar. Benzodiazepinlerin başka ilaçlarla da etkileştikleri bilinmektedir. Örneğin, alprazolam ve bazı belirli benzodiazepinlerin, simetidin ya da makrolit antibiyotiklerle birlikte kullanıldıklarında klerenslerinin geciktiği saptanmıştır. Bu etkileşimin klinik önemi bilinmemektedir.
Dozu Kullanma
Her hasta için optimum Xanax dozu saptanmalıdır. Aşağıdaki günlük dozaj tablosu birçok hastanın gereksinimine uyabilir. Yüksek dozaj gerektiğinde, günlük dozlarından önce akşam dozları arttırılmalıdır. Anksiyete: 3 kez 0.25-0.5 mg , Birkaç doza bölünerek günde 0.5-4 mg artırılır. Depresyon: 3 kez 0.5 mg , Birkaç doza bölünerek günde 1.5-4.5 mg artırılır. Geriyatrik hastalar veya zayıf düşüren hastalık mevcudiyetinde : 2-3 kez 0.25 mg , Birkaç doza bölünerek günde 0.5-0.75 mg; gerekirse ve tolere edilebilirse tedricen artırılır. Panikle birlikte görülen hastalıklar : Yatarken 0.5-1.0 mg , Doz, yanıta göre ayarlanmalıdır.Doz artırımları 3-4 günde 1.0 mg dan daha hızlı yapılmamalıdır. Klinik araştırmalarda kullanılan ortalama doz günde 5.7±2.3 mg'dır. Ender olarak günde 10 mg'a çıkılmıştır. İncelemeler, yüksek dozlardan ( 195 mg/kg'dan fazla; insanda günlük maksimum dozun 2000 katı ) sonra, kardiyo-pulmoner kolapsın gelişebildiğini göstermişti
Per. Fiyatı
İlaç Fiyatı 10.24 YTL
Reçeteli Verilir.
Etiketler:
5 MG 30 TABLET Sinir Sistemi,
Nöroloji » Anksüplitik,
XANAX 0
PASSIFLORA
İlaç Formulü
Her 5 ml'de (1 ölçek); Passiflora Sıvı Ekstresi 700mg Alkol, Tatlandırıcı;Sakkaroz, Koruyucu; Metil paraben, Propil paraben
Endikasyonları
Huzursuzluk, endişe, adet görme ve menapoz dönemlerindeki ruhsal sıkıntı ve gerginlikler, uykusuzluk gibi şikayetlerin semptomatik tedavisinde kullanılır.
Kontrendikasyonları
Bilinen bir kontrendikasyonu yoktur.
Uyarılar / Önlemler
Dikkat gerektiren makinaları kullanmak zorunda olan kişilerde ve vasıta kullananlarda ilacın oluşturacağı santral depresif etki hatırda tutulmalıdır. Hamilelerde ancak doktor tavsiyesi ile kullanılabilir.
Yan Etkiler
Passiflora'nın bilinen zararlı bir yan etkisi yoktur.
Etkileşimler
Santral sinir sistemini deprese eden ilaçlar (alkol, barbitürat,tranklizanlar,v.b.) ile birlikte kullanımı sırasında sedatif ve hipnotik etkilerin artacağı unutulmamalıdır. Disülfiram ile beraber kullanılmamalıdır. Aspartam kullanan kişilerde idrarda tortu görülebilir (Fenilketoüri).
Dozu Kullanma
Büyüklerde;gün boyunca sakinleştirici bir etki sağlamak için yemeklerden önce 1-2 ölçek alınır.Uyku bozukluklarında ise yatmadan bir saat önce 2 ölçek içilir. Çocuklarda (3 yaşından büyük); Doktor tavsiyesine göre daha ufak dozlarda kullanılır. Bir defasında 1/2 ölçekten fazla verilmemelidir.
Her 5 ml'de (1 ölçek); Passiflora Sıvı Ekstresi 700mg Alkol, Tatlandırıcı;Sakkaroz, Koruyucu; Metil paraben, Propil paraben
Endikasyonları
Huzursuzluk, endişe, adet görme ve menapoz dönemlerindeki ruhsal sıkıntı ve gerginlikler, uykusuzluk gibi şikayetlerin semptomatik tedavisinde kullanılır.
Kontrendikasyonları
Bilinen bir kontrendikasyonu yoktur.
Uyarılar / Önlemler
Dikkat gerektiren makinaları kullanmak zorunda olan kişilerde ve vasıta kullananlarda ilacın oluşturacağı santral depresif etki hatırda tutulmalıdır. Hamilelerde ancak doktor tavsiyesi ile kullanılabilir.
Yan Etkiler
Passiflora'nın bilinen zararlı bir yan etkisi yoktur.
Etkileşimler
Santral sinir sistemini deprese eden ilaçlar (alkol, barbitürat,tranklizanlar,v.b.) ile birlikte kullanımı sırasında sedatif ve hipnotik etkilerin artacağı unutulmamalıdır. Disülfiram ile beraber kullanılmamalıdır. Aspartam kullanan kişilerde idrarda tortu görülebilir (Fenilketoüri).
Dozu Kullanma
Büyüklerde;gün boyunca sakinleştirici bir etki sağlamak için yemeklerden önce 1-2 ölçek alınır.Uyku bozukluklarında ise yatmadan bir saat önce 2 ölçek içilir. Çocuklarda (3 yaşından büyük); Doktor tavsiyesine göre daha ufak dozlarda kullanılır. Bir defasında 1/2 ölçekten fazla verilmemelidir.
Etiketler:
180 ml Şurup Şişe ],
PASSIFLORA [ 700 mg/5 ml
20.05.2009
Kansizligin nedenleri?
Kansizligin nedenleri nelerdir?
Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, kansızlığın en çok kadınlarda görüldüğünü belirterek, 'Her 100 kadından 70-90'ında demir,B12 ve folik asit eksikliğine bağlı kansızlık görülmektedir' dedi.
Kansızlık doğurganlık çağındaki kadınlarda sık görülen hastalıkdır. Tedavi edilmediğinde ciddi sağlık problemlerine yol açabilir.
Kansızlık, en belirgin olarak ''çabuk yorulma'' ile kendini gösterir.
Özcan, ''Bir kişi daha önceleri yarım saat yürüdüğünde yorulmazken 10 dakika içinde yoruluyorsa kan değerlerine bakılması gerekir. Nefes darlığı, konsantrasyon güçlüğü, üşüme, uykuya eğilim, soğuktan hoşlanmama, saç dökülmesi ve tırnak kırılması da kansızlığın yaygın belirtileridir'' diye konuştu.
Demir eksikliğinin en çok kan kaybıyla söz konusu olduğunu ve kansızlığın ençok kadınlarda görüldüğünü belirten Özcan, şunları kaydetti:
''Demir eksikliği, kadınlarda erkeklerden çok daha fazladır. Kadınlarda ortalama 13 yaşından itibaren menopoz dönemine kadar geçen süre içinde, her ay regl dönemlerinde kan kaybı olduğundan, doğurganlık çağındaki kadınlar, genellikle yaşamlarının bir döneminde bu sorunla karşılaşmaktadırlar.
Erkeklerde ise bu oran kadınlara oranla azdır. Erkeklerde görülen kansızlığın nedenleri de iyi sorgulanmalı, başka hastalıklara ilişkin bulgu olabileceği düşünülerek incelenmelidir.''
Kansızlığın bir diğer nedeni olan B-12 vitamini eksikliğidir. En çok vejetaryenlerde görülür. Özellikle kırmızı et yemeyen kişilerde ya da sosyo-ekonomik koşullara bağlı olarak et tüketemeyenlerde sıklıkla görülmektedir. B-12 mideden emilen bir vitamindir. Gastrit gibi bazı özel mide hastalıklarıda bu vitaminin eksikliğiyle karşılaşılır.
Folik asit eksikliğinin ise taze yeşil sebze ve yeşillik tüketmeyen kişilerde ve çok alkol alanlarda sık görülür. Vücudun gelişim dönemlerinde ve gebelikte folik asik gereksinimi artar.
Bazı kan kanserler de kansızlığa neden olabildiği için doğru tanı konulması çok önemlidir. Kansızlığın nedenleri yaşa, cinsiyete, mevcut hastalıklara göre kapsamlı olarak irdelenmesi gerekir.
Demir eksikliğinin en az 6 ay boyunca ağızdan alınacak haplarla tedavi edilebilir. B-12 eksikliği için de ilk yüklemenin ardından ayda bir ömür boyu kalçadan iğne yapılmaktadır.
Folik asit eksikliğinin de hekim kontrolünde düzenli kullanılacak haplarla tedavi edilebilinir.
Kansızlığın tedavi edilmediğinde, kişinin yaşam kalitesinin düşmesine neden olabildiğini belirten Özcan, ''Uzun süren kansızlık, vücudun tüm sistemlerini bozacaktır. Zekadan cinsel yaşama kadar negatif etki edebilen kansızlık, özellikle, kalp ve böbrek yetmezliğinin gelişmesine neden olabilir. Bu nedenle mutlaka tedavi edilmelidir'' diye konuştu.
Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, kansızlığın en çok kadınlarda görüldüğünü belirterek, 'Her 100 kadından 70-90'ında demir,B12 ve folik asit eksikliğine bağlı kansızlık görülmektedir' dedi.
Kansızlık doğurganlık çağındaki kadınlarda sık görülen hastalıkdır. Tedavi edilmediğinde ciddi sağlık problemlerine yol açabilir.
Kansızlık, en belirgin olarak ''çabuk yorulma'' ile kendini gösterir.
Özcan, ''Bir kişi daha önceleri yarım saat yürüdüğünde yorulmazken 10 dakika içinde yoruluyorsa kan değerlerine bakılması gerekir. Nefes darlığı, konsantrasyon güçlüğü, üşüme, uykuya eğilim, soğuktan hoşlanmama, saç dökülmesi ve tırnak kırılması da kansızlığın yaygın belirtileridir'' diye konuştu.
Demir eksikliğinin en çok kan kaybıyla söz konusu olduğunu ve kansızlığın ençok kadınlarda görüldüğünü belirten Özcan, şunları kaydetti:
''Demir eksikliği, kadınlarda erkeklerden çok daha fazladır. Kadınlarda ortalama 13 yaşından itibaren menopoz dönemine kadar geçen süre içinde, her ay regl dönemlerinde kan kaybı olduğundan, doğurganlık çağındaki kadınlar, genellikle yaşamlarının bir döneminde bu sorunla karşılaşmaktadırlar.
Erkeklerde ise bu oran kadınlara oranla azdır. Erkeklerde görülen kansızlığın nedenleri de iyi sorgulanmalı, başka hastalıklara ilişkin bulgu olabileceği düşünülerek incelenmelidir.''
Kansızlığın bir diğer nedeni olan B-12 vitamini eksikliğidir. En çok vejetaryenlerde görülür. Özellikle kırmızı et yemeyen kişilerde ya da sosyo-ekonomik koşullara bağlı olarak et tüketemeyenlerde sıklıkla görülmektedir. B-12 mideden emilen bir vitamindir. Gastrit gibi bazı özel mide hastalıklarıda bu vitaminin eksikliğiyle karşılaşılır.
Folik asit eksikliğinin ise taze yeşil sebze ve yeşillik tüketmeyen kişilerde ve çok alkol alanlarda sık görülür. Vücudun gelişim dönemlerinde ve gebelikte folik asik gereksinimi artar.
Bazı kan kanserler de kansızlığa neden olabildiği için doğru tanı konulması çok önemlidir. Kansızlığın nedenleri yaşa, cinsiyete, mevcut hastalıklara göre kapsamlı olarak irdelenmesi gerekir.
Demir eksikliğinin en az 6 ay boyunca ağızdan alınacak haplarla tedavi edilebilir. B-12 eksikliği için de ilk yüklemenin ardından ayda bir ömür boyu kalçadan iğne yapılmaktadır.
Folik asit eksikliğinin de hekim kontrolünde düzenli kullanılacak haplarla tedavi edilebilinir.
Kansızlığın tedavi edilmediğinde, kişinin yaşam kalitesinin düşmesine neden olabildiğini belirten Özcan, ''Uzun süren kansızlık, vücudun tüm sistemlerini bozacaktır. Zekadan cinsel yaşama kadar negatif etki edebilen kansızlık, özellikle, kalp ve böbrek yetmezliğinin gelişmesine neden olabilir. Bu nedenle mutlaka tedavi edilmelidir'' diye konuştu.
19.05.2009
Akne Sabun - Bu sizin için en iyisi olmak
Acne sabun, biri ucuz sayılır kolay yollardan ulaşmak akne kurtulun. Bu anlamda için bir elde etmek için bu para çok yatırım değildir ucuz değillerdir. Onlar çünkü tüm yapmanız gereken kullanımı kolay su ile deri yıkama, ter yapmak ve hafifçe cilde masaj yapmak, daha sonra su ile tekrar durulama olduğunu. Acne sabun gerçekten zaman kazandırır.
Bu cilt kadar kuru değil emin olun.Bir kez cilt kuru olur, flaking ve başka bir sorunla karşılaştı olacak başlayabilir. Acne sabunlar cildi kuru gerekir ancak yüzey nemlenmek yardımcı olur.
Çok Dermatologlar tavsiye emin olun.Sabun ve Ambalaj, ürünün güvenliğini garanti bazı tıbbi şirket logoları içerir. Siz de bir ürün satın almak size yardım ediyorum bu akredite kurumların dikkat çekmek gerekir.
En iyi sivilce sabun
En iyi sivilce sabun bulmak gerçekten zordur. Bu pazarda, sadece bu sözü kırılacak yapılan yapmak öğrenmek için sonsuz olasılık söz Mayıs ürünleridir. Karar senin için ve deneme ve hata seçenekler olabilir. Ancak, doğru yolda akne sabun satın almayla, günlük dermatolog danışın emin olmak istiyorum.
Eğer sivilce blemishes conquers bir sivilce sabun, bu cildin tahriş etmez en iyi olarak kabul ediliyor ve aşağı altında bakteri öldürüyor. Ne zaman sivilce için tüm nedenleri mutlaka gitmiş olacak, sonra sivilce tarih olacak.
Sivilce sabun düşündüğü için kriterler
Doğru sivilce sabun seçimi bazen sert bir süre verebilir. Bir yana aslında bu sizin için doğru ürün almak mümkün olmayabilir gelen, ayrıca başka bir sorunla karşılaşırsanız Mayıs zaman ürün kullanın. İşte akne sabun satın almak için bazı kriterler şunlardır:
Doğru sivilce sabun seçimi bazen sert bir süre verebilir. Bir yana aslında bu sizin için doğru ürün almak mümkün olmayabilir gelen, ayrıca başka bir sorunla karşılaşırsanız Mayıs zaman ürün kullanın. İşte akne sabun satın almak için bazı kriterler şunlardır:
Emin olun bu cilt temizler.Sadece bir reklam olmamalı, yeteri kadar akne sorunları çözmek için doğru olmalıdır. Ancak eğer ürün üreticileri, ürünlerinin bir blöf yapmak oldukça sorun değil. Için değil, bu nedenleri sivilce kir ya da bakteri biriktikçe bir sivilce sabun yüzey için daha temiz bir sözü bitirmek gerekir.
Emin olun öyle değil acı yapar.Sonra cilt üzerinde, ürün kullanarak durdurmak sızlatan deneyim. Bunu için tahriş sizin akne sabun kullanmak olmaz görmek gerekir. Malzemelerin arayın günlük kullanım için duyarlı değildir.
Bu sabun cildin üzerinde yumuşak olduğundan emin olun.Diğer sabun bu sivilce Erüpsiyonu tetikleyebilecek sert kimyasallar olabilir. O iyi bir sabun, her iki ince ve hassas ciltler için iyi malzemeler gelmektedir nota var.Bu cilt kadar kuru değil emin olun.Bir kez cilt kuru olur, flaking ve başka bir sorunla karşılaştı olacak başlayabilir. Acne sabunlar cildi kuru gerekir ancak yüzey nemlenmek yardımcı olur.
Çok Dermatologlar tavsiye emin olun.Sabun ve Ambalaj, ürünün güvenliğini garanti bazı tıbbi şirket logoları içerir. Siz de bir ürün satın almak size yardım ediyorum bu akredite kurumların dikkat çekmek gerekir.
En iyi sivilce sabun
En iyi sivilce sabun bulmak gerçekten zordur. Bu pazarda, sadece bu sözü kırılacak yapılan yapmak öğrenmek için sonsuz olasılık söz Mayıs ürünleridir. Karar senin için ve deneme ve hata seçenekler olabilir. Ancak, doğru yolda akne sabun satın almayla, günlük dermatolog danışın emin olmak istiyorum.
Eğer sivilce blemishes conquers bir sivilce sabun, bu cildin tahriş etmez en iyi olarak kabul ediliyor ve aşağı altında bakteri öldürüyor. Ne zaman sivilce için tüm nedenleri mutlaka gitmiş olacak, sonra sivilce tarih olacak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)